Kelime-i Tevhid

Sülük edenin Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikrini Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin Salât-ü Selamını kendine vird (vazife edinenin) kalbinde Zikrullah nuru bir kere karar tuttuktan sonra, zikredenin onuru asla kaybolmaz. Hatta kabrine bile girer. Onu kabir azabından dahi kurtarır. Nefsinin o çirkin sıfatları, korkunç birer canavar halinde kabrine saldırdıkları vakit, o nur zahir olur ve azap için gelen o canavarları hemen parçalar.

Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri ne zaman ki Ümmet-i Muhammed’in asilerinin cehenneme sürülmelerini irade buyrulduğunda, zakirlere zikrin fazileti orada da imdatlarına yetişir. Zebaniler onları feryad-u figan içinde cehenneme götürüldükleri zaman cehennem malikleri, yüzlerinin kararmamış olduklarını ve boyunlarına zincir takılmamış olduklarını görürler, Derler ki: “Böylesi hiç cehenneme gelmemiştir. Acaba bunlar da kimlerdir?” diye sorarlar. Zebaniler: “Bize böyle emr olundu. Başka bir şey bilmeyiz.” cevabını verince bu defa kendilerinden sorarlar: “Sizler hangi kavimdensiniz? Ve hangi ümmettensiniz?” Yüzleri kararmamış ve boyunlarına zincir vurulmamış cehennemlikler derler ki: “Biz ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen ümmetteniz. Bizim peygamberimize Kur’an-ı Azimüşşan nazil olmuştu. Bizler de o Kuran’ı okurduk. Günde beş vakit namaz kılardık. Yılda 1 ay oruç tutardık. Yılda 2 defa bayram namazı kılardık. Mallarımızın zekâtını verirdik. Şimdi cehennemin heybetinden ve kıyamet korkusundan bu amellerimiz fena olduğundan mahcup ve perişan kaldık ve peygamberimizin adını unuttuk.” Zebaniler derler ki: “Kendine Kur’an-ı Azimüşşan inen Zat Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem’dir. Bu söylediklerinize bakılırsa sizlerde Muhammed ümmetisiniz.” Bunlar Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin mübarek adını duyunca, ağlayıp figan ederler. “Evet, bizler Muhammed ümmetiyiz.” derler. Zebaniler: “Ey Muhammed ümmeti.. Dünyada ettiğiniz ameller; namazlarınız, oruçlarınız, zekâtlarınız, haclarınız, zikirleriniz, teşbihleriniz, hayır ve hasenatlarınız sizleri nasıl oldu da cennete değil de cehenneme düşürdü?” diye sorduklarında bunlar: “Bizler gerçi bu saydığınız amelleri işledik ama Müslümanları incitirdik. Haram helal demez ne bulursak yerdik. Dedikodu ederdik, elimiz altında olanlara ve başkalarına zulmederdik. Mahşer yerinde üzerimizde hak sahibi olanları çağırdılar. Onlarda bizlerden davacı olunca, amellerimizi alıp onlara verdiler. Ve bizim amellerimizle cennete girdiler. Bizleri de mahrum ve mahzun cehenneme gönderdiler.” diye cevap verirler.

Üzerinde kul hakkı bulunanların bütün amelleri ellerinden alınır. Ve hak sahiplerine verilir. Ama “Lâ ilâhe illallah” nurunu kimse alamayacak. Hatta onu mizana dahi koyamazlar. Zira “Lâ ilâhe illallah” demeye hiç bir şey karşılık ve benzer olamaz. Bu zavallılar: “Bizlere müsaade edin de bizler ağlaşalım.” derler. Müsaade edilir. Ve ağlamaya başlarlar. O kadar ağlarlar ki, cehennem malikleri onlara: “Sizler bu ağlamayı dünyada iken yapmanız gerekti. O zaman hiç kimseyi incitmeseydiniz, üzerinizde kimsenin hakkı bulunmasaydı burada bu azaplara duçar olmazdınız. Ağlamanın size hiç bir faydası yoktur.” derler. Ve zebanilere bunları ateşe atmalarını söylerler. Zebaniler kendilerini ateşe atmak üzere gelirken, bunlar hep bir ağızdan: “Lâ ilâhe illallah” diye çağırmaya başlarlar. Ateş “Lâ ilâhe illallah” nidasını duyar duymaz bunlardan kaçar. Hiç birini yakmaz. Cehennem malikleri ateşe sorarlar: “Bu asileri neden yakmıyorsun? Neden bunlardan kaçıyorsun?” Bu defa ateş cevap verir: “Bu kimselerin üzerlerine varınca “Lâ ilâhe illallah” diye çağrıştılar. Onların üzerinden öyle bir nur çıktı ki; eğer kaçmasaydım o nur beni bile yakardı. Sıcağımızı bile söndürürdü. Hak Teala Ve Tekaddes Celle Celaluhü Hazretleri bana “Lâ ilâhe illallah” diyenleri yakmaya destur vermedi.” Cehennem malikleri aciz kalırlar, kendi kendilerine: “Bunların feryatlarına aldırış etmeyerek ateşe atsak bile, Tevhid „Lâ ilâhe illallah”’in nuru ateşi söndürecektir.” derler. Ve Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri’ne niyazda bulunurlar. “İlahi! Burada bir bölük kavim var ki, ateş bunları yakmıyor. Ateş kendilerine saldırınca bunlar “Lâ ilâhe illallah” diyorlar. Ateşte onlardan kaçıyor. Ve yakmıyor. Korkuyoruz ki, bunların nuru ateşi tamamen söndürecek.” Hak Celle Ve Ala Celle Celaluhü Hazretleri ferman buyuruyor. “İhlâs ile ‘Lâ ilâhe illallah’ diyenleri ateşe atmayacağımı vaat ettim. Zira onlar benim Zakir (Zikreden) kullarımdır. Varın çıkarın onları ve cennete götürün.” Onları cehennemden çıkarır, nurdan Buraklara bindirir ve cennete götürürler.1

Nitekim Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri Kehf Suresi 24’üncü ayetinde şöyle buyurur: “Unuttuğun zaman, Rabb’ini zikret.” Yani “Rabb’ini zikrettiğin zaman Rabb’inden gayrı her şeyi, hatta kendi nefsini dahi unut” demek olur. Ancak böyle olursa, zikirde ortak koşulmamış olur. Zikir de Allah-u Teala’ya ortak koşulmamak, “Lâ ilâhe illallah” denildiği zaman Allah Celle Celaluhü hazretlerinden gayrı her şeyi tamamıyla unutmakla mümkündür. Bunu yapabilmek için de zikre o kadar devam etmelidir ki, zikir kalbe yetişsin. Ve âleme gönderiliş gayesi hâsıl olsun. Kalpten de ruha erişsin, oradan da talibe ilahi sevgi ve yakınlık eserleri belirsin. Bunun için de talibin beşeriyet sıfatlarını tamamıyla mahvetmesi lazımdır. O kadar ki, kendi adını ve çevresini, dünyayı ve dünya içindeki her şeyi unutması gerektir. Ta ki: “Adın nedir?” diye sorulduğunda, zikrettiği Mabud’un adını söyleyivermelidir. Ancak zikir Allah Celle Celaluhü hazretlerinin ve Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin buyurduğu şekilde kaideleri ve şartları üzere yaptıysa, Zikrullahın faziletleri hâsıl olur.

Her ne kadar bir kişi “Lâ ilâhe illallah” deyince mü’min olursa da, “Lâ ilâhe illallah” demenin kaideleri ve şartları vardır. Ve bu şartları ve kaideleri yerine getirmedikçe, kişinin gönlünden hicabı (perdeyi) gidermez.

“Lâ ilâhe illallah” kelimesi bir macuna benzer. Yani müspet ile menfiden meydana gelmiştir.

Hadis-i Şerif’te de şöyle buyrulmaktadır: “Allah Celle Celaluhü Hazretleri kıyamet günü buyurur. ‘Ey “Lâ ilâhe illallah” diyenler. Yaklaşınız ve arşımın gölgesinde dinleniniz. Siz beni ben de sizi seviyorum.”2 Bu Hadis’ten de anlaşılmaktadır ki; “Lâ ilâhe illallah” demeye devam edenler, Evliyaullah’tan olurlar. Zira Fahr-i Âlem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e sordular: “Ya Resulûllah, Evliyaullah kimlerdir?” Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem buyurdular: “Allah Celle Celaluhü hazretlerini daima zikredenlerdir.”

