(salikin başlangıç halidir)
Nefs-i Levvâme: İki sınıftır. Birincisine ehl-i ukbâ, (ahiret ehli), ikincisi tarikat ehlidir.
Ahiret Ehli
Ehl-i ukba’dan olanlar emr-i bil marufu mümkün olabildiği kadar yaparlar.
Nehy-i ani’l-münkerden de sakınmaya gayret ederler.
Bazı kereler suyu üfleyerek içerler ve sofuluğu kimseye vermezler. Bazen da türlü türlü hezeyanlar yaparlar. Ardından pişmanlık zuhur edip tövbe ederler. Sonra kendilerini tutamayıp türlü türlü yanlışlıklar yaparlar. Gene pişman olur tövbe ederler.
Bunların işledikleri günahların hepsi, emmaredeki gibi haram şeyler değillerdir. Yani emmaredeki gibi yasakların hepsini işlemezler. Bazısından tevbe edip kurtulmuşlardır.
Bu halde olan insanlar üçe ayrılırlar:
İlmi ile amel etmeyen âlimler Sofuluğu kimseye vermeyen, ellerine fırsat geçtiğinde dayanamayıp haram işleyen, sonra pişman olanlar.
Ehl-i dünya, bunlar vaaz ve nasihat meclislerinde ağlar, af dileyip tevbe eder sonra yine türlü türlü kötülük işlerler. Emmaredeki gibi Cenabı Allah Celle Celaluhü hazretlerinin affı ile teselli bulamazlar ve bu yüzden pişmanlıkla nefisleri levm ederler.
İçki içmek, zina etmek, sapık ilişkide bulunmak, kul hakkı yemek, rüşvet almak ve yalan söylemek gibi günahlardan hangisi olursa olsun onu bir sebebe dayanarak fiili günah işlerler. Mesela:
İçki meclisinde bulunsalar, orada bulunanları kırmamak için içerler.
Geçim sıkıntısı çekiyorum diye rüşvet alırlar
Yalan söylemeden alış veriş yapılmıyor diyerek doğruyu söylemezler
İnsanlar gülsün diye yalan söylerler.
Tarikat Ehli
Bunlar da tövbelerinde durmazlar. Ama günahları eylem değil, haldir, tavırdır, davranıştır.
Ehl-i tarik birisi, olgun bir mürşidin elini tutunca mürşidi ile bütün haramlardan sakınmak ve bilumum farzları yerine getirmek konusunda ant içip söz keser ve ilaveten şeyh, dervişe zikir verir. Derviş levvame sıfatında ise mürşidin himmeti ile bu anlatılan ehl-i dünya ve ehl-i ukba gibi zahiri sebebi ile o günahları işleyemez.
Günah işlese bile bunu sebepsiz işler. Yani sözü daha geniş söyleyim derken yalan karıştırır, söz arasında birinin gıybetini yapar veya bunlar gibi duyu organlarıyla yapılan günahları da işler. Kalpe edilen kin, kibir, çekememe ve benzeri kötülüklerin hepsi kendilerinde mevcuttur.
Levvame sıfatından kurtulup mülhime sıfatına geçmek için:
Levvame sıfatında olanlara rabıta şarttır. Gezip tozduğu, oturduğu kalktığı yerde şeyhini gönlünden çıkarmadan onun huzurunda, elinden tutuyormuş, hırkasını giymiş gibi veya kendine en uygun gelecek şekilde rabıtaya çalışmalı ve gayret etmelidir. Sonra:
“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadis-i şerifine uyarak kendini hesaba çekmeli, kendisinde ne kadar kötü huy bulursa hepsini birer birer yazmalı, terketmek için kesin karar vermeli, tevbe etmeli o ahlakın zıddını yapmak için ısrarla çalışmalı. Mesela
Tevbe ettiği kötü huy kibir ise tevazu ile davranmalı
Gıybet ise methetmelidir.
Bir kimsede kusur gördüğünde o kusuru kendisinde görüp şöyle demelidir:
“Ey nefis! İnsan insanın aynasıdır. Eğer bu kusur bende olmasaydı bu kimsede bunu görmezdim. Kendi halimi bu mübarek zatın aynasında gördüm. Bu hal benim halimdir. Ey nefis! Haksız yere ona isnatta bulunursun.”
Böyle söyleyip kendi nefsini ayıplayarak Allahü tealadan af dilemelidir.
“Ya Rabbi! Kalbimde bu küstahlığın olduğunu sen bilirsin. Sen bütün sırları ve gizli olan her şeyi bilirsin. Hepimizi affedip güzel ahlaklı kıl”
Allah’tan korkup o kötü ahlak kendisinden gidip yerine güzel olanı gelinceye kadar böyle yapmalıdır. Buda şöyle anlaşılırki: O’nun olduğu yerde bir kimseyi bir topluluğu kötüleseler bu kimse elinde olmadan onları metheder, methetmeye gücü yetmezse kötüleyenlere buğz ederek sessiz kalır.
Bir daha tespit ettiği kötü huyları kendinde zuhur etmezse anlaşılır ki, mülhime sıfatı kendisine hal olmuştur.
NEFS-İ LEVVAME’NİN RÜYALARI:
Bunun mana âlemindeki ahvalini şekillendirecek olacak Şey’in. sığır, deve, bal, güvercin, tavuk, bal arısı va benzer; hayvanları örnek olarak verebiliriz. Cansız varlıklardan ise. pişmiş yemekler, meyveler ve benzeri gıda maddelerini gösterebiliriz.
O halde (mana âleminde) dikişli bir elbise veya çıplak bir at veya ışığı olmayan bir mum veya fırın, dükkân veya buna benzer bir takım binalar veya saraylar, evler ya da bunlara benzer, şeker, bal ve bir takım meşrubat gören kimse DAÎRE-Î LEVVAME’de bulunuyor demektir.
İnsan bu sıfat ve hayallerle vasıflanmış bulunur; Şimdi NEFS-Î LEVVAME’nin dairesinin halini şerh ve beyan edelim: Koyun, helal nesnenin sıfatıdır. Sığır, insanın menfaatinin sıfatıdır. Deve, eziyet ve cefaları yüklenmenin sıfatıdır. Nitekim Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bir hadislerinde buna işaretle buyurdu ki:
“Mü’minin şartı, eziyet ve cefalara katlanmak ve başkasına eziyet etmeyi terk etmektir.”
Balık, helal kazanmanın sıfatıdır. Tavuk, güvercin ve benzeri hayvanlar helal mal ve kazanca delalet eder. Bal arısı övgü değer ahlaka delalet eder. Pişmiş yemekler, kişinin karakter ve nefis yapışma delalet eder. Meyve, nefsi söz konusunda ıslah edip onu ihlasa ve bulanık şeylerden kurtarmaya delalet eder. Evler ve dükkanlar, nefsin sükunet bulduğuna dalalet eder.