Zikir meclislerinde hazır olmak ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikri için toplantı yapmaya teşvik hakkında Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz topluca cemaat halinde zikrin münferid yani yalnız zikirden efdal olduğunu bildirmiştir. Cemaatle zikirde asla bidat bulunmayıp bilakis bu vesile ile Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in teşvik ve emir buyurduğu bir ibadet olduğu güneş kadar meydana çıkıyor.62
Bir kişi Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e gelmiş şikayet ederek: “İbni Revaha Radıyallahu anh hazretleri çok zikir meclisi kuruyor, Ashab’ı toplayıp zikir yaptırıyor demiş. O zaman Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Allah İbni Revaha’ya Rahmeti ile muamele eylesin.” buyurmuştur. Çünkü Allah Celle Celaluhü hazretleri meleklere karşı zikir meclislerini ve bu meclisi tertib eden Adullah îbni Revaha Radıyallahu anh Hazretlerini ona benzer bahtiyar kullarını Kehf Suresi 28’incci ayetinde şu şekilde medhü sena ederek Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimize beyan ediyor: “Habibim! Sabah ve akşam Rablerini zikreden sahabelerinle sen de otur. Onlarla zikre devam ve sabret.” buyurmakla, bu sabah ve ikindi namazlarından sonra cemaatle zikir yapan sahabelerin içlerine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in de teşrif edip onların zikrine katıldığını görmekle bu sahabelerin kalblerini takviye, neşe ve şevklerini arttırmaktır. Böylece bu iki kıymetli ve azim sevabı olan vakitlerin faziletini elde etsinler diye Cenabı Hak Celle ve Ala Hazretleri, Resulüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e de onların aralarına katılmasını Ayet-i Kerime’siyle emir buyurmuştur. Bundan sonra sabah namazını müteakip mescitten ayrılmayıp zikirle meşgul olan cemaatin tam bir hac sevabı kazanacakları ve günahlarının tamamıyla af edileceğine dair müteaddit Hadis-i Şerifler rivayet edilmiştir.
Bir gün Abdullah İbni Revaha Radıyallahu anh Hazretleri Ashab’dan topladığı bir cemaate mescitte zikir yaptırıyordu. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bunlara uğradı, buyurdu ki: “Ey cemaat! Sizler öyle bir cemaatsiniz ki, Cenabı Hak Celle ve Ala Hazretleri : ‘Sabah ve akşam beni zikreden kimselerle sen de otur nefsini onlarla sabret.’(kehf Suresi 28. Ayet) Ayet-i Kerime’sini sizin sebebiniz ile inzal etti.” Sonra Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Ashabından halka kurarak oturmuş cemaatin üzerine vardı, onlara: “Sizi burada oturtan sebep nedir?” diye sordu. Onlar: “Bizi İslam’a hidayet etmesi ve onu bize ihsan etmesine karşı Allah Celle Celaluhü Hazretlerini zikir ve O’na Celle Celaluhü hamd edelim diye oturmuş bulunuyoruz.” dediler. Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Allah Celle Celaluhü hazretlerinin hakkı için söyleyin, sizi burada toplayıp oturtan sadece bu mudur?” diye sordu. Devamla dedi ki: “Ben size şüphe etmiş olduğum için yemin teklifinde bulunmuş değilim. Bana Cebrail Aleyhisselam geldi ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sizinle meleklere karşı iftihar ettiğini gerçekten bana haber verdi.” buyurdu.63
Bir Hadis-i Şerif’lerinde Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyururlar ki: “Bir cemaat Zikrullah için oturduklarında bunları melaike sarar bunlara dua ederler ve Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin Rahmeti bunları kaplar ve üzerlerine Rıdvan ve Vekar iner. Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu kullarını mukarrebin melekleri yanında anar.”64
Yine nakledildiğine göre, kıyamet günü olduğu vakit Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin emri ile yüzleri nur gibi parlayan bir takım kimseler, getirilip incilerden yapılmış minberler üzerine oturtulurlar. Hatta şehitler ve Peygamberler bile onlara imrenirler.” denmiştir. Ashab tarafından bunların kim olduğu sorulduğunda, Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Bunlar ayrı ayrı memleketlerden toplanarak Allah Celle Celaluhü Hazretlerini zikreden ve birbirleriyle sevişen kullardır.” buyurdu.65
Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yine buyurdu ki: “Her kime ki, Allah Celle Celaluhü Hazretleri hayır Murad ederse, ona Salih bir arkadaş ve dost verir de, o arkadaş gaflete düşünce ta zikir yapıyorsa, o da iştirak edip yardım eder.66 Ehli zikre bu vesile ile daima iyi arkadaş, iyi bir ihvan lazımdır.
İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretleri buyurdu ki: “Size ihvan, yani iyi arkadaş edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya ve ahirette size yardım edecek bir cemaattir.”67
İmam-ı Kuşeyri Rahmetullahi aleyh Hazretleri buyurur ki: “Zikrullah, velilik payesinin verilmesine sebep olur ve vuslat alametini ve iradesini tahakkuk ettirir. Hakk’a (CC), vuslat yollarının en sağlam ve metini Zikrullah yoludur.”68
Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, yine buyurdu ki: “Kıyamet gününde halkın arasından kerem ehlinin bilinmesi, muradı ilahi olarak emrolunur.” Esbab-ı Kiram: “Bu kerem ehli kimlerdir Ya Resulûllah! diye sordular. Cevaben: “Onlar, camilerde Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikri için toplanan müminlerdir.” Buyurmuşlardır.69
İmam-ı Ahmed Rahmetullahi aleyh Hazretleri Müsned’inde şunları zikreder: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin kuluyla beraber oluşu, başka hiç bir mahiyet ve beraberliğe teşbih olunamaz. Mesela Allah Celle Celaluhü Hazretleri, Muhsinlerle, sabirlerle, muttakilerle beraber olduğunu Kur’an-ı Kerim’inde bildirir ve lakin bu beraberlik bunların hiç birine benzemez. Bu beraberliği tarife ve tavsife ne dil ne de ibareler kâfi gelir. Bu ancak Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin verdiği manevi zevk ile tadılır ve bilinir.”70
Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikriyle meşgul olanlar Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin emir ve yasaklarından, herkesten çok kaçtıklarından ve O’nun zikrini de dillerinden bırakmamayı kendilerine görev edinmişlerdir. Takva ise insanın cennete girmesine ve cehennemden kurtulmaya sebeptir. Zikrullah ise kulu Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yakınlığa eriştirir.
Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri de buyurdu ki: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin en sevgili kulları, kalbleriyle ittika eyleyen ve çok zikir yapan muttakilerdir.”71
Zünnun-i Mısri Kaddesallahu Sırruh Hazretleri de derler ki: “Dünyanın bütün güzelliği, ancak O’nun Celle Celaluhü zikriyle; ahiretin güzelliği de, Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin affıyladır. Cennetin güzelliği ise Cemalüllahı görmekledir.”72
Malumun olsun ki, zikrolunan mertebeler ve makamlar hiç bir veçhile hasıl olmaz, ancak bir mürşidin eliyle tevbe edip telkin almak ile hasıl olur. Yani bir Mürşid-i Kami’lin elini tutup can-ü gönülden ona teslim olmak ve emirlerine tam uyup ve dünyanın fani zevklerini terk edip Cenabı Zülcelal Hazretlerini kalben zikretmekle hasıl olur. Yoksa lisanın tövbe edip kalbin dünya ile meşgul bulunur ise matlub husule gelmez. Bunun için Feth Suresi 26’ncı ayetinde şöyle buyrulmuştur: “Nefsini bırak ve gel.” Nitekim Hakk Celle ve Ala Celle Celaluhü Hazretleri : “Onları takva kelimesine terğib et.” buyurmuştur. Zünnun-i Mısri Kaddesallahu Sırruh Hazretleri bu Ayet-i Kerime’yi delil olarak zikretmektedir ve muradı şerifleri şudur: Allah Celle Celaluhü Hazretlerine süluk eden kimseler, mutlaka masivadan alakayı kesip, tam huzura erişmek için, takva yaşamaya devam etmelidir ki, muradına nail olsun.