Bilmiş ol ki bütün ameller “Lâ ilâhe illallah” demeye bağlıdır. Her kim “Lâ ilâhe illallah” demese, onun ameli batıl olur. Onun İçin iman bundan gayri bir kelime ile sahih olmaz. Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz diğer bir Hadis’inde de şöyle buyurmaktadır. “(Miftah-ül Cenneti ‘Lâ ilâhe illallah’) Cennet’in anahtarı (Lâ ilâhe illallah)’tır.”

Allah Celle Celaluhü Hazretleri mahlûkatın en azami olarak arşı halk ettiği vakit arş 24.000 yıl titredi. Allah Celle Celaluhü Hazretleri de onun üzerine 24 harf izhar etti. Bu da “Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulûllah” kelimesidir. Arş bundan sonra sükûn buldu. Sükûneti 24.000 yıl devam etti. Allah Celle Celaluhü Hazretleri ilk mahlûkunu halk edip ona tevhidi “Lâ ilâhe İllallah” kelimesini emredince, arş tekrar titremeye başladı. Allah Celle Celaluhü hazretleri: “Sakin ol ya arş.” buyurdu. Bunun üzerine arş: “Ya İlahi!… Bu kelimeyi söyleyeni af ve mağfiret etmedikçe sakin olmam.” deyince Allah Celle Celaluhü hazretleri: “Ben seni halk etmeden 2000 sene evvel yemin ettim ki, hangi kulumun diline bu kelimeyi verirsem onu muhakkak af ve mağfiret ederim.” buyurdu.3

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Kalbinde bir arpa ağırlığı kadar dahi iman olarak ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen kimse ateşten kurtulur. Kalbinde zerre kadar iman olarak ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen, cehennemden necat bulur (kurtulur).” buyurmuşlardır.4

Mü’minlere Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretlerinden bir rahmet ve merhamet olarak ruhlarının kabzedildiği vakitte hatırlayıp söylemeleri için ölüm meleğinin alnında “Lâ ilâhe illallah” yazılıdır. Bunun için Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Mevtanıza Kelime-i Tevhid zikrini telkin ediniz.” buyurmuşlardır. Kelime-i Tevhid aslî imanı tevhid ettiği için, zikrin ekmeli Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerini tahmidde Niamat-ı Samedaniyyeyi tezyide mazhar olduğu için, duaların faziletlisidir. Hususiyle mübarek Ramazan ayında Kelime-i Tevhid ile meşgul olmakta büyük fazilet vardır.

İbadete ihlâs ile devam kalbin uyanmasına vesile olduğu gibi ma’sıyete devamda kalbin hasta olup ölmesine sebep olur. Çok yemek, çok uyumak ve çok söylemek de kalbi kasvete duçar eder, çok gülmek de kalbe manen zarar verir. Kalbin ölmesine de sebep olur demektir.

Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz bir Hadis-i Şerif’lerinde: “Hamd nimetin sermayesidir. Tevhid ise cennetin sermayesidir.” buyurmuştur.5

Beyazid-i Bestami Rahmetullahi aleyh hazretlerine insanlar: “La ilahe illallah cennetin anahtarıdır diyorlar. Siz ne buyurursunuz?” diye sordular. O da: “Doğru söylüyorlar, ama anahtar dişsiz ve şifresiz olmaz. Kelime-i Tevhid anahtarının dört dişi (şifresi) vardır:

1: Yalansız ve gıybetsiz bir dil

2: Hilesiz ve hıyanetsiz bir kalb

3: Haram ve şüphelerden uzak bir karın

4: Nefsin kötü arzularından, sünnete uymayan, dine sokulan yeni yeni şeylerden uzak bir amel.

İşte Şeriat-ı Muhammediyye’nin emir ve nehiyleri bu dört cümlede toplanmıştır. Bunlara riayet edenlere Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri kendi katından manevi elbiseler sunar. Ancak ne var ki, bu elbiselere nail olanlar, elbiselerden ziyade onları sunan Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri ile meşgul olmalıdırlar.” buyurdu.

Binaenaleyh Kelime-i Tevhid, yedi ismin evvelidir. Talib şeyhinden aldığı telkin veçhile gece gündüz ayakta, oturarak ve her halinde buna devam edilirse, Batınında bir melekütî lamba yakılır ve işlediği günahları, kötülükleri basiret gözüyle görüp ikrah eder ve zayi eylediği vakitlerine pişman olup halas bulmaya çalışır. Mücahede’ye devam eyledikçe cezbeye kuvvet gelerek fakr ve fena ile tecellilere mazhar olur. Tabi bunlar nefs-i emmareden kurtulup nefs-i hayvaniden nefsi insaniye geçince tecelli eder.

Şunu iyi bilmeli ki, bu dünyaya gelen her insan mutlaka şu yedi tehlike ile karşı karşıya gelecektir:

1- ÖLÜM TEHLİKESİ: Her canlı her nefis ölümü tadacaktır. Bir mutlu son için ölümü iman ile tatmak gerekir. En büyük tehlike son nefesini verirken insan, iman ile mi verecek, yoksa (Allah Celle Celaluhü korusun) imansız mı? İşte bu korkunç tehlikeden hiç kimse emin değildir.

2- KABİR TEHLİKESİ: Hiç bir nefis, kabirdeki durumundan emin değildir. Kabir hayatı cennet bahçesi mi yoksa cehennem çukuru mu olacaktır? İşte bu korkunç tehlikeden de hiç kimse emin değildir.

3- SORGU SUAL TEHLİKESİ: Kabirde sual Melekleri olan Münker ve Nekir’in suallerine doğru cevap verebilecek mi, yoksa veremeyecek mi?

4- HAŞIR TEHLİKESİ: Kabir hayatının sona ermesi ve insanların yeniden dirilmesinde o zaman dirilmesi nasıl olacak, ak mı kara mı? Bundan dahi hiç kimse emin değildir.

5- HESAB VERME TEHLİKESİ: Her nefis hesap vermek zorundadır. Bu dünyada yapılan en küçük bir amelin (işin) hesabı sorulacaktır. İşte o zaman bu hesap işi kolay mı, yoksa çetin zor mu olacaktır?

6- MİZAN TEHLİKESİ: Her nefsin, her insanın amelleri mizana (tartıya) girecektir. İşte o zaman, sevaplar mı ağır gelecek, günahlar mı ağır basacaktır?

7- AYRILIŞ TEHLİKESİ: Son ayrılış, hesap kitap bitip ayrılış, sevkıyat cennete mi, yoksa cehenneme mi? Bu da bir tehlikedir.

İşte bu yedi türlü tehlikeden hiç kimse emin olamaz. Bu yedi tehlikenin acı ve sancısını aklı başında olan her Müslüman çekmelidir. Bu yedi türlü tehlikeden kurtuluş ancak Kelime-i Tevhid ile mümkündür. İslam Âlimleri bu yedi tehlikeye karşı yedi kelimeden meydana gelen Kelime-i Tevhidi “Bu tehlikelere karşı bir kurtuluş çaresidir” demişlerdir. Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Hadis-i Şeriflerinde: “Son sözü ‘Lâ ilâhe İllallah’ olan bir kimse, cennete girer.” Buyurmuşlardır. Bu dünyada yaşarken zikri Kelime-i Tevhid olanın son nefesini verirken dahi son sözü Kelime-i Tevhid olacaktır. Bunda asla şek ve şüphe yoktur. Çünkü bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin ve Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in verdiği sözde, asla cayma yoktur.6

Hazreti Ebubekir Radıyallahu anh Hazretleri tarafından rivayet edilmiştir. Ashab-ı Kiramdan Dıhyetül Kelbi ismiyle (lakabiyle) bilinen bu zat, arab kabileleri reislerinden olup henüz daha İslam’a girmemiş (Müslüman) olmamıştı. Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu zatın Müslüman olmasını çok arzu ediyordu. O zaman yedi yüze yakın hanedanı, Dıhye’nin Müslüman olmasıyla İslam’a girmiş olacaklardı. Beklenilen gün geldi. Dıhyetül Kelbi Müslüman olma arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e bir sabah namazından sonra, Dıhye hakkında şöyle vahiyde bulundu: “Ya Habibim! Dıhye’nin kalbine iman nurunun ışığını attım, biraz sonra, sana Dıhye gelecektir.” buyurdu. Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz henüz Mescid de iken Dıhye Radıyallahu anh içeri girdi. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, üzerindeki mübarek hırkasını çıkarıp yere serdi ve Dıhye’ye hitaben: “Buyurun, hırkamın üzerine oturun!” buyurarak iltifatta bulundu. Dıhye, Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin bu nezaketi ve iltifatını görünce son derece duygulandı ve eğilip hırka-i saadeti yerden hürmetle alarak gözlerine sürdü, başının üzerine koydu, samimiyet, içtenlik, saygı ve hürmetle “Lâ ilâhe İllallah Muhammeden Resulûllah diyerek Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şahadet getirdi ve sonra: “Cahiliyet devrinde birçok kız çocuklarımı kendi ellerimle öldürdüm.” dedi. Dıhye’nin bu itirafına karşılık Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem hayretler içerisinde kaldı. Cebrail Aleyhisselam indi ve : “Ya Muhammed! Dıhye’ye de ki: ‘Ey Dıhye! Rabbin Teala buyuruyor ‘İzzet ve Celalime and olsun ki, sen ey Dıhye “Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulûllah” dediği an, senin altmış yıllık günahlarını bağışladım.”7

Bütün varlıkların sahibi Yüce Rabbimiz Celle Celaluhü hazretleridir. Kulunu af ve mağfiret etmek için en büyük sebep Kelime-i Tevhiddir. Onun için Kelime-i Tevhidi dilimizden düşürmemeliyiz.

