MÜRŞİD-İ KÂMİLİN LÜZUMU

Manevi yolda Mürşid-i Kâmilin yardım etmesine lüzum olmadığına kail olan bazı kimseler vardır ki, kişinin kendi başına çabasıyla vuslatın, Allah Celle Celaluhü hazretlerine vasıl olmanın mümkün olacağı fikrindedirler ve “Allah Celle Celaluhü Hazretleri ile kul arasına girilmez, arada aracıya lüzum yoktur!” derler. Hâlbuki vasıtasız, yardımcısız vuslat mümkün değildir. Yolda tehlikeler çoktur ve bir kılavuza ihtiyaç vardır.

Her halde, Mürşid’in muavenetine (yardım etmesine) kat’i lüzum vardır. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Tasavvufu, Zikir Telkini’ni Yüce Rabbimizin Emriyle Cebrail Aleyhisselam’dan almıştır.28 Zikri Cehri (Aşikâre, sesli Zikir) İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretlerine Telkin etmiştir.29 Zikri Hafi’yi de (Gizli Zikir) Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu anh Hazretlerine Telkin etmiştir.30

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Resulü Azamı Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi Huzuruna, Mirac’a Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla davet etmiş, Kur’-anı Kerimi yine Cebrail Aleyhisselam vasıtası ile bize göndermiştir. Cebrail Aleyhisselam kendisine Mürşitlik yapmıştır. İnsanı Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden uzaklaştıran ve günaha sürükleyen düşmanları vardır. Bunlar üç çeşittirler:

1. düşman, insanın kendi nefsidir.

2. düşmanımız da, şeytandır.

3. düşmanımız ise, kötü arkadaştır.

Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Buyurur ki: “Bir kimse arkadaşlık ettiği kişinin huyunu farkında olmaksızın alır, onunla huylanır.”31

Zamanımızda bu üç düşmanımızın hileleri çok terakki etmiştir. Kendi kuvvet ve gayretimizle bu düşmanlarımızı yenemiyoruz. Bize büyük bir yardımcı lazımdır. 0 kuvvetli yardımcının sayesinde bu düşmanlardan kurtulabiliriz. Allah Celle Celaluhü Hazretleri bizim bu durumumuzu bildiği için Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin vefatından itibaren kıyamete kadar Müslümanlara yardım edecek olan Mürşidi Kâmilleri gönderecektir.

Bunlar Peygamberin vârisleridir. Nefis düşmanlarına karşı biz de bunlardan yardım isteriz. Allah Celle Celaluhü Hazretleri de bunları vazifelerini yapabilecek şekilde silâhlandırmıştır. Cenabı Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Peygamberlerini nasıl ki her kötülükten mahzun ve muhafaza etmiştir, Âlemlerin Sultanı Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin varisleri olan Mürşid-i Kâmilleri de her türlü korkudan, kötülüklerden muhafaza edip Kur’an-ı Kerim’de onların hiç korkmayacağını, hiç mahzun olmayacaklarını, üzülmeyeceklerini müjde ile beyan etmiştir.( Yunus Suresi 62-64’üncü ayetleriBilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.”Diyanet Meali”)

Mürşid-i Kâmiller çok insanlar tarafından anlaşılmazlar, çünkü onlar sırlarını kendilerine ihsan edilen batıni İlimlerini hiç kimseye ifşa etmezler. Kendilerini insanlara ben şuyum diye açıklamazlar. Çünkü onlar Levh-i Mahfuzda Manevi vazife ile görevlendirilmişlerdir.

Şeyh Safi Kaddesallahu Sırruh hazretleri der ki: “Bir kimse kalbini kötü huylardan temizlemeye niyet etse sonra Tasavvuf (tarikat)’a girse gece gündüz Kelime-i Tevhid’le (La ilahe illallah) meşgul olsa ve kalbini temizleyemeden ölse, o kimseyi kabrine bıraktıkları zaman derhal hayattaki yaptığı zikirler gelir arkadaş olurlar. Kabrinde ona zarar ve azab verecek haşaratı yılan vs. azab ve işkence mahlûklarını yakar, yıkar, mahvederler. Ol kişi selamete erer. O ne güzelliktir ki, onun cilvesi ruh ve gönül perdelerini yakar ve o ne nurdur ki, onun parıltısı iki cihanın karanlığını defeder. Bu nur yapılan zikrin nurudur. Sana gelir kabrinde arkadaş olur. Bir kişi vefat etse kabrinde oturur, bakar ki, yanında karşısında etrafında dolu kimseler var, bunları görünce sorar. “Size kim derler?” Onlarda derler ki, “Biz senin iyi ve Salih amelleriniziz. Senden evvel geldik ki, sen burada yalnız kalıp ürkmeyesin.” Lakin o kabre kötü amelli birini koyunca yanına çirkin yüzlüler, korkunç sıfatlılar gelir. O kişi sorar, “Siz kimsiniz? Benden evvel buraya gelmişsiniz? “Onlarda derler ki, “Biz senin işlediğin yaramaz ve kötü amelleriz” derler.