Camilerde cehren yapılan zikir halkaları nafile namazlar gibi değildir. Bu zikir meclisleri men edilemez, çünkü bunları yasaklayan kimselerin Bakara Suresi 114’üncü ayetinde beyan edilen zalimlerden olacağı bildirilmiştir. Bundan sakınıp camilerde kurulan zikir meclislerinin yasak edilemeyeceğini bu Ayeti Kerime açıkça beyan etmektedir.73
CAMİLERDE ZİKRULLAH
Zikir meclislerinde hazır olmak ve zikrullah için toplantılar yapmak için Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin kullarını devamlı olarak Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ve Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e yöneltmek için uğraşan, gözyaşı döken kulların af ve mağfiret olması için gayret gösteren Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in varisleri ile beraber olmak için gayret edenler, dünya ve ahirette, mahzun olmazlar, korkmazlar ve üzülmezler.
Ayet-i Kerime’lerde ve Hadis-i Şerif’lerde beyan edildiği gibi evlerde ve camilerde ve her yerde, hazarda ve seferde cemaatle zikir yapan kişiler medhedilmiş ve cemaatle zikre teşvik buyurulmuştur.
Camilerde cemaatle zikir yapan kişilere, bid’attır. Resulullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in Asr-ı Saadetinde olmayan işi yapıyorlar diye hücum eden zahir hocalarımızın gafletine şaşmamak elden gelmiyor.
İmam-ı Suyuti Rahmetullahi aleyh hazretleri “Neticetül fiker” isimli eserinde: “Her türlü Hamd Cenabı Hakka Celle Celaluhü hazretlerine, Salat-ü Selam da onun seçtiği seçkin kulları üzerine olsun. Bana şöyle bir soru soruldu: ‘Allah Celle Celaluhü Hazretleri sana iyilik versin. Sufiyye ricalinden bazılarının adetleri üzere mescidlerde açık zikir halkaları düzenlemeleri, yüksek sesle tesbih ve tehlillerde bulunmaları mekruh mu, değil midir?’ diye soruldu.” Diye yazmış, verilen soruya da şöyle cevap vermiştir: “Mezkur konularda bir kerahat yoktur. Açık gizli, münferid veya toplu olarak yapılan zikrin müstehab olduğuna dair muhtelif rivayetler vardır. Bu zaman ve zeminin durumuna şahısların meşreb ve yapılarına göre değişir.”74
Camilerde yapılan zikri men edenler hakkında Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara suresi 114’üncü ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescitlerinde, Allah’ın isminin anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Bunların oralara korka korka girmekten başka çareleri yoktur. Bunlara dünyada zillet, ahirette de büyük bir azap vardır.”
Camilerde yapılan zikrin bid’at olduğuna dair, bir vaiz efendinin İbni Mesut Radıyallahu anh hazretlerini işin içine katarak yazdığı reddiyeye cevaben aşağıdaki açılamalar yeterli olacaktır.