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Kıyamet gününde Ümmetimden biri, her birinin uzunluğu göz görünceye kadar olmak üzere doksan dokuz defter ile gelir. Bu defterlerin hepsi de büyük, günahlarla dolmuştur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri: ‘Ey kulum bu günahları hep sen mi işledin, yoksa melekler ilave mi ettiler? Bunları hatırlar mısın?’ diye sorar. Kul: ‘Evet Ya Rabbi! Bütün yaptıklarımı hatırlıyorum, bu günahlar hep benimdir. Melekler hiç bir şey ilave etmediler.” der. Allah Celle Celaluhü Hazretleri: ‘Sana zulmedilmez, bu doksan dokuz defter içinde iki satırlık bir ibadetin var o da, (Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resulûllah) mübarek kelimesidir. Haydi, terazinin başına gel.’ buyurur. Kul da terazi başına gelir. Terazinin bir gözüne 99 defteri diğer gözüne de Kelime-i Tevhidi yazılı olan kağıdı koyarlar. Bu Kelime-i Tevhid kağıdı ağır gelerek o kul cennete girer, zira içinde Lafza-i Celal bulunan Kelime-i Tevhide hiç bir şey ağır gelemez.” buyurdu.8

Tevhidin izahı uzundur. Onun ilmi diğer ilimlerin sonudur. O halde bil ki tevhidin 4 derecesi vardır

Tevhidin birinci derecesi: Diliyle “Lâ ilâhe illallah” deyip kalbiyle buna inanmamaktır. Yani dil söyler, fakat kalp daha bu sözü kabul edememiştir. Bu münafıkların tevhididir.

İkinci derecesi: “Lâ ilâhe illallah” kelimesinin manasına ya taklitle inanır (cahillerin inanışı gibi) yahut delilin ispatıyla inanır (kelam âlimlerinin inanışı gibi).

Üçüncü derecesi: Müşahede ile bütün dünyanın, kâinat’ın bir asıldan olduğuna, failin bir olduğuna ve hiç bir kimsenin fiili ve tesiri olmadığına inanmaktır. Bu iman kalpte parlayan bir nurdur. Bununla müşahede hâsıl olur. Cahillerin ve kelam âlimlerinin imanı gibi değildir. Onların imanı ya taklit hilesiyle yahut delil hilesiyle kalbe vurulan bir bağdır. Ama müşahede ile olan iman-ki kalbin inşirahı ve bağın kalkmasıdır. Başka yolla olan imandan daha üstündür. Çünkü padişahın sarayda olduğunu, filan kimse haber verdi diye zorla kendini buna inandıran kimse ile (ki bu cahillerin taklidî imanlarının misalidir, onlar anne ve babalarından böyle duyduklarından böyle inanırlar), padişahın sarayda olduğuna delil ile mesela maiyet hizmetçilerinin saray kapısının önünde beklemeleriyle, inanan kimse (ki bu kelam âlimlerinin delili ile olan imanlarının misalidir) ve padişahın sarayda olduğunu müşahede ile inanan kimse (ki bu da ariflerin imanının misalidir) aralarında açık farklar vardır. Ariflerin tevhidi çok yüksek bir derecedir. Bu hem mahlûkat, hem Halik’i görüp mahlûkat’ın Halik’tan olduğuna inanmakla olur. Demek ki bu çokluktan, ayrılıktan ve her türlü ikilikten sıyrılıp birlik ve vahdet dairesini bulanların imanıdır.

Dördüncü derece ise: İman ve Tevhidin kemal derecesidir. Bunun sahibi birlikten başka bir şeyi görmeyip her şeyi bir görüp bir anlar. Bu müşahede ile ayrılığın ilgisi yoktur. Tasavvufçular bu dereceye “Tevhid’le fena” derler.

Kelime-i Tevhide hayatlarında devam edenler, ölüm acısı duymadan iman ile göçerler. Kabirleri Kelime-i Tevhidin nuru ile pür nur olur. Kabir zulmetinden kurtulur. Münker ve Nekir sorularına çeneleri kilitlenmeksizin kolayca cevap verirler. Mahşer günü yüzleri nurlu ve beyaz olur. Hesapta muhasebeleri kolay ve çabuk olur. Sıratı yıldırım gibi geçer ve yolu Firdevs-i Ala’ya varır.

Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in azadlı kölelerinden Sevban Radıyallahu anh hazretleri şöyle rivayet etmiştir: “Akrabanı korkut, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin azabıyla korkut..” Ayeti nazil olunca, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz safa tepesine çıkıp ‘Ey Kureyş halkı… Gelin saadete erişin.’ diye nida etti. Kureyşliler toplanıp ‘Davete sebep nedir?’ diye sordular. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu ki: ‘Ey benim kavmim. Eğer size haber versem ki şu dağın ardında düşman vardı, size saldırmak için fırsat beklerler. Ve malınızı alıp sizi öldürmek için taarruza geçmek için hareket ederler desem, bana inanır mısınız?’ Bunun üzerine hepsi birden: ‘İnanırız. Sen Muhammed-ül Emin’sin. Aramızda yalancılıkla tanınmış değilsin. Ve senden hiç yalan söz işitmedik’ dediler. Bunun üzerine Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: ‘Ey Abdulmuttalip oğulları ve ey Abdumenaf oğulları ve Beni Zühre torunları. (Ve bütün kabileleri tek tek saydı.) Bana Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri ‘Akrabanı Allah’ın azabı ile korkut’ buyurdu. Biliniz ki siz ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesini demedikçe ve benim Peygamberliğimi kabul etmedikçe ahirette ben size faide etmem’ buyurdu. Onların aralarında bulunan Ebu Leheb: ‘Bizleri bunun için mi davet ettin?’ diyerek küfürlerini izhar etti ve orada bulunanları dağıttı.”

Zikredenin ruhunu kabza gelen melek, izin almadıkça kabzetmez. Her kim hakikat üzere Allah Celle Celaluhü hazretlerini zikrederse, onun zikri yanında her şey ona kolay kılınır ve Allah Celle Celaluhü Hazretleri onu her şeyden korur. Her şeye karşı ivaz olur. Yapılan zikir ihlâsla olmalıdır. Zikrin adabından birisi de, helal yemekle batının temizliğidir. Her ne kadar zikir haramdan neşet eden cüzleri giderirse de, batın haramdan pak olursa zikrin kalbi tenvişindeki tesiri daha şiddetli ve mükemmel olur. Zikir meclisinde güzel kokular sürmek melekler ve cinler için lazımdır. Zikreden yalnız ise diz çökerek veya bağdaş kurarak kıbleye karşı oturmak, cemaat halinde ise cemiyetin icabına göre oturmak gerekir. Gözlerini kapayıp şeyhini iki gözü arasında tahayyül ederek ve tarikata refik (arkadaşı) ve hidayetçi (kurtarıcı)sı olduğundan, başlarken kalbi ile şeyhinin himmetinden yardım dileyerek ve şeyhinin de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden istimdat ettiğini, zira onun vekil’i (varis’i) olduğunu düşünerek başlar. Tam kuvvet ve ta’zimle göbek üstünden (Lâ ilâhe illallah) zikrini yukarı kalbe doğru çeker. (La ilahe)’de Allah’tan Celle Celaluhü başkasını nefyederek yukarı çekip (illallah)’ta kalbe isal eder ki (illallah) kalpte yerleşsin ve bütün azalara sirayet etsin ve her defasında zikrin manasını kalbinde hazır eder. Zikir derecelerinin en aşağısı (Lâ ilâhe illallah) dedikçe kalbinde Allah Celle Celaluhü hazretlerinden başka bir şey bırakmamaktır. Zikir halinde Allah Celle Celaluhü hazretlerinden başkasına iltifat ettikçe o iltifat ettiği şeyi ilah menzilesine indirmiş olur.

Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Ashabına cemaat halinde ve ferden (tek tek) telkinde bulundu. Cemaatle telkini de şöyledir: Seddat ibni Evs Radıyallahu anh Hazretleri diyor ki: “Resulûllah’ın yanında idik. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ‘İçinizde garip (yabancı) kimse var mı?’ diye sordu. ‘Yok.’ dedik. Kapının kapatılmasını emretti ve ‘Ellerinizi kaldırınız, (Lâ ilâhe illallah) deyiniz’ buyurdu. Sonra ‘Allah’ım! Sana Hamd olsun ki, Sen beni bu kelime ile bas ettin (yarattın) ve onunla bana cennet vaadeyledi. Muhakkak ki Sen vaadinden dönmezsin (Hulf etmezsin)!’ dedikten sonra ‘Agâh olun. Muhakkak Allah Celle Celaluhü Hazretleri sizi mağfiret etti.’ buyurdu.”9

Ferden telkini de şöyledir: İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretleri, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e: “Ya Resulûllah!… Beni Allah’a varan yolların en yakınına ve en kolayına ve Allah’ın Celle Celaluhü yanında en efdali olanına delalet et.” dedi. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediklerimizin eftali (Lâ ilâhe illallah) ‘tır. 7 kat gökler ve 7 kat yerler terazinin bir kefesine ve (Lâ ilâhe illallah) ta diğer bir kefesine konsa, hepsinden ağır gelir!” buyurduktan sonra “Ya Ali Kerremullahi veche! Yeryüzünde Allah diyen bulundukça kıyamet kopmaz.” buyurdu.10

Hasan-ı Şazeli Rahmetullahi aleyh Hazretleri diyor ki: “Hasta olmuştum. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i gördüm. Bana ‘Elbiseni kirden temizle. O vakit her nefeste Allah’ın Celle Celaluhü imdadını duyarsın’ buyurdu. ‘Ya Resulûllah! Elbisem nedir?’ dedim; buyurdu ki: ‘Muhakkak ki Allah sana marifet hüllesi giydirdi. Sonra muhabbet hüllesi sonra tevhid hüllesi, sonra iman hüllesi, sonra da İslam hüllesi giydirdi. Bu itibarla her kim ki Allah’ı bilirse, yanında her şey küçük kalır. Ve her kim ki Allah’ı severse Allah’tan başka her şey değersiz kalır. Her kim Allah’a iman ederse, her şeyden emin olur. Her kim Allah’ı tevhid ederse, ona bir şey şerik etmez. Ve yine her kim Allah’a teslim olursa, Allah’a isyanı az olur. Şayet isyan ederse, özrü yani tövbesi kabul olur’.”

Kalbinde şeytan bulunmayan mü’min yoktur. Fakat o mü’min Allah Celle Celaluhü hazretlerini zikrederse, şeytan geriler. Allah Celle Celaluhü hazretlerini unutursa, şeytan vesvese vermeye başlar. Her gün ölüm meleği önümüzden ve arkamızdan: “Nerede olursanız olun, ölüm size yetişir.” diye bağırır. Hâlbuki biz gafletimizin cehaletinde ve şehvetlerimizin sarhoşluğunda boğulmaktayız.

Ömür kısadır. Sarraf keskindir. Yani ahirette hesaba çekildiğimizde Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretleri amellerimizin ihlâslı ve ihlâssızını pekiyi ayırır. Ve dönüş ancak Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne olacaktır.

KELİME-İ TEVHİDE AİT AYET-İ KERİME’LER

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Muhammed Suresi 19. ayetinde şöyle buyuruyor: “Şimdi (Ey Resulüm) şunu bil ki, Allah’tan başka hiç bir ilah yoktur.”

Nisa Suresi 125’inci ayetinde ise şöyle buyuruyor: “İyilik eden bir kimse olarak kendini tam bir hulûsla Allah’a teslim eden ve İbrahim’in Tevhid Dinine uymuş olan kimseden daha güzel Din sahibi kimdir?”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Kur’an-ı Kerim’i göndermiş. “Acaba Rabbim Bana ne emrediyor?” diye o Kur’anı Azimüşşan’ı okumayı, öğrenmeyi, ona göre amel etmeyi azmettin mi? Yoksa can kuşun uçunca garipler diyarında perişan olanlardan olmayasın. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri İbrahim Suresi 27’nci ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah Celle Celaluhü, İman edenleri hem dünyada, hem Ahirette (Kabirde) sabit söz olan Şahadet kelimesi (Eşhedü En La İlahe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resûlüh) ile tespit eder; Tevhide bağlı kılar. Allah Celle Celaluhü, zalimleri (kâfirleri) şaşırtır ve Allah Celle Celaluhü dilediğini yapar.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bize biz kullarına örnek olması bakımından Yüce Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Yunus Suresi 105’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “Bir de, yüzünü Tevhid Dinine döndür ve sakın müşriklerden olma.”

En-Neml Suresi 89’uncu ayetinde de Sahibul Kâinat Hazretleri şöyle buyuruyor: “Kim (Kıyamet gününde İhlâslı bir Tevhitle-La ilâhe illallah-sözü olan) Hasene ile gelirse, bundan dolayı ona bir hayır (cennet) vardır. Onlar o kıyamet azabının korkusundan emniyet içindedirler.”

Zuhruf Suresi 28’inci Ayetinde şöyle buyuruyor:“İbrahim (AS), bu (Tevhid kelimesini) soyu içerisinde baki kalan bir kelime yaptı. Gerek ki (küfürden) dönerler.”

Kasas Suresi 70’inci Ayetinde şöyle buyuruyor “O öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiç bir İlah yoktur, dünyada ve ahirette hamd ona mahsustur.”

Zümer Suresi 6’ıncı Ayetinde şöyle buyuruyor: “Bir Yaratılıştan sonra diğer bir Yaratılışa çevirip kemâle erdiriyor. İşte Rabbiniz olan Allah, Mülk O’nundur; O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Al-i İmran Suresi 18’inci Ayeti Kerime’sinde de şöyle buyurur: “Allah, kendinden başka ibadete müstahak bir varlık olmadığını delillerle açıkladı. Meleklerle İlim sahipleri de adalet ve hak üzere durarak buna iman ettiler. O’ndan başka hiç bir ilah yoktur. O, Tevhid (La ilahe İllallah) getirmeyenlere galiptir; hüküm ve hikmet sahibidir.”

Lokman Suresi 3’inci Ayetinde şöyle buyuruyor:“Güzel iş yapanlara (Tevhid ve İhlâs ehline) bir hidayet ve bir Rahmettir.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Haşr Suresi 22’nci ayetinde ne buyuruyor: “O, öyle Allah ki, O’ndan başka hiç bir ilâh yok. Gizliyi de bilir aşikârı da.”

Kasas Suresi 88’inci Ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah ile beraber bir ilâha ibadet etme. O’ndan Celle Celaluhü başka hiç bir ilâh yoktur. O’nun Celle Celaluhü zatından başka her şey yokluğa mahkûmdur.”

Teğabün suresi 13’üncü Ayetinde şöyle buyuruyor “Allah var, O’ndan başka hiç bir ilâh yok; onun için Allah’a tevekkül etsin müminler…”

Leyl Suresi 5-10’uncu Ayetlerinde şöyle buyuruyor “Ama kim (Allah yolunda harcar) verir ve Allah’tan korkarsa —O en güzel kelimeyi, (Lâ ilâhe İllallah sözünü) tasdik ederse—Biz, onu, Allah’ın razı olacağı) en kolay yola hazırlarız—Bir de en güzel kelimeyi (Tevhidi) inkâr ederse—Biz de onu, en şiddetli yola (Ateşe) hazırlarız.”

Hac Suresi 24’üncü Ayetinde şöyle buyuruyor “O İman edenler, sözün en güzeline (Tevhid Kelimesine) hidayet edilmişler ve Allah’ın doğru yoluna (İslâm Dinine) iletilmişlerdir.”

Fatır Suresi 10’uncu Ayetinde şöyle buyuruyor “Her kim şeref ve kuvvet isterse bilsin ki, bütün şeref ve kudret Allah’ındır. Hoş kelimeler (Tevhid ve Tespihler) ancak O’na yükselir, kabul olunur. Salih ameli de hoş kelimeler (Tevhid) yükseltir, makbul kılar. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Bunların yaptıkları tuzak mahvolur gider.”

