Kategori: Mürşid-i Kamil

MÜRŞİD-İ KAMİL NE DEMEKTİR?

Bir Mürşid-i Kâmilin yanında manevi terbiyeden geçerek yetişmiş âlimlerdir. Ledünni ilimleri ile ilimlerine batıni ilimleri de ilave etmişlerdir. Manevi sevk ve idare sahibidirler. Tövbe eden kimseye yaptırmak istediği şeyi, kerameti, ilahi feyizleri, himmet ve nazarları ile yaptırabilirler

Manevi tasarruflarına misal içki kumar, zina, yalancılık ve namazını kılmamak gibi hallerin Mürşit tarafından büyük himmet, nazar ve muhabbetleri ile düzelmesi mümkün olur.

Mürşitler yoluna altın zincir, altın halka da denir. Gizli (Hafi) zikir ve Sesli (cehri) Zikir olarak ikiye ayrılır. Her iki yol da doğrudur. Her iki yolun zikir ehli o yolun mürididir.

Zikri benimseyenler kıyamet gününün çok şiddetli azabından Cenabı Hak Celle ve Âla Hazretlerinin Lütfi keremi ile kurtulacaklardır. Çünkü o gün Zikir mensuplarını Allah Celle Celaluhü Hazretleri hiç bir gölgenin olmadığı günde Arşının gölgesinde barındıracaktır. Çünkü onlar Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızasını kazanmak için sevişmişlerdir.

Allah Celle Celaluhü hazretleri Mücadele Suresi 22’nci ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: “Öyle ki, Allah onlardan razı, onlar da (bol ikramlardan dolayı) Allah’tan razı. İşte bunlar Allah taraftarıdır, (Dininin yardımcılarıdır). Dikkat edin ki, Allah taraftan olanlar, gerçekten onlar zafer bulanlardır. (Dünya ve ahiret saadetine erenlerdir).”

Allah Celle Celaluhü Hazretlerine giden yol, kişinin başka bir şehre giden yolculuğu gibidir. Bu yolda iniş ve yokuşlar vardır, işte Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yoluna salik olan da böyledir. Yolu yokuş ve ızdıraplıdır. Bu yolu hakkıyla bilenler, Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Mürşid-i Kamil kullarıdır. Onlardan birine tabi olursan bu meşakkatli yollardan seni selametle Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine vasıl ederler. Allah Celle Celaluhü hazretleri bu hususta Ankebut Suresi 69’uncu Ayeti kerimesinde şöyle açıklar: “Bize itaat uğrunda mücahede edenlere gelince, elbette biz onlara (bize götürecek) yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyilik yapanlarla beraberdir.”

Sana ilmiyle amil olan bu Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostlarıyla daima oturmanı şiddetle tavsiye ederim. Çünkü ilmiyle amil olan ve Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin övgüyle söz ettiği bu bahtiyar kimseleri üstünde nübüvvet makamı vardır. Bununla beraber bu kişi Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin varisidir. Bu bahtiyar insanlar kendilerine tabi olanları Hakk’a ulaştırırlar.

Allah Celle Celaluhü hazretleri mürşid-i kâmillerin niçin üstün olduğu konusunu En’am Suresi 169’uncu ayeti kerimesinde açıklamaktadır: “Ey Müminler! Allah odur ki, sizi arzın halifeleri yaptı ve derecelerle kiminizi kiminizin üstüne çıkardı. (Bunun hikmeti ise, sizi) size verdiği şeylerde imtihan etmek içindir.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Kur’an-ı Keriminde olan bu sırları insanlardan gizleyen ve âleme gönderiliş gayesini bildirmeyenler, muhakkak azaba duçar olacaklardır. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Bakara suresi 175-176’ncı ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Onlar, hak yolu bırakıp sapıklığı, mağfiret yerine azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe ne de sabırlıdırlar. Bu azabın sebebi şudur: Çünkü Allah Celle Celaluhü hazretlerinin Hak olarak gönderdiği kitabın hükmünü gizlediler. Kitabın bir kısmını ikrar ve bir kısmını inkâr etmek suretiyle ihtilafa düşenler, Hak’tan uzak bir ayrılık içindedirler.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Ayetlerini dünya karşılığında satıp gizlememeli! Ebedi âlemde bu insanların ellerinden yakamızı kurtaramayız ve Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarını inkâr etmemeli. Yukarıda Ayet-i Kerime’lerde buyrulduğu gibi Allah Celle Celaluhü Hazretlerine savaş açmış olursun. Onlar Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin koruması altındadırlar ve ilmi parayla satıp gizlemezler.

