AYETLERDE TARİKAT

Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellemin öteler ve yükseklikler âlemine ait miracı değil, bu o has ismiyle tek ve mutlak Mirac, bir de Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin her mümin kuluna her iman sahibine açık bıraktığı bir yol var ki, o da Allah Celle Celaluhü Hazretleri ’ne erme yolu “Tarikat”. Kısaca ifade edecek olursak erenlerin nurlu yolu. Hem öyle bir yol ki, nice mana erleri bu yoldan yürümüş ve nur denizinin hakikat sahiline ermişlerdir. Bu hususta Allah Celle Celaluhü Hazretleri Maide Suresi 48’inci ayetinde buyurur: “Ey insanlar! Sizden her bir Peygamber için, bir şeriat ve bir yol tayin ettik.” Ayet-i Kerimesi ile vacip olmuştur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri kıyamet gününde kullarına sual buyuracak diyecek ki: “Ey kulum! Benim böyle bir emrim var idi. Sen aradın mı?” “Aradım ama bulamadım.” derse ve mürşid de o zaman bulunmamış ise, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin cevaptan mülzem olması lazım gelir. Hâlbuki Allah Celle Celaluhü Hazretleri mülzem olur mu? Her zamanda irşadı halk için bir kulunu âleme göndermiştir. Çünkü öyle olsa kulun kabiliyeti dışında bir teklif olacaktır. Eğer o kimse derse ki: “Ya Rabbi! Buldum ama kalbim sevmedi, teslim olamadım. Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri buyurur ki: “O kuluma başka kullarım tabi olmamış mı idi?” Onun mürşid olduğu malum değil miydi? Mademki hakkında delil vardı, senin de şer’an kabulün lazım gelirdi diyecek ve o kul azaptan kurtulamayacaktır.

Tarikatı Aliyyenin esas itibariyle hepsi birdir, muhammediyyedir. Allah Celle Celaluhü hazretleri Maide suresi 27’nci ayetinde şöyle buyuruyor: “(…) Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder (…)”

Bu yolda Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizden başlayıp en son veliye binlerce mürşidi kâmil ve nice nişansız Allah dostları devam ede gelmiştir. Şunu da tespit edelim. Önce iman olmadıkça hiçbir oluş yok. Evvela Şeriat, daha sonra Tarikat, devamında marifet, peşinden de hakikat gelir. Tek kelime ile Tasavvuf dediğimiz güneş yol, günümüzde gönlü kan yuvası haline gelmiş nice irfan öksüzleri var ki, Tarikatın dine sonradan girdiğini sanırlar. Gerçek şudur. Şeriat O’nun Âlemlerin Fahri Ebedisi Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellemin zahiri, Tasavvuf ta batınıdır. Bu hususta Allah Celle Celaluhü hazretleri Hadid Suresi 3’üncü ayetinde şöyle buyuruyor: “O, Evvel’dir ve ahirdir, zahirdir ve batındır. O her şeyi bilendir.” Ayet-i Kerimesi ile Şeriata layık ve uyumlu olarak Tarikat, Hakikat ve Marifet beyan olundu.

Şüphe yok ki, bu sürede zikrolunanlar da, temiz bir kalbi olan veya can kulağı ile dinleyen kimseler için bir ihtar ve ibret dersi vardır. Kaf Suresi 37’nci ayetinde ise ” Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.” işareti, basiret ve insaf ehline kâfi gelecektir. Tarik-i Müstakim’de susayan âşıkı sadıkları suvararak mizaçlarında ilahi feyzin temiz ve güzel kokusu, kıyamete kadar baki kalsa gerektir.

Mutaffifin suresi 25-28’inci Ayetlerde “Onlara mühürlü saf ve halis şaraptan içirilir ki, sonu misk gibi kokar, O halde, rağbet edenler bu nimetlere ermeye rağbet etsinler. Katkısı da tensimdendir (Cennette En güzel İçeceklerden birisi) ve tesnim öyle bir pınardır ki, ondan yalnız Allah’a yakın olanlar içerler.” işaretince, sülüklerin başlangıcından sonuna kadar ve sülukun sonundan mertebeleri tekmil edinceye kadar her tarikte, Mürşide ve Müride lazım olan usul ve kaidelerine göre tarikatı aliyye de daim olup Hakk’a vasıl olmak gerekmektedir. Allah Celle Celaluhü hazretleri Bakara Suresi 222’nci ayetinde buyuruyor ki: “Allah’tan korkun, Allah size ilim öğretiyor. Allah her şeyi kemali ile bilicidir.” Ayet-i Kerimesi takvası olanlara Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin ilmi ihsan edeceğini gösterir. Buradaki ilimden murad, ilmi Ledünnidir. Medresede tahsil edenlere bildirir demek değildir. İbadet ve taatten mahrum olduğu halde teessüf ve teessür etmeyen kimsenin kalbi ölmüştür. Tarikata dâhil olan bir kimse ilmini, amelini, ahlaki halini düzeltmeye muvaffak olamazsa tarikattan istifade edemez ve edememiştir. Tarikata intisap eden kimse mutlaka bir sıcaklık hissetmelidir. Çünkü hamama giren kimse sıcaklık hissetmezse hamamın evinden ne farkı olabilir?

Tarikat, bir Müslüman’ın İslam Ahlakı ile ahlaklanması için lazım olan bilgileri ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerine gidilen yolları öğreten ilimdir. İnsanın manen yükselmesi, dünya ve ahiret saadetine kavuşması, bir uçağın uçmasına benzetilirse, iman ile ibadet bunun gövdesi ve motorları gibidir. Tarikat yolunda ilerlemek de bunun enerji maddesi yani benzinidir. Maksada ulaşmak için uçak elde edilir. Yani iman ile ibadet kazanılır. Harekete geçmek için de kuvvet yani Tarikat ilminin yolunda ilerlemek gerekir. Tarikatın gayesi vardır. Birincisi imanın vicdanileşmesi yani kalbe yerleşmesi ve şüphe getiren tesirlerle sarsılmaması içindir. Tasavvuf ile ele geçen bilgilere marifetlere ve hallere kavuşmak için önce imanı düzeltmek, İslamiyet’in emir ve yasaklarını öğrenip bunlara uygun iş ve ibadet yapmak lazımdır. Zaten bunları yapmadıkça kalbin tasfiyesi kötü huylardan temizlenmesi, nefsin tezkiyesi, terbiye edilmesi mümkün değildir.

Tarikat bilgileri mürşidi kâmiller tarafından öğretilir. Mürşidi kâmil yol gösteren, rehberlik eden yetişmiş ve yetiştirilebilen âlimdir. Böyle olan âlimlerin belli usullerle gösterdikleri bu yollara tarikat denilmiştir.

Gavs’ul a’zam Pir Abdûlkâdir Geylânî Kaddesallahu Sırruh Hazretleri de büyük bir Mürşid-i Kamil olup onun insanları saadete kavuşturmak için Tarikatta takip ettiği usullere ve gösterdiği yolu “Kadiriyye Tarikatı” denilmiştir. Tarikatların çeşitli isimler alması başka başka olmalarından değildir. Aynı mürşidin talebeleri (müridleri) birbirlerini tanımak ve nıürşidleri ile tanınmak, öğünmek için bulundukları yola mürşidlerinin ismini vermişlerdir. 6