Zuhruf Suresi 86’ıncı Ayetinde şöyle buyuruyor “O’ndan başka ibadet edip durdukları şeyler (putlar), şefaat da edemezler, ancak Hakk’a şahadet eden (dili ve kalbi ile “La ilahe İllallah” diyen) kimseler müstesna. Onlar (Allah’ın, Rableri olduğunu gerçek olarak) bilirler.

O halde itaat ederken karşıya çıkan afetlerden uzak durmak ve bu durumda aşırı giden şeytan ve şeytan nesilli kimseleri tesirsiz hale getirmemiz gerekir. Tabi bu da Tevhidi (La ilahe illallah) gönülden zikretmekle, bütün mevcudiyeti bu zikrin havasına sokmakla mümkündür

KELİME-İ TEVHİDE AİT HADİS-İ KUDSİLER

Kâinatın Halikı Celle Celaluhü bir Hadis-i Kutsi’sinde şöyle buyurur: “La ilahe İllallah Kal’amdır. Ona giren kimse emin olur.”11

Bir başka Kutsi Hadiste Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri buyurur: “Yedi kat gökler yedi kat yerler ve bunlarda bulunan mahlûkat mevcudat mizanın bir kefesine koyulsa, “La ilahe İllallah” zikrin Efdali oldu. Bununla zikretmek “Allah Allah” Kelimesi ile zikirden Efdaldir.”12

“Arz ile semaya, sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım.”13

Kalbe Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri’ni tecellisi ayniyle cennettir. Bütün taat ve azaların amellerinden maksat, kalbin tasfiyesi ve tezkiyesi ve cilasıdır. “Kalbini temizleyen felah ve necat, buldu.”A’la Suresi 14’üncü Ayet-i Kerimesi ile buna işaret etmektedir.

Yine nakledildiğine göre Allah Celle Celaluhü Hazretleri, Resûllüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize: “Ya Muhammed! Mü’min kulumun bana en çok yakın olabileceği işi dünyayı terk etmesidir. (Yani dünyada kalacağı kadar dünyayı imar etmesidir). Bana en iyi kulluk edecek işi de farzları yerine getirmesidir. ‘La ilahe İllallah’ Kelime-i Tevhidi mü’minlerin mezarlarında ve mezarlarından kalkışlarında kendilerine arkadaş ve yoldaş olur. Buna devam edenlerin yüzleri ak ve alınları berrak olur. Onlar orada ‘La ilahe İllallah, Muhammeden Resûllüllah, Velhamdülillahi Rabbil Âlemin’ derler.”14

Eğer bu La ilahe İllallah kelimesinin insandaki yeri kalb olursa, o zaman mümin demektir. Eğer bu kelimenin (La ilahe İllallah) insandaki yeri ruh olursa, o zaman o kul Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne aşık demektir. Onun için sen dilin ile mümin olman değil, kalbinle mümin olman gerekir.

Kelime-i Tevhid (La ilahe İllallah) kıyamet günü arasatta: “Ya Rabbi! Bununla şu kadar sene beraber oldum. Benim hakkımı tanımadı, hürmetimi gözetmedi.” diye senin hakkında davacı olursa halin nice olur? Kelime-i Tevhidi (La ilahe İllallah) dil ile gönül ile (kalb) ve tüm azalar ile söylenip Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin varlığını, birliğini, Ulûhiyyet ve Rububiyyetini ruhunun derinliklerine indirip kıyamet gününde Tevhidin (La ilahe İllallah) lehinde şahitlik etmesi için gayret et. Kelime-i Tevhidin (La ilahe İllallah) manasının yerleştiği kalbi hiç bir şey köle ve kul edinemez. Çünkü onun sadece Allah Celle Celaluhü Hazretleri ile ünsiyeti vardır. Sadece onun zikri ile mutmain olur. Böyle olunca kalb başkalarının köleliğinden kurtulmuş olur. Bu bakımdan hürdür fakat nefs şehvetlerine ve dünya lezzetlerine meyledince, lezzet ve şehvet onu kendisine köle edinir ve o zaman nefs köle durumundadır. Böyle insanlar kelime-i Tevhidin (La ilahe İllallah) manasını kalplerine yerleştiremeyenlerdir.

Saadet ağacı “La ilahe İllallah” ağacıdır. Kim onu tasdik dikişi ile diker, İhlâs suyu ile sular, Salih amel ile gözetirse, onun kökleri sağlam ve sabit olur. Hiç bir şey onu sarsamaz, yaprakları yeşerir ve meyveleri bol ve kat kat olur. Rabbinin Celle Celaluhü izni ile her zaman meyva verir. Bu ağacın meyvesi gafletten uyanıklık, tövbe, zühd, vera, tevekkül, teslimiyet ve batınî güzel sıfatların hepsidir. Bu Tevhid ağacını tekzib ederek diktiği riya suyu ile suladığın kötü ameller ve çirkin işlerle ahdi bozmak ve emaneti gözetmemek suretiyle onu (Tevhid) zayi ettiğin zaman, onun kökleri sağlam ve sabit olmaz, yaprakları yeşermez ve meyve vermez, kökleri parçalanır. Kim bu ağaca (Tevhide) sığınırsa zafere erişir. Böyle yapmayan hüsrana uğrar. Kim bu ağaca (Tevhide) bağlanmazsa, iki cihanda bedbaht olur. Bu Tevhid ağacının dallarından bir dala yapışan kimseyi bu dal yüksek derecelere kavuşturur.

“La ilahe İllallah” öyle bir kelimedir ki, kendisine yapışan kurtulur. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “La ilahe İllallah deyinceye kadar insanlarla muharebe etmeye emr olundum” buyurdu.

“La ilahe İllallah” öyle bir kelimedir ki, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin Vahdaniyyetini tanımayı sağlar. Onun meyvesi Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin bir olduğunu ikrardır.

Allah Celle Celaluhü Hazretleri insanı tevhidini bilmesi için yarattı. Âlemdeki bütün her şeyi de senin için, insan emrine yarattı ve bunlar arasındaki hayvanları, bitkileri ona hizmetçi kıldı. Yerde insanın ikamet etmesini sağladı. Melekler insanı muhafaza eder, güneş sana ışık verir, hepsi insan için yaratılmıştır. Sen sadece Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni bilip O’na kulluk için yaratıldı. Bütün mahlûkat Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin Vahdaniyyetini ve bir olduğunu kabul edip bunu ikrar için yaratılmıştır. Allah hazretleri seni kendisini bilmen için yarattı. İnsan ise, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin senin için yarattığı yaratılan eşya ile meşgul oldun. Böylece nimetin şükrünü eda etmedi. İnsanın kendisine verdiği ihsan ve lütuflarının hürmetine riayet etmedi. Nimet sahibine şükür, O’nun verdiği nimete teşekkür etmektir. Bu da kendisine verdiği nimetten dolayı O’na Hamd-ü Senada bulunup nurlu yolunda olmakla, zatını anmakla Resûllüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Salat-ü Selam ile ve O’nun tevhidiyle meşgul olmakla olur. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri şöyle buyurur: “Ey insanoğlu! Sadece Allah-ü Zülcelal verir. Öyleyse sadece O’nunla meşgul olmak ve O’na yönelmek. Bu hasıl olursa insan için bütün nimetler hasıl olur.”15

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri, Kelime-i Tevhidi “Kal’amdır” buyurmuşlardır. Bu La ilahe İllallah kelimesi kalb dairesini kuşatan bir Kal’a olmazsa, bu kelimenin ruhu ve manası kalbe tam sinmezse, kalbe hakim olur. Nefsin, hevanın, şehvetin ve şeytanın buraya girmesine mani olan bir muhafız olmazsa, insan bu kal’anın dışında kalır. Bu kelimeden nasibin dil olmasın. Bu Kelime-i Tevhidden nasibin onun (Tevhidin) ruhu ve manası olsun. Bu Kelime-i Tevhidi ruhuna sindir. Çünkü Resûllüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ve diğer Peygamberler böyle yapmışlardır. Kelime-i Tevhidden (La ilahe İllallah) nasibin böyle olursa, dünya ve ahiretin sermayesini, iki dünyanın saadetini kazanmış, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarının zümresine katılmış olursun. Eğer bu sözden nasibin sadece dil ile söylemekten ibaret olursa, bu, münafıkların başı Abdullah bin Ubey ve diğer binlerce kalbinden iman etmeyen münafıkların nasibidir. Eğer Kelime-i Tevhidden nasibin böyle olursa, dünya ve ahirette hüsrana uğrarsın, bu ise apaçık bir zarardır. Böyle olunca düşman zümresine katılırsın, münafıklar Cehennemin en alt derecesindedirler.” Nisa Suresi 145’inci Ayet-i Kerimesi buna işaret etmektedir.