Bu konuya “Ruh’ul Beyan” tefsirinde şöylece temas edimiştir: İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretlerinin cehri zikri yasak ettiğine dair rivayet, o muhterem sahabiye karşı yapılmış bir iftira ve yalandır. Böyle bir şey vaki olmamıştır. Çünkü Ayet ve Hadislerle emredilen cehri zikri yasaklamak, bu Ayet-i Kerime’lere ve Hadis-i Şerif’lere aykırı olur ki, İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretleri bu emirlere asla muhalefet etmez ve iddia edildiği gibi yasaklamak, Ayet ve Hadislerden başka, melaikenin fiillerine de muhaif olur. Zira sitemizin diğer kısımlarında da bahsi geçen nice Hadislerde bildirildiği gibi, bir kısım melekler zikir meclislerini araştırırlardı. Ve yine İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretleri yasaklamış olsaydı, Bakara suresi 114’üncü Ayetindeki, “Camilerde Allah’ın, Zikrine mani olanlardan daha zalim kim olabilir?” tekdir, ve tevbihi ilahisine muhatap olup, zalimler meyanına girer ki, İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretleri gibi Sahabenin büyüklerinden olan bir Zati Ali Kadri bundan tenzih ederiz. İddia edildiği gibi, ehli zikri yasak etmemiştir. Bu bir iftiradır denmektedir.
Camilerde cehren zikir yapılamayacağına delil olarak İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretlerinin güya mescidde bir cemaatin yüksek sesle tehlil getirdiklerini görünce “Siz bid’atçısınız diyerek, bunları camiden çıkardığına dair haber asılsızdır, uydurmadır, sabit değildir. Ramuz ve Şerhlerinin sahibi Gümüşhaneli Ahmet Ziyaeddin Kaddesallahu Sırruh hazretleri, büyük bir muhaddis ve velidir. Derin tetkikatı neticesinde, İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretlerine isnad edilen bu haberin sabit olmadığını açıklamıştır. Ve “Ramuzul Ehadis Şerhi” birinci Cildi 439. sahifesindeki Hadis-i Şerif münasebeti ile, bu meseleye temas etmiş ve İbni Mesut Radıyallahu anh Hazretlerine isnad olunan bu yasaklamanın sabit olmayıp, iftira ve yalan olduğunu sarahatle bildirmiştir. Binaenaleyh böyle gerçekçi âlimlerin kitaplarına bakmadan, okumadan, yalan iddia ve iftiralara kıymet vermek ilim sahibiyim diyenlere yakışmaz.75
Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyuruyor: “Allah’ı topluca zikir ediniz ki, bunu gören münafıklar size müraisiniz desinler.”76
Allah Celle Celaluhü Hazretlerini gafiller içinde zikredenler, harpten kaçanlar içinde kaçmayıp düşmana karşı koyup, düşmanları öldüren gibidir. Yine gafiller arasında zikir eden, karanlık odada lamba gibidir. Ve yine gafiller arasında zikir edene daha sağ iken cennetteki yerini Allah Celle Celaluhü Hazretleri gösterir ve yine gafiller içinde zikir yapanın günahları, bütün insanlar ve hayvanlar sayısınca mağfiret olunur.77
Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yine buyuruyor: “Zikir meclislerinde hazır olmak ve bulunmak, bin rekat nafile namazdan efdaldir.”78
İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretleri Buyuruyor: “Size, ihvan edinmenizi tavsiye ederim. Çünkü dünya ve ahirette size yardım edecek bir cemaattir.”79
Demek ki ihvanın topluca zikirler yapmasının ve sohbetlerinin mühim bir faydası bu vesile ile anlaşılmış oluyor.