Kıyamet gününün nasıl bir gün olduğunu şimdiden bilip öğrenip, o günün hazırlığını yapabilmek için gayret etmeli. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in sünnetine uymayı, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’ler bildirmektedir

MÜRŞİD-İ KAMİL NASIL BULUNUR?

Mürşid-i Kamil arayan insan! Bu tavsiyelerimize kulak verirsen, umulur ki, seni Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaştıran yola ulaştıracak insanı, Mürşid-i Kâmili bulursun. Allah Celle Celaluhü Hazretlerine varmak istemen, bunun için bir arayış içine girmen ve canı gönülden Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yalvarman, işini kolaylaştıracaktır

Ey Hakk’ı Hak olmayandan ayırt ederek Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin rızasına talib ve Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in siyretine Ragıp olan mümin kardeşler! Bilmiş olun ki kâr ve zarar diyarı olan bu dünya âlemine gelerek iman ile müşerref olan ve “La ilahe illallah Muhammed-ür-Resulûllah” Kelime-i Saadetini dilleri ile ikrar ve kalpleriyle tasdik eden kadın veya erkek her mü’min ve muvahhidin, yaratılışının gayesini arayanlardır. Âşıklar, yolu yordamı ve sırasıyla görevlerini yerine getirmede Mürşid-i Kamiller Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni ve Resulü’nü murad edenlere yol gösterici kılavuz olurlar.

Bu vesile ile ey can! Sen de bir taraftan bir Mürşid-i Kamil bulup elinden tutmaya elini öpmeye çalış. Zira delilsiz yola çıkmak ve yolu bulmak, geceleyin bilinmeyen bir yola ışıksız ve yalnız gitmek gibidir. Gittiği yeri görmez, baslığı yeri tanımaz, bilmez. Mürşid-i Kamil bu yolları bilmektedir. O yolların tuzaklarını ve tehlikelerini görüp anlamıştır. Delalet ettiği müridini o yollardan kolaylıkla geçirir. Nitekim Müslüman’ın şükür ibadetlerini yerine getirebilmesi için bir mezhebe nasıl ihtiyacı varsa, tasavvuf yolunda yürümek ihtiyacı vardır.

“Mürşid-i Kamil nasıl aranır ve nasıl bulunur?” diye sorarsan, Mürşid-i Kamil’in nişanı ve alameti pek çoktur. Şu üç hususa kulak verip dinle:

1: Huzuruna vardığın zaman bütün gamın kederin gider içinde bir ferahlık ve muhabbet uyanır.

2: Meclisinden ayrılmayı istemezsin, birer inci tanesi gibi söylediği her sözden şevkin ve muhabbetin artar.

3: Ziyaretine gelen herkes büyük küçük genç ye ihtiyar elini öpmeye can atar ve hayır duasını niyaz ile mesrur olurlar.

İşte bu üç vasfı nefsinde toplayan zatı şerifin tutumu Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin siyretidir.

Hiç durma hemen git, teslimi külli ile teslim ol, ölü yıkayıcının elindeki ölü gibi emrettiği yerde dur. Yalnız şuna da dikkat et ki, “Biz de şeyhiz” diyerek dünya menfaati karşılığında insanları soymaya kalkışan kimseler, tıpkı körler gibidirler. Bu gibi insanlara da kanmamak lazım gelir.

Bir başka güruh da vardır. Derler ki: “Şeriat zahir halidir. Bizim yolumuz batındır. Gusül, abdest, namaz, oruç, ebrar işidir. Bizim ise guslümüz ezelidir, abdestimiz alınmış, namazımın kılınmış, orucumuz tutulmuş.” diyen namazsızlardan da kaç. Bunlar nasipsizlerdir. Bunlardan da kaçınmanı şiddetle tavsiye ederiz…32