“La ilahe İllallah” sözü en büyük Kal’adır. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin birliğini bildiren Yüce bir sözdür. Kim onu kendine Kal’a edinirse ebedi saadeti ve nimetleri elde eder. Kim de bu mübarek Kelime-i Tevhid’i kendisine Kal’a edinmezse, ebedi azaba duçar olur.16

Manasından da anlaşılacağı gibi, bu Kutsi bir Hadis’tir. Lâfzı Resûllüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin mübarek ağzından çıkmıştır. Manası İlahi’dir. Bu Kelime-i Tevhid’in büyük şanını bize anlatır. Kulun imanı bunun ile artar. Kalbi irfanla dolar. Derinliğine inenin marifet nuru tam manası ile çoğalır. Tevhid’in ruhu olan bu cümleye devam şarttır. İman sahibi olduktan sonra başka bir şeyde düşünülemez. Onun derin manasına daldıktan sonra bir kötülük geleceği de tasavvur edilemez. Bu cümleyi okurken kul muhtaç bir durumda olduğunu Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerine arz etmelidir ve O’nun TEK’lik şanının azameti önünde nefsini ezmelidir. Anlatılan manada bir Kelime-i Tevhid okunursa, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin emin bölgesine girilmiş olur. Böylece azaptan kurtulmak da mümkün görülmüş olur.17

KELİME-İ TEVHİDE AİT HADİS-İ ŞERİFLER

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Buyuruyor ki: “Bir kimse, günde yüz kere (La ilahe illallah) derse, Kıyamet gününde, Allah Celle Celaluhü Hazretleri, o kulunun yüzünü ayın on dördüncü bedir gecesindeki parlaklığı gibi ba’s ve haşr edecek ve sevap cihetinden onun ameli derecesine, hiç kimsenin ameli red olunmayacaktır. (Ancak onun kadar ve daha ziyade diyenlerinki müstesnadır)”18

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e: “Ya Resûlüllah! Kıyamet gününde Şefaat-i Seniyyelerinize en ziyade layık olanlar kimler olacak?” diye sordular. Sualine cevaben: “Sahih bir itikadla ilahi emirlere uymak ve nevahiden ictinabla beraber, Şer’i Şerifle Amil ve müştekim olduğu halde bütün kalbiyle (La ilahe illallah) diyenler kıyamet günü şefaatimle en bahtiyar olacaklardır buyurmuşlardır.”19

“Bir kimse (La ilahe illallah) diye şahadet getirirse, Allah’ü Teala Hazretleri o kimse üzerine cehennemi haram kılar.”20

Diğer Hadisi Şeriflerinde ise, Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır: “Zikrin efdali La ilahe illallah’tır.”21

Ehlullah demişler ki: “ Kim La ilahe illallah veya Allah derse, O’nun ismini çok anar ve buna devam ederse, dil ve kalbi birleşir, gönlündeki paslar silinir. Bu ismi zikretmek kötü fikirleri temizler, her türlü pislikleri yakar mahveder. Kalbin kazandığını aydınlığa çevirir. Zikirle kalp temizlendikçe Allah Celle Celaluhü hazretlerinin nuru ile dolar, ilahi aşk görünür ve o aşkla cezbeye tutulur.”

Diğer bir Hadis-i Şerifinde âlemlerin Fahr-i Ebedi’si Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyururlar ki: “Bir Müslüman kul (LA İLAHE İLLALLAH) deyince, bu tevhid kelimesi gökleri yarar, Allah’ın huzuruna varıp durur. Allah-u Teala Hazretleri ‘Sakin ol, sakin ol!’ der. Kelime-i Tevhid cevap verir: ‘Nasıl sakin olayım. Beni söyleyen kişi mağfiret olunmadıkça sakin olamam. Heyecan ve ızdırabım dinmez.’ deyince Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretleri de: ‘Daha o kulumu lisanından seni akıtıp söylettiğim zaman onu mağfiret etmiştim.’ buyurur. Ve Kelime-i Tevhid rahatlaşır.”22

Kelime-i Tevhidin bu fevkalade üstünlüğü ve fazileti dolayısıyla cehri (sesli) tarikatlarda nefsi emmareyi (vahşi hayvan sıfatlıdır) katletmek için salike (sülük eden) bu telkin edilir.

Hadis-i şeriflerde buyrulmaktadır ki: “En değerli, en faziletli zikir, Kelime-i Tevhiddir. Yani (Lâ ilâhe illallah) demektir.”23

Başka bir Hadis- Şerifte Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu: “İbadetlerin hayırlısı, (Lâ ilâhe illallah) diyerek Kelime-i Tevhid çekmektir.”24

“Kelime-i Tevhid bütün günahları temizleyip yok eder.”25

Ebu Hureyre Radıyallahu anh hazretlerinin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ise“Ölüm döşeğinde olan hastanıza son söz olarak, Kelime-i Tevhid’i söyletiniz. Böyle olunca bin sene de yaşasa günahlarından korunur.” buyrulmaktadır.

“Cennet’in bedeli (Lâ ilâhe illallah) demektir. Yani bu kelime-i Tevhid Cenneti satın alır.”26

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz diğer bir Hadis-i Şeriflerinde buyuruyorlar ki: “Bir kere inanarak halisen kalben (La ilahe illallah) diyen cennete girer.”27 “Bu nasıl mümkün olur?” diye kısa görüşlüler hayret ederler. Bunlar bu Kelime-i Tayyibenin bereketine vakıf değillerdir Fahr-i Kâinat Aleyhi Ekmelüt-tahiyyat Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurur: “Bu beratlar tartıldıktan sonra Hak Teala ümmetimden bir kişiyi seçer. Ortaya getirirler. Onun için doksan berat açarlar. Her berat göz ayrımı kadar olur, fakat hiç birisinde bu kulun salih bir ameli görülmez. Bütün beratları günahlarla doludur. Bu kişi utanarak başını önüne eğer, hayran ve aciz öylece kalır. Hak Teala Hazretleri buyurur: ‘Ey kulum!… Şu beratlarda yazılanları inkâr edebilir misin? Sana hiç zulmettim mi? Bir özrün var mı?’ diye sorar. O kişi titreyerek cevap verir: ‘Ya Rabbi!… Haşa ki sen kuluna zulmedesin.’ Hak Teala buyurur: ‘Benim kullanma zulmüm yoktur. Senin benim katımda ‘Hüsn-ü İtikatın vardır’ diye bir berat daha olacak’. Derhal o berat bulunur ve kulun eline sunulur. O beratta da (LA İLAHE İLLALLAH) yazılıdır. Hak Teala Hazretleri buyurur: ‘Ey kulum!.. O günah beratlarını bir kenara bırak, var imdi bu beratı teraziye koysunlar.’ O kişi inleyerek teraziye gider. Hak Teala Hazretleri’nin buyurduğu gibi bu beratta tartılır. Üzerinde (La ilahe illallah) yazılı bulunan bu berat, diğer günah beratlarından ağır gelir. Zira o kul inanarak ve ihlas itikat içerisinde bir kere (La ilahe illallah) demiştir. Hak Teala Celle Celaluhü Hazretleri irade buyurur: ‘Ey kulum… Bir kere ihlâs ile (La ilahe illallah) demen sebebiyle bütün günahlarını affettim. Yürü cennetime. Ye iç, rahat et’.”28

Yine Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Ehl-i Tevhide ölüm anında da kabir hayatında da korku yoktur.”29 buyurmaktadır.

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bir gün Ashab-ı Kiram’a: “İmanınızı tecdit ediniz (yenileyiniz)” dediğinde Ashab: “Nasıl tecdit edelim Ya Resûlüllah?” diye sordular. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de cevaben: “(Lâ ilâhe illallah) zikrine devam ediniz. Çünkü buna devam etmek kalbi nurla doldurur ve mü’minin yakinini artırır.”30 buyurmuştur.

İki cihan güneşi yüce Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyuruyor: “Her kim harflerinin hakkını vererek ve çekerek (Lâ ilâhe illallah) derse, büyük günahlardan 4000 günahı yıkılır.”31

Bazı Ekâbir demişler ki: “Cem’i Himmet ve Huzur-u kalble 100 defa (Lâ ilâhe illallah) derse bunu bir zalime gönderirse Allah-u Teala hazretleri onun mahv-u helakini ta’cil eder. (Acele ettirme ve çabuklaştırma) Yine kim her sabah abdestli olarak 1000 defa (Lâ ilâhe illallah) derse rızık sebeplerini Allah Celle Celaluhü hazretleri kolaylaştırır ve uyuyacağı zaman (uyumadan) 1000 defa (Lâ ilâhe illallah) derse, ruhu arşın altında geceler. O âlemden gıdalanır.”