MÜRŞİD-İ KAMİLLERİN VAZİFELERİ NEDİR?

Mürşid-i Kamiller, Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in manevi âlemde görüşebilen kimselerdir. Terbiye edilecek müridi, o makama danışarak tecellisine göre terbiye ederler ve yolunu gösterirler ve insanları Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sırf rızasını kazanmak için yönlendirirler.

Hemen her zaman Hakk’a sığınmalı ve Mürşid-i Kâmilin rızasından çıkmayarak her emrine razı olmalı. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri kullarına önderlik edip zatını gerçek manada Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ve Resulü Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimize itaatte önde olanları Fatır suresi ayet 32’de şöyle övgüyle bahsediyor: “Sonra biz Kuran’ı, kullarımızdan (diğer ümmetler üzerine) seçtiklerimize (Ümmet-i Muhammed’i) miras kılmaya hüküm verdik, onlardan da (Kuran’la amelde kusur etmekle) kimileri nefislerine zulüm edicidir, kimi kötülük ve iyiliği müsavi gidendir, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda ileri geçendir. İşte bu (Kur’an’a varis olmak) büyük ihsandır.”buyurarak Zatının ve Resulü Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellemin gerçek varisi olan veli kullarını yüceltir.

Mürşid-i Kamil, insanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaştıran ve ilimde yüksek derecelere mertebelere yükselmeye vesile olan bahtiyar kişidir. Ayın parlaması güneşten kaynaklanır, gerçek ay kalp ve ruhumuzdur. Güneş ise, Mürşid-i Kâmilin kalbidir. Dünyaya çok rağbet ettiğimizden kalbimiz karardığı için Mürşid-i Kâmili göremez olduk. Onlar bu âlemde her zaman vardır.

Bazı kimseler vardır ki, onlara hiç kıymet vermeyiz. Onlar gizli birer hazinedir. Onlar ahiret sultanları ve insanların irşadcısıdır. Bunlar deli gibi görünürler. İşte Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin manevi askerleri veli kullarını gördün. Teslim olamıyorsan. Nefis atına binmiş gidiyorsun? Bu at bizi menzili maksuda erdirmez, aksine uzaklaştırır. Nefsimizi bilmezsek Rabbimizi bulamayız.

Âlemlerin yegâne yaratıcısı o çok sevdiği Mürşid-i Kamil kulları için Hucurat Suresi ayet 13’de şöyle buyuruyor: “Biliniz ki, Allah katında en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır.” Ve yine devamla Al-i İmran suresi ayet 134’de Takva sahiplerini de şöyle açıklıyor: “(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever.”

Mürşid-i Kamil olan zatı şerifler de sadık birer manevi hekimdirler. Eğer onların verdiği vazifeyi ve manevi reçeteyi iyi kullanır, akıllı davranırsak, bir ölünün yıkayıcıya teslim olduğu gibi, biz de şeyhim beni nasıl terbiye ederse etsin diye böyle halis niyetle teslim olursak, mürşid halimize bakar. Bizi Hakk’ın yardımıyla yakın zamanda nefsin kötü sıfatlarından kurtarıp irşad eder.