İbni Abbas Radıyallahu anh Hazretleri demiştir ki: “Halk farz namazlardan çıkınca yüksek sesle zikretmek, ta Nebiyy-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz zamanında var idi. Ben bu sesi işitir işitmez bununla yani, zikir seslerinin yükselmesi ile namazdan çıktıklarını anlardım.”80
Ashab-ı Kiram’ın, farz namazlardan sonra cehren (sesli aşikar) Zikirle meşgul oldukları bu ifadeyle meydana çıkmış oluyor. Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu ki: “Ey kadınlar! Tehlil, tesbih ve takdise devam edin. Zikri terk edip gaflete düşmeyin ki, rahmetten unutulmayasınız ve parmaklarınızla da sayınız Çünkü onlar sorumludur, sorguya çekilecektir.”81
Zikir meclislerinin faziletine dair Ebu Hüreyre Radıyallahu anh Hazretleri diyor ki: “Bir gün çarşıya gittim. Çarşı halkına: ‘Siz burada ne duruyorsunuz? Hâlbuki Mescit de Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mirası paylaşılıyor.’ dedim. Herkes camiye koştular ve çarşıyı terk ettiler fakat mescit de miras göremediler. O zaman bana dediler ki: ‘Biz mescit de taksim edilen bir miras göremedik.’ Ben de: ‘O halde mescit de ne gördünüz?’ dedim. ‘Biz Allah Celle Celaluhü Hazretlerini zikreden bir cemaat ile Kur’an okuyanlardan başka bir şey göremedik.’ dediklerinde ben de: ‘İşte Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mirası odur.’ dedim.”82
Burada dikkati çeken nokta, “Mescit de Allah Celle Celaluhü Hazretlerini zikreden bir kavim yani cemaat gördüm.” demesidir. Demek ki asr-ı saadette Ashab-ı Kiram ve Hülefa-i Raşidin (dört Halife) Efendilerimizin devrinde mescidi şerifte cemaat halinde zikir yaparlarmış. Bundan anlıyoruz ki, camilerde cemaatle zikir, sonradan bidat olarak ihdas edilmeyip asr-ı saadetten beri Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mirası olarak devam ede gelmiştir.
O halde durmayalım nefsi esir ederek, hür olmak mertebesine ulaşmaya çalışalım. İnsan-ı Kamil’e gidip insan olalım. Dışımızın insan olduğu gibi, içimizin de insan olmasına gayret edelim. Cesedimizin, dış görünüşünü İslam ettiğimiz gibi, içi de İslam olsun.
Bu sebeple Mürşidi Kamil aramak lazımdır. Çünkü Mürşid-i Kamil olanlar, bu bahçenin bahçıvanlarıdırlar. Şeytan da o bahçenin kapıcısı olduğuna göre, bahçıvanın hizmetçisi yerindedir. Onun için Mürşid-i Kamil olanların müritlerine şeytan musallat olamaz. Onu şeriattan ayırıp dalalete düşüremez, ancak Mürşid-i Kamil’e teslimiyeti zayıf olan dervişe şeytan musallat olur, teslimiyeti kuvvetli olan dervişin şeytan semtine uğrayamaz. Şeyhinin himmeti berekatı ile şeytanın vereceği kuruntudan kurtulur. Şeriatı bulamayınca tarikatı bulmak imkânsızdır. Tarikatı bulmayınca hakikati bulmak imkânsızdır. Hakikati bulmayınca, onun da ötesinde olan marifeti bulmak imkânsızdır. Onun için Salike Mürşid-i Kamil bulmak ve ömrü boyunca bulabilmek için bütün imkânlarını seferber etmek Farzı Ayındır. Zira bu dünya imtihan âlemidir. Bu dünyaya gelmekten maksat, Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin bizlere beyan etmiş olduğu gibi âleme gönderiliş gayesini yerine getirmektir. Âleme gönderiliş gayesini gerçek manada yerine getirebilmek için talib bir Mürşid-i Kamile muhtaçtır. Halis niyyet ile Mürşid-i Kamil arayan kimselere Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri bir vesile ile Mürşid-i Kamil’e ihsan buyurur ve ona ulaştırır. Meğerki niyyeti halis ola, bundan sonra Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yolunda selametle yürümek isteyen talib nefsine ait kibir, şirk, cimrilik, başkaları hakkında kötü düşünmekten (su-i zandan) kurtulabilmesi için daima Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerini zikretmeli, O’nu hiç unutmamalıdır. Böyle yapınca nefsin kötülükleri zayıflar kalbin nuru artar. O zaman o kalbe Allah Celle Celaluhü Hazretleri muhabbetini (sevgisini) yerleştirir.