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: “Mü’minlerin 3 kal’ası vardır. Birincisi: Zikrullah; İkincisi: Kur’an okumak; Üçüncüsü: Mescid (yani namaz kıldığı yer ister evi olsun, ister mescitte veya harici olsun.)”

Hasan-i Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri buyuruyor ki: “Kalplerinizi Zikrullah ile daima tazeleyip parlatın. Çünkü kalp çabuk kirlenir.”

Bir başka Hadis-i Şerifte: “Berat ve diğer gecelerde bir kimsenin ağzından çıkan (Lâ ilâhe illallah) zikrinin, Allah’ın huzuruna kadar yükselmesine ve varmasına hiç bir şey mani olamaz ve perde olamaz.” buyrulmuştur.32

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz başka bir Hadis-i Şerifte de şöyle buyurmuştur: “(Lâ ilâhe illallah) sözünü ve istiğfarı çoğaltınız. Çünkü şeytan diyor ki ‘Ben insanları günahlarla helak ettim. Onlarda beni (Lâ ilâhe illallah) ve istiğfarla helak ettiler. Bunu görünce o insanları nefis ile yani dünya arzu ve hayalleri ile helak ettim. Bunun farkına varamadılar. Hidayete devam ettiklerini zannederek istiğfar etmediler”33

Yine âlemlerin Fahr-i Ebedisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem diğer bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Dört şey var ki, bunlar kimde bulunursa Allah-u Teala Hazretleri onun için cennette bir ev yapar ve Allah’ın A’zam nurunda olur.

1- Cehennemden ebedi muhafaza eden ve koruyan (Lâ ilâhe illallah) zikrini çokça söyleyen;

2- Bir sevaba nail olunca (Elhamdülillah) diyen;

3- Bir günaha duçar olunca (Estağfirullah) diye tevbe eden;

4- Bir musibet’e maruz kalınca (İnnalillah ve innaileyhi raci’un) diyen.”34

“Sıdk-ı ihlâs ile (Lâ ilâhe illallah) diyen kimseden, bu kelime 99 belayı defeder. (Bu belaların en küçüğü gam, hüzün ve kederdir)”35

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyuruyor: “Kıyamette şefaat etmekte ve şefaatimin kabul edilmesinde devam ederim. Ta ki: ‘Ya Rabbi!… Ömründe bir kere bile olsa, Sıdk-u Sadakatle (Lâ ilâhe illallah) demiş kimseler hakkında bile şefaatimi kabul eyle.’ derim. Cenab-ı Hak Celle Celaluhü hazretleri cevaben buyurur ki: ‘Bunlara şefaat etmek ne sana ne de senden evvel gelen Peygamberlere ait değildir. Bu bana aittir. (Lâ ilâhe illallah) diyen hiç bir kimse kalmaz, hepsini cehennemden çıkarırım’.”36

Kainatın Fahr-i Ebedisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz bir Hadis-i şeriflerinde: “İman 60 veya 70 küsur şubedir. Bunların efdali (Lâ ilâhe illallah)’tır. En aşağısı da yoldan halka eziyet veren bir şeyi kaldırmaktır. Utanmak da imandan bir şubedir.” buyurmuştur.37

“Her kim çarşıya girerse (Lâ ilâhe illallahü vahdehü la şerikeleh, lehul mülkü velehul hamdü yuhyi ve yümitü ve huve hayyün la yemütü biyedihil hayri ve hüve ‘ala külli şeyin kadir) zikrini okursa, Allah Celle Celaluhü Hazretleri ona 1000 defa 1000 sevap yazar, 1000 defa 1000 günahını mahveder ve 1000 defa 1000 derecesini yükseltir. Ve o kişiye cennette bir de ev yapar.”38

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu ki: “Benim ve benden önce gelmiş Peygamberlerin söyledikleri sözlerin efdali (Lâ ilâhe illallah)’tır. Bu sebeple efdal efdale teşbih olundu. Kelime-i tevhid, Kur’an şeceresi (ağaç) Şecere-i Tayyibe (Nahil hurma ağacına) benzetildi kii Adem (as) Peygamber’in Sallallahu aleyhi vesellem yaratıldığı çamur artığından yaratılmıştır.”39

“(Lâ ilâhe illallah) ehline ne kabirlerinde ve ne de mahşerde vahşet (yadırgamak) olmayacaktır. İkinci sur’a İsrafil Aleyhisselam üfürüpte mahşer olduğu zaman, bunların başlarından toprakları saçarak kabirlerinden çıktıklarını ve yadırgamadan, ‘Allah-u Teala Hazretleri’ne hamdolsun ki, bizden bu gün (mahşer günü) hüzün ve kederi defetti. Rabbimiz Gafur ve Şekurdur’ diyerek kabirlerinden çıktıklarını şimdiden görür gibi oluyorum.”40

Bu Hadis-i Şerifte, (Lâ ilâhe illallah) ehline büyük tebşirat vardır. (Lâ ilâhe illallah) ehli demek, bu Kelime-i Tevhid’i çok okuyan Ehl-i Zikir demektir. Bütün tarikatlarda (Lâ ilâhe illallah) zikri, bilhassa cehri (sesli zikir)de ilk derstir.

Yine bir Hadis-i Şerifte: “(Lâ ilâhe illallah) kelimesi, kıyamette tartılmaz. Her iyi amel tartılır da, bu tartılmaz. Çünkü karşılığında bunu tartacak hiç bir şey bulunmaz. O sebepten her şeyden ağır basar.”41 buyrulmuştur.

Ahirette mizan’a en son konacak olan, kulun dünyada iken söylediği (Elhamdülillah) sözüdür. Çünkü Hadis-i Şerifte (Elhamdülillah) sözü teraziyi dolduruyor da, (Lâ ilâhe illallah) sözü doldurmuyor. Çünkü her hayr amelinin bir zıddı vardır ki, o amel zıddının karşısına teraziye konur. (Lâ ilâhe illallah) sözüne karşılık olarak ancak şirk vardır. Tevhid ile şirk hiç bir zaman bir mizanda cem olamaz. Zira bir kul inanarak (Lâ ilâhe illallah) derse, şirk etmemiştir. Şayet ederse (Lâ ilâhe illallah) sözüne inanmamıştır. Mademki Tevhid ile şirk bir Terazide cem olmuyorlar, o halde (Lâ ilâhe illallah) sözü mizana girmez. Çünkü karşısına buna muadil olacak karşılık yoktur. Diğer kefe’ye konacak yoktur, bulunmaz. Bir kul 99 defteri günahla doldurmuş olsa, bunların karşısına (Lâ ilâhe illallah) gelince (Lâ ilâhe illallah) ağır basar, 99 defteri yok eder. Binaenaleyh, Allah-u Teala Hazretleri’nin ismine karşı hiç bir şey ağır gelmez.

Kalbde zikir, müridler (Allah’ı murad edenler)’in kılıncıdır. Onunla düşmanlarını öldürürler ve kendilerine gelecek afetleri def ederler. Zira, bela kulu yakalar da o kul kalbi ile Allah Celle Celaluhü hazretlerine dönerse, derhal ona gelen her hoşa gitmeyecek şeyler yön değiştirir. Bir kalpte zikir yerleşirse, ona yaklaşan şeytan sarsılır, saraya tutulur. Başına diğer şeytanlar toplanıp da: “Buna ne olmuş?” diye sorarlar. O zaman derler ki: “Buna insan dokunmuş.”

Yine bir Hadis-i Şerifte Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir melaike görevi icabı bir kişinin azalarını yarıp hayırlı bir amel aradı, hiç bulamadı. Sonra kalbini aradı, orada da bulamadı. Sonra sakalını çekti ve damağının bir tarafına yapışmış (Lâ ilâhe illallah) der buldu. Bu yüzden o kul mağfiret olundu.”

Rivayete göre 706.000 kere Kelime-i Tevhid okuyanı Allah Celle Celaluhü hazretleri cehennemden korur, azad eder.

Sahabe’den rivayet edilmiştir: “Her kim kalbinden halisen (Lâ ilâhe illallah) derse, onu tazim ile methederse, yani çekerse, büyük günahlarından 4000 günahı mağfiret olunur.”

