Rabıta, lügatte “artırmak”, “kuvvetlendirmek”, “güçlendirmek” ve “bağlamak” manalarına gelir. Aşağıdaki Ayet-i Kerime’lerde, bu anlamda kullanılmıştır:
Enfal Suresi 11’inci ayetinde “Kalplerinizi (birbirine) bağlamak ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu.”
“Rabıta” ile “ayaklarınızı birbirine sağlamca bağlamak ve bu bağı kuvvetlendirip sağlamlaştırmak” şeklinde ifade, edilmiştir.
Al-i İmran Suresi 200’üncü ayetinde “Ey inananlar sabredin, direnip düşmanlarınıza üstün gelin. Cihada hazırlıklı uyanık bulunun. Ve Allah’tan Celle Celaluhkorkun ki, başarıya eresiniz.” Burada rabıta “emri, mevzilerde bedenlerinizi kuvvetli bulundurun, itaatlara karşı daima nefsinizi gözetin ve denetim altında tutun” manasındadır. Bu manaya işaret etmek üzere bir Hadis-i Şerif’te: “Bu rabıtadır. Bu rabıtadır.” buyurulmuştur. Bu manalara göre Ayet şöyle açıklanabilir: Adetleri terketmek hususunda nefsin üstün gelmek isteklerine karşı çıkın, taat ve ibadetlerin ağırlık veren acılığına karşı dayanmak gücü gösterin, bunların eksiksiz ve semereli bir şekilde yapılabilmesi seyrü sülük ile mümkündür. Kul ancak böyle manevi bir terbiye ile hal ve makamları sonuna kadar aşabilir. Nitekim Cenabı Hakk Celle Celaluhü Kasas Suresi 10’uncu ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Eğer biz vadimize inananlardan olması için onun kalbini sabır, sebat kuvvetli bir irtibat ve güçlü bir bağ ile iyice pekiştirmemiş olsaydık, nerede ise işi açığa vuracaktı.”
TARİKATTA RABITA
Derviş evinde abdestini alıp sadece Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin ismini zikir niyeti ile Zikrullah yapacağı odasına girdiğinde, zikrini yapmak için Kıbleye karşı oturur ve şeyhinin huzurunda, diz dize oturur gibi oturur. Şeyhinin simasının gözünün önünde canlandırır. Rabıtai Şerif ile Mürşidinin kalbinden ilahi feyzi kalbine doldurmaya çalışmalıdır. Bundan sonra talib Rabıta-ı Mevt yapar. Daha sonra rabıta-i mevt yapar, yani mevtini (cenazesini) gözünün önüne getirir. Azrail Aleyhisselam gelmiş ruhunu almış, şeyhi gelip elbisesini soymuş, teneşire yatırmış, yıkamış, kefenlemiş, tabut atına konmuş, namazı kılınmış ve oradan alıp kabristana konulmuş. Ruhu cesedine iade edilmiş bakmış ki, şeyhi yanında. Böylece derviş gönlünü şeyhinin gönlüne bağlar. Şeyhin gönlü önündeki şeyhine ve bu zincirleme halinde Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize kadar bağlanır. Manevi zincir aynı elektirik santralına benzer. Nasıl senin evinin önünde bir direk vardır. O direkten ışığını alırsın. Eğer ışığını evinin önündeki direkten değil de ana santraldan alayım dersen, evinin elektrik telleri yanar kül olur. Evine ışık gelmez. Sana da aynen böyle ilk ders aldığın şeyhinden füyizatı ilahi gelir sen gönlünü şeyhinin gönlüne bağlamazsan sana ilahi aşk gelmez, kupkuru olursun. İşte maneviyatta gerçek rabıta budur.