HADİS-İ KUDSİ’LERLE MÜRŞİD-İ KAMİLLER

Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri, bir Hadis-i Kudsilerinde şöyle buyurmaktadır: “Kim benim velilerimden birine düşmanlık ederse, ona harp ilan ederim.” (Sahih-i Buharî)

“Allah’ın Velisi (dostu) Peygamberlerden sonra yaratılanların en şereflisidir. O veli için, kerametle büyük kıymet ve kadri vardır. Binaenaleyh bir kimse, o velileri hakkıyla ve doğru bir şekilde severse, o kimseye, kıyamette (velilerin) şefaati erişir.”1

Bu Hadis-i Kutsi’lerde beyan edildiği üzere Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevdiği veli kullarına düşmanlık edenler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin tokadını yerler, cezasını, azabını ve belasını bulurlar. Yani onların hakkından Allah Celle Celaluhü Hazretleri gelir ve o zalimlerin defterlerini dürer.

Evliya ve gerçek ulemaya, fukahaya, Salihlere düşmanlık yapanlar, bizzat Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin tokadını yerler ve O’nun belasına azabına müstahak olurlar. Nakledildiğine göre, velilerden birisine Allah Celle Celaluhü Hazretleri: “Benim sana verdiğim nimetlerin ve özellikle aklın kıymetini bil, çünkü ben aklı severim.” buyurdu. Veli: “Ya Rabbi! Aklın kıymetini nasıl bileyim ve ne yapayım?” diye sordu. Allah Celle Celaluhü Hazretleri: “Bir felaketle karşılaştığın vakit onun benden olduğunu bil ve bana şükret ki, onu senden kaldırayım.” buyurdu.2

Sıfat-ı Safiye ile sıfatlanan zatların nefisleri, ruhu sultana döner, hayvaniyetten eser kalmaz. Bundan tamamıyla kurtularak Sıfat-ı İnsaniye ile muttasıf olurlar.

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden şöyle beyan ediyor: “Allah-ü Teala Hazretleri buyurdu ki: ‘Veli kullarım ve sevdiklerim, Beni ananlar ve benim de onları andığım kimselerdir.”

Allah Celle Celaluhü Hazretleri bir vahyi esnasında, Hazreti Davud’a şöyle buyurdu: “Ya Davud! Sevgililerim kubbelerim altındadırlar. Onları ancak sevdiklerim bilirler. Sevgililerime saadetler olsun. Dostlarıma mübarek olsun.”3

Marifet ehlinin dünya halkından gizlenmesi, ahiret örtüsü ile olur. Onlar ahiret ehlinden ise, dünya perdesi ile gizlenirler. Böylece onları, ne dünya ehli tanır, ne de ahiret ehli. Onları ancak Allah Celle Celaluhü Hazretleri bilir. Çünkü onlar, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin süsleridir. Yeryüzünde onlar Allah Celle Celaluhü Hazretleri için bir ziynettir. Onları yalnız Allah Celle Celaluhü Hazretleri görür ve yalnız O bilir. Onlar Allah Celle Celaluhü Hazretleri katında kıymetli ve değerlidirler.4

HADİS-İ ŞERİF’LERLE MÜRŞİD-İ KAMİLLER

İyad bin Ganem Radıyallahu anh hazretlerinin rivayet ettiği hadisi şerifte: Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyururlar: “Ümmetimin içinde bir takım seçilmiş kimseler vardır ki, zahiren Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin rahmetinin genişliğinden dolayı gülerler, fakat azabının şiddetli olduğunu bildikleri için de içlerinden ağlarlar.”

İbn-i Ömer Radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilen Hadis-i Şerifte Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyururlar ki: “Ümmetimin içinde her yüz senede iyiler bulunur. Bunlar beş yüz kişidir, kırkı ebdaldir. Bunlar her memlekette bulunur. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları, dünyanın ne olduğunu hakikatini bildikleri için dünyaya önem vermezler. Dünyanın güzelliklerine ve süsüne itibar etmezler. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları, dünyanın aldatmasından korunmuşlardır.”

