Şeriat gibi Tarikatın temelinde de Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem ve Kur’an-ı Kerim vardır. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin yaşadığı Zühdü Manevi hayat, dünyaya meyletmeme, dünyadan el etek çekme hali, O’nun Ashabı tarafından da yerine getirilmiştir.
Tarikat, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz devrinde mevcut olup, Ashab-ı Kiram, Tabiin, Tebe-üt-Tabiin ile daha sonra gelenlerin bu esasları muhafazası tarikatın zamanımıza kadar devamını sağlamıştır.3
Tasavvufun öncüsü olan Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, bu ibadetin nasıl yapılacağını, Zikrullahın nasıl elde edileceğini yakınları olan İmam-ı Ali Kerremullahu veche Hazretleri’ne ve Ebubekir Radıyallahu anh Hazretleri ’ne tarif ettiğini görüyoruz. Onlar da kendilerinden sonra gelenlere devren Silsile ile bir miras gibi bırakmışlar, böylece tarikatın nuru aynı bir elektrik akımı gibi Günümüze kadar ulaşmıştır.
Silsile, bir tarikatı insanlara öğreten şeyh önce tarikat Pirine, oradan da Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize ulaştıran mürşidler, şeyhler zinciri demektir. Böylece, bir tarikat şeyhine biatle tarikata giren kişi, Şeyhe biat etmekle, o şeyhin Silsile ile bağlı olduğu Tarikat Pirine ve o Pirin de yine Silsile ile bağlı olduğu Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e biat etmiş olur.
Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ile başlayan Tarikat nuru, Şeyh vasıtasıyla, şeyhin elini tutan müride geçer. Bundan sonra müride düşen vazife şeriatın ve Tarikatın emirlerini hiç aksatmadan yapmaktır. Asırlar boyu İslam’ın ölmez ve yıkılmaz iki emaneti Kur’anı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ışığı altında devrimize ulaşan Tarikat, en yüce rütbelere, makamlara yükselen kimseler tarafından benimsenmiş ve onun sayesinde hem dünyevi, hem uhrevi necatlara ve rızaya, Cemalüllaha, Şefaat-i Resulûllah’a ermişlerdir.
Şeriat tarikatın kapısıdır. Tarikat hakikatin bahçesidir, yani tarikat gayet sağlam bir kale içinde bir bahçedir. Şeriat o bahçenin kapısıdır. Hakikat o bahçede bulunan türlü gül gülistan ve türlü meyve ağaçlarıdır. Ne o bahçenin sonu vardır ne o ağaçların sonu vardır. Onun kalesi o kadar sağlamdır ki bir kimse kuş olsa oraya girmesi imkânsızdır. Ancak kapısından girebilir kapısı da şeriattır. Yani bir insanın tarikata girmesi için namazını, orucunu, gerektiği zaman zekâtını, haccını ve Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin emirlerini yerine getirmesi ile mümkündür. Bu sebeple şükür ibadetini yerine getiren mümine Mürşid-i Kamil aramak lazımdır. Çünkü Mürşid-i Kamiller bu bahçenin bahçıvanlarıdırlar. Mürşid-i Kamil’e gerçek teslim olanlara şeytan musallat olamaz. Teslimiyeti kuvvetli olanın şeytan semtine uğramaz.
Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni ve O’nun Resul-ü Azamını en iyi bilen ve yolunda daim olan Mürşid-i Kamil’in kapısında bu dünyada iken körlükten kurtulup Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden rızasına mazhar olmaya çalışmalı. Nitekim Allah Celle Celaluhü Hazretleri İsra suresi 72’nci ayetinde buyurur: “Kim de bu dünyada (hakkı görüp kabul etmeyecek şekilde) kör olursa, artık o ahirette de kördür ve yol bakımından da daha sapıktır.”
Tarikat, şükür ibadetlerini yerine getirdikten sonra Tarikat yolunda Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yakınlık tahsil etmektir. Tarikatın esası, insan ruhunun terbiye ve İrşad ile harici âlemden alakanın münasebetlerin kesilmesi ve batın âlemiyle irtibatın teminidir.4