Zikrin daha başka hassalarının izahına devam olunmuştur. Kelime-i Tevhid’in, Tevhid’i söyleyen kişi için zikrettiğimiz şekilde zikrine devam eden kimseye maddi manevi, dünyevi ve uhrevi çok fayda ve azim menfaatleri hâsıl olur.

“Bu dünya 3 günlük bir hayattan ibarettir: 1- Dün; 2- Yaşanılan gün (Bugün) 3- Yarınki gün.” buyrulmuştur.42 Her güneşin doğduğu gün yaşanılan ikinci gündür. Üçüncü güne erişeceğini bilemeyen biçare, sonsuzluk âlemine hazırlığın nasıl? Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne karşı ibadet ve taatte misin? İbadetin nasıl? Adet hükmünde mi, ibadet hükmünde midir? Hiç düşündün mü? Adet, ibadet hükmü nedir, nasıl bir şeydir? diye sorarsan, adet hükmünde ibadet eden bir insanın yaptığı ibadeti (Namazı, orucu, zekatı, haccı, zikri, fikri ve şükrü) eğer kendisini kötülük yapmaktan alıkoymuyorsa, Anasır-ı Erba’da (vücudunda), yaşamında bir değişiklik yoksa, o kişinin yaptığı ibadeti adet hükmündedir. Bu konuya ilişkin, Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri Maun Suresi 4-6’ncı ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Artık şiddetli azap olsun (nifak suretiyle) namaz kılanlara. Onlar, namazlarından gafildirler. Onlar namazlarıyla insanlara gösteriş yaparlar.” Gerçek manada inanarak ibadet hükmünde ibadet yapanlar ise, o yaptıkları ibadetleri kendilerini kötülüklerden muhafaza eder. Ve bu vesile ile huzurdan hiç ayrılmazlar. Dünyada iken daima ölümü anıp hazırlıklı olmaya gayret edip Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin huzuruna alının akı ile gitmeye gayret gösterip daima gözünden yaşı akıtanlardır. Nitekim Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri şöyle buyuruyor: “Riya korkusu olmayan; tenhada bizin için, bizim Rıza-ı Şerifimiz için gözyaşı döken gözü cehennemde yakmaktan haya ederiz.”

“Müminim, Allah’ı ve Resulü seviyorum!” diyen kişi, her daim Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni zikreder. Yüce Peygamber Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz, kendisine gelmiş ve gelecek günahlarının af edileceği tebşir edildiği halde, yine Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni en çoğunlukta zikredeni, en çok istiğfar edeni, en çok dua edeni, en fazla gözyaşları akıtanı, ahlakı yaşamı ve her anı Kur’an-ı Kerim olan ve hep Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yalvaranıdır kullar içerisinde… Hal böyle iken, “Mü’minim” diyen her kimseye en çok yakışan şey, daima her nerede olursa olsun ve ne şartlar altında bulunursa bulunsun, daima ve hiç unutmadan Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni zikretmektir.

“Dünyayı sevmek, her günahın başıdır.” Hadis-i Şerifi mucibince, yine Salihleri andığı vakitte Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin dostlarını sevmekle Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yaklaşır. İşte bütün bunlar, mahlûkatın nefesleri sayısınca Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne giden yollardır. Yine buyruluyor ki: “Yol, açıktır. Namaz, Oruç, Zekât, Hac, Tevhid ve Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin risaletine şahadettir ki erkânın evveli budur. Haramlardan sakınmaktır ki, müminin Allah Celle Celaluhü hazretleri ile hali budur. Ve işte bu tariktir. Müminin Allah Celle Celaluhü hazretleri ile halinden geçenler gibi, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni çok zikir etmesidir.”

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu: “Kıyamet günü şefaatime mazhar olan bahtiyar, en mesut kimse, canı gönülden sıdk ile (Lâ ilâhe illallah) diyen kimsedir.”43

Kelime-i Şahadet de, Kelime-i Tevhid de şart olan, hulus-i kalb ile, candan, canı gönülden söylemektir. Söylediğin zaman tüylerin ürperecek. “Seni yoktan var eden büyük Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin huzurunda olduğunun ve O’nun mübarek ismini söylediğinin bilincinde olacaksın” demektir.

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bir Hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Tesbih çekerken, tekbir getirirken, (Lâ ilâhe illallah) derken yahutta (Elhamdülillah) derken ölen kimse kıyamet gününde bunları söyleyerek dirilecektir. Kim de gaflet içinde ölürse, o gaflet üzerinde diriltilir. Onun için uyurken kendinizi zikre alıştırın.”44

YETMİŞ BİN KELİME-İ TEVHİD

70 bin kelime-i tehlil okumaya hatm-i tehlil denir

Mazhar-i Can-ı Canan hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda Cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna Hatm-i tehlil sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. 45

70 bin Kelime-i tevhidi bir kimse veya birkaç kimse okuyabilir. 46Hatm-i tehlilin dirilere de faydası çoktur.47

Her ne sebeple olursa olsun, Can-ü gönülden Kelime-i Tevhid okumak ve çekmek, çok büyük bir sevap getirecektir. Hiç ihmal etmeden Kelime-i Tevhid okumaya devam etmelidir.

Birçok yerlerde Kelime-i Tevhid Meclisi toplarlar, (kurarlar) Kelime-i Tevhid merasimi yaparlar. Buralarda kalabalık cemaat bulunabilecek şekilde on beş-yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, belki de daha fazla davetli bulabilen meclisler oluyor. Boynunu cehennemden azad ettirmek için ve nefsini Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden sakındırmak için 70.000 defa (Lâ ilâhe illallah) oku. O zaman Allah Celle Celaluhü Hazretleri seni cehennemden azad eder. Yahut kimin için okursan onu azad eder.48

Kelime-i Tevhid (Lâ ilâhe illallah Muhammedür Rasulüllah) demektir. Kelime-i Tevhid diye bu mübarek cümleye denir. Kim (Lâ ilâhe illallah) diye ölüverirse, cennete girer.

“(Lâ ilâhe illallah) bir şeydir ki, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin öfkesini sakinleştirmekte bundan daha başka faydalı, güzel bir söz yoktur. Bu Kelime-i Tayyibe, cehenneme girmeye sebep olan öfkeyi sakinleştirdiğine göre, diğer öfkeler bundan daha sakin ve hafiftir. Onları muhakkak sakinleştirir. Çünkü bir kul bu mübarek sözü tekrarlamakla her şeyden yüzünü çevirmiş ve gerçek taptığı Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni yönelme kıblesi kılmıştır.49

1. Envarul Aşikin

2. Sahihi Buhari

3. Buhari Ve Müslim

4. Sahihi Buhari

5. Ramuz El Ehadis. S.247. 2337 nolu Had.Şer.

6. Kelimei Tevhid Kitabı. S.95,96

7. Kelimei Tevhid Kitabı. S.95

8. Tirmizi; Envarul Aşıkin. S.515

9. İmam Ahmed bin Hanbel, Taberani

10. Yusuf el-Kurani riv.

11. İslamda Tasavvufun Özü S.137

12. Sahih-i Buhari, Müslim

13. Buhari ve Müslim

14. Envarul Aşıkin S.297

15. Tefsiri Kebir; Buhari ve Müslim

16. Ahmed Gazali (RA) Hazretleri’nin El Hısnül Hasin adlı Risalesinden

17. Onların Alemi S.298-299

18. Et-Tergib C.2 S.449

19. Et-Tergib C.2 S.412

20. Buhari ve Müslim

21. Riyazussalihin

22. Buhari ve Müslim

23. Sahih-i Buhari

24. Sahih-i Buhari

25. Sahih-i Buhari

26. Sahih-i Buhari

27. Buhari veMüslim

28. Buhari ve Müslim

29. Müslim

30. Ramuz el-Ehadis S. 247/2337 nolu hadis

31. Ramuz Şerhi C.4. S.521

32. Ramuz Şerhi C.5. S.128

33. Miftahul Kulup S.295

34. Ramuz Şerhi C.1. S.459

35. Ramuz Şehri C.4. S.735

36. Ramuz Şehri C.4. S.739

37. Buhari’nin (RA) “El Edeb-ül Müfred” adlı eseri, S.209

38. Mişkatül Meşabih Şerhi C.3. S.122

39. Sahih-i Buhari; Müslim

40. Buhari ve Müslim

41. Buhari Sahih

42. Sahih-i Buhari; Müslim

43. Buhari ve Müslim

44. Remuz el-Ehadis S.534 5557 nolu Hadis-i Şerif

45. Makamat-ı Mazheriyye

46. Menâhic-ül-ibâd

47. Mekatibi şerife

48. Muhyiddin-i Arabi (RA) Hazretleri

49. Mektubat C.2. S.37