Ebu Nasr rahmetullahi aleyh hazretlerinden rivayet edilen Hadis-i Şerifte Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yine buyurur ki: “Peygamberleri zikretmek ibadettir, ölümü zikretmek sadaka vermek gibidir. Kabri zikretmek sizi cennete yaklaştırır. Salihleri zikretmek günahlara kefarettir.”5

Hadis-i Şerif’teki zikretmek, onların yüksek mertebelerini, hallerini, güzel huylarını hatırlamak, söylemek demektir. Böylece bunları sevmek, Allah Celle Celaluhü Hazretleri sevgisindendir.

Evliyanın sohbetinde bulunmak, zikirden ve nafile ibadetten daha faydalıdır. Ashab-ı Kiram, birbirlerini görünce: “Biraz benimle otur, imanımı tazeleyeyim.” derlerdi.

Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ne buyuruyor: “Ümmetimin kâmilleri yağmur gibidir. Evvelinden mi ahirinden mi daha ziyade faydalanacağı malum değildir. Yağmur toprağa nasıl hayat verirse, evliya izamı da öylece ruhlara Allahın izniyle, feyz verir. Feyz almayan, yağmur almayan toprak gibidir.6

Said ibn-i Cübeyr Radıyallahu anh hazretlerinden rivayet edilen Hadis-i Şerif’lerinde Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: ‘Allah’ın veli kulları kimlerdir?’ diye sorulduğunda şu cevabı vermişlerdir: ‘Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah Celle Celaluhü Hazretleri hatıra gelir.”7

Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyurdu:“Takvaya erenler, ulu kişiler, âlimler, fakihler, ilmi tebliğ edeceklerine dair kendilerinden kati söz alınmıştır. Yanlarında oturmak bereket, yüzlerine bakmak ise aydınlıktır.”8 Devamında da buyurur ki: “Takvaya erenler ulu kişilerdir. Fakihler öncülerdir. Yanlarında oturmak kişinin (feyz ve bereketini) artırır, timi ile faydalanan âlim bin abidden (ibadet edenden) efdaldir.”9

İmam- Ali Kerremullahi veche Efendimize şöyle buyurur: “Ey Ali! İslam üryandır. Giysisi takvadır, tüyleri hidayettir, süsü ise hayâdır, direği veradır, ayakta tutucusu da Salih ameldir. İslam’ın esası, beni ve Ehli Beytimi sevmektir.”10

Diğer Hadislerinde de şöyle buyurur: “Her şeyin bir kaynağı vardır. Takvanın kaynağı ariflerin kalpleridir.”11

Âlemlerin Fahr-i Ebedi’si, âleme gönderiliş gayesini yerine getirmeye gayret eden, Kur’an-ı Kerim’e ve Sünnet-i Seniyye’ye sarılan ve mana yolunda talib olanlara yol gösteren Mürşid-i Kamil’e teslim olup Zikrullah ile iştigal (meşgul) olan ümmeti hakkında da şöyle buyuruyor: “Her muttaki (gerçek anlamda sakınan) kimse, Muhammed’in ehlidir (ev halkıdır).”12

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, dünyanın kötülüğünü şöyle beyan ediyor. Dünya melundur, içindeki de melundur. Ancak Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikri ile ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerine gönül verenler, ilmiyle amil olan âlim veya talebe olanlar müstesna.”13

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz gerçek varisleri hakkında şöyle buyurur: “Ümmetimin velileri cennete amellerle girmezler. Cennete onlar Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin rahmeti, nefis fedakârlığı, kalp temizliği ve bir de Müslümanlara karşı olan merhametleri sayesinde girerler.”14

Diğer Hadis-i Şerif’lerinde de buyururlar ki: “Benden sonra ümmetimden bir kavim gelecek, Kur’an okuyacaklar, din tahsili yapacaklar, şeytan onlara gelip ‘Sultana gelseniz de maddi durumunuzu düzeltse, gene siz kendi inançlarınızı uygularsınız’ diyecek. İşte o zaman onun emri dinlenmemeli. Ümmetimin sonlarına doğru, mescitlerini süsleyip harabeye çeviren kavimler zuhur edecek, elbiselerine verdikleri önemi dinine vermeyecek, dünyalık yerinde olduktan sonra artık dinlerine ne olursa olsun aldırmayacaklar.”15

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin emirlerini sırf rızası için anlatan gerçek varisleri hakkında şöyle buyuruyor: “Âlimlere saygı gösteren Allah’a ve Resulüne saygı göstermiş olur.”16

“Kalpden kalbe yol gider” denildiği gibi manevi bir cazibe ve ilahi bir hal zuhur eder. Her müslüman’ım diyenlerin bu hükümlere inanmak ve kabul etmek zorunluluğu vardır. Zira ilahi hükümlere inanmak imanın şartlarındandır. Aksi halde, İslam’la alakası kalmaz, imansız olur. Nasıl mı?

Yani evliyalık müessesesi, Kur’an ve Sünnet’le sabittir. Kur’anla sabit olan hükümleri inkâr etmek ise, küfrü mucip olur. Şu halde kitap ve sünnetle sabit olan İslami hükümleri hiç bir mümin inkâr edemez ve etmez. Ederse dinden çıkar ve yeniden iman tazelemesi lazım gelir.

Seyyid Ahmed Er Rufai Rahmetullahi aleyh Hazretleri buyurmuştur ki: “Allah-ü Teala Hazretleri, cahil kimseyi veli (dost) tutmaz.”

Burada âlimlerden murad, Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerini sıfatlarıyla bilip O’nu Celle Celaluhü tazim edenlerdir. Kimin ilmi yükselir ve artarsa, o nispette Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin korkusu da artar. Dinin zaruretlerini bilen her kişi, bildiğinin âlimidir. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Zümer Suresi 9’uncu ayetinde şöyle buyuruyor: “(Ey Resulüm, onlara) de ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak gerçek akıl sahihleri anlar (öğüt alır).”

Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin korkusu bilgi ile olduğuna ve bilgi sahibi ile bilgisizin bir olmadığına göre, Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin ilim sıfatı ile muttasıf olmaya çalışan âlim, kamil ve muttaki kimseler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin indinde elbette daha üstün ve daha sevgili bahtiyar insanlardır.

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde şöyle buyuruyor: “Kişi (insan) ilmi ile amel etmediği müddetçe alim olamaz.”17

“Kıyamet gününde azabın en şiddetlisi, bilgisi kendine menfaat sağlamayan (ilmi ile amel etmeyen) âlimdir.”18

Evet, bu Hadis-i Şerif’in hükmü, günümüzde ayan beyandır. Zira pek abid ve zahid geçinenler, ilim ve irfandan haberi olmayanlar imanın şartlarını, İslam’ın şartlarını, namazın şartlarını ve daha bilinmesi farz olanları bilmemektedirler. Hatta namaz caiz olacak kadar kıraati dahi okuyamayanlara şahid olduğumuz kimseler çok mevcuttur.

Hak yolcusu hakiki abid ve fazılları da böyle cahil abidler lekeliyorlar. Bu cahil abidlerin hali böyle iken, alim geçinen bir takım kişiler de kendilerinin ilmine mağrur olmuş, amel yok, ahlaktan bihaber, birçok kötülüklere dalmıştır. Bu halleriyle de evliya ve ibadet hakkında ölçüsüz, fitne ve fesat tohumlarını ortaya atan, sözde âlimlerde ortada dönmektedirler. Bu alim diye geçinen kimseler de Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in haber verdiği cahil alimlerdir. Böyle âlimlerden de çekinmek lazımdır.

Evliya-i Kiram Hazretleri, ilim ve hikmeti nereden ve kimden olursa alırlar ve bu ilmi, hangi dilden zuhur ederse etsin daima bilmediklerini bilenlerden öğrenmeye çalışırlar.19

Ayeti Kerime ve Hadis-i Şerif’lerde gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Yolunuzu kesmeye çalışan sapık, mülhid ve zındıklarla her zaman karşılaşabilirsiniz. Bu yol kesici ve ilmiyle amil olmayanlara kulak vermeyiniz. İlmi ile amil, kamil, muttaki bir alimi gören veya böyle bir evliyaya erişen her Müslüman kardeşlerimizin, onların dualarını almasını, hürmet etmesini ve ilminden ahlak ve faziletinden istifade etmeye çalışmasını önemle tavsiye ederiz.

Hülasa, insan-ı kâmil, ilmi ile amel eden âlim, fazıl ve muttaki kimselerdir. Öyle ise ey hakkı arayan kişi… Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostu ve evliyalara son derece hürmet etmekten kaçma. Allah-ü Teala Celle Celaluhü Hazretlerinin sevdiği ve seveceği has kulları, kendisinden en çok korkan ve yasaklarından son derece kaçıp emirlerini hakkıyla tutan kimselerin olduğu Hadis-i Şerif’lerle beyan edilmiştir.

İmam-ı Nevevi’nin Hadis-i Erbain şerhinde, Allame-i Teftazani şu kıymetli sözleri beyan etmiştir: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin velisi dostu Peygamberlerden sonra yaratılanların en şereflisidir. O veli için, kerametle büyük kıymet vardır. Binaenaleyh bir kimse, o velileri hakkıyla ve doğru bir şekilde severse, o (seven) kimseye, kıyamet gününde velilerin şefaati erişir.”20 Bu hususta Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz buyuruyor: “Kişi sevdiği ile beraberdir.”21

Meşayih-i Kiram’dan Seyyid Ahmed Er Rufai Rahmetullahi aleyh Hazretleri de şöyle buyuruyor: “Ey müminler! Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostları evliyalara yapışınız. Onları sevmeniz ve onlara yaklaşmanız lazımdır. O evliyalara yaklaşmanız ve sevmeniz sebebiyle size bereket ve lütuf hâsıl olur ve ey müminler! Evliyalarla beraber olunuz. Zira onlar Allah-ü Teala Hazretlerinin mensuplarıdırlar.”22

Evet, Hak yolcusu her Müslüman, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostları âlim, kâmil, muttaki, mütevazı, şefkat ve merhametli olan evliyaları sevmesi, hürmet etmesi, dualarını alması lazımdır. Ve ahirette şefaatlerine nail olma umudunu da Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri’nden beklemelidir.

Hadis-i Şerif’lere devam edelim. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyuruyor: “Benim ümmetimden Hakk’ın zahiri üzere devam eden bir taife, kıyamete kadar devam eder.”23

“Her asırda ümmetimden Allah Celle Celaluhü Hazretlerine itaat ve hayır yarışında bulunanlar olacaktır.”24 Bu Hadis-i Şerif’lerde de beyan edildiği üzere, her asırda ve her mümin topluluğu içinde Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgili kulları evliyalar bulunacaktır. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin has kulları Evliyalar, dünyaya gelmelerinin gayesini iyi bilirler ve Cenabı Hak Celle ve Ala Hazretlerinin hoşnut olduğu amelleri işlerler. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in tavsiyelerine kulak vererek onun izini nokta nokta takip ederler. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in şu tavsiyelerine dikkat ederler: “Ey ümmetim! Bütün lezzet (ve zevkleri kesici (yok edici) ölümü çok hatırlayın.”25

Evet, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostları evliyalar, maddi ve manevi bakımdan daima yükselmeye, saadete ve istikamete devam etmek azmi içerisinde bulunurlar. Âlim, kâmil ve muttaki kimseler, daima Hakk’ın rızasını düşünür. İbadet ve teatini O’nun kabulüne arz eder.

Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurur ki: “Kıyamet gününde, Peygamberler, ulemalar ve şehidler şefaat eder (edecektir).”26

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden ve gerçek varisi evliyalardan biiznillahi Teala beklenen ve beklenecek olan budur. İlm-i Ledün sahibi bunlardır. Varis-i Enbiya bunlardır. İşte bu zatlar Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in şeriatı ve tarikatı ile amel ederler. Allah Celle Celaluhü Hazretleri tarafından sevilirler. Bunlara her zahir ilmini hem de batın ilmini verir. Yalnız şeriatla amel edip tarikata tasavvuf yoluna kulak asmayanlar bu sırra, bu hikmete eremezler. “Ayet-i Kerimelerde arayınız” dediği Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in varisleri ve halifeleridirler.

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN İSBATI

Hak yoluna sülûk edecek kişiye Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevdirecek bir Mürşid-i Kamil araması ve bulması elbette lazımdır. Zira bir kimse Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevmezse, Allah-ü Teala Celle Celaluhü Hazretlerine talıp olamaz. Onun için bir Mürşid-i Kamiller talep edene, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevdirirler.

Bir gün Resul-i Zişan Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yere kum üzerine kendilerine doğru düz bir çizgi çizdiler ve: “İşte bu yol Allah’ın yoludur.” buyurduktan sonra o çizginin sağına ve soluna birçok çizgiler daha çektiler ve: “İşte bunlar da her birinin başında şeytanın oturduğu yollardır ki, bu yollara girenler de şeytana uymuş olurlar.” buyurdular ve En’am Suresi 153’üncü Ayet-i Kerimesinde şöyle buyurdular: “Şu emrettiğim yol benim dosdoğru yolumdur; hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki, sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. İşte Allah kötülükten sakınasınız diye size bunları emretti.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Yunus Suresi 62–63-64’üncü ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Biliniz ki Allah’ın velileri (şeriata tam olarak bağlı kulları) için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Veliler, o kimselerdir ki, Allah’a iman edip emirlerine aykırı hareket etmekten sakınırlar. Onlar için dünya hayatında da (Kur’an’ın ve Peygamberin haberleriyle) ahirette de (cennette) müjdeler vardır. Allah’ın kelimelerinde (verdiği sözlerde) asla bir değişme yoktur. İşte bu (cennetle müjdelenme) en büyük kurtuluştur.”

Şeyhlerin (velilerin) Allah’ın kullarını Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sevdirmelerinin sebebi sadık müridlerini muhlis (halis) ve gerçek Taliplerini Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimize tâbi olacak hale getirmeleridir. Zira Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Al-i İmran Suresi 31’inci ayetinde buyuruyorlar ki: “(Resulüm), şöyle de: – Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

Bilmiş ol ki, şeyhler (mürşid-i kâmiller) yeryüzünde Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yiğitleridir. Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri onlar vasıtasıyla gerçek müridleri (zatını murad eden) irşad buyurur.

Yunus Suresi 108’inci ayetinde “–Resulüm, şöyle de: -Ey insanlar; size Rabbinizden hak (Kur’an ve Peygamber) geldi. Artık hidayeti kabul eden, kendi nefsi için kabul etmiş olur ve sapıklığa düşen de kendi aleyhine (zararına) sapmış olur. Ben de, sizin üzerinize vekil değilim.”buyuruyor.

Sevdiği bahtiyar kulları hakkında Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Beyine Suresi 7-8’inci ayetlerinde şöyle buyurur: “Doğrusu iman edip de Salih ameller işleyenler; işte bunlar da yaratıkların en hayırlısı olanlardır. Allah Celle Celaluhü onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut.”

Zira şeyhler Taliplerin çobanı gibidir, çobanı olmayan koyunu elbette kurt kapar. Bir başka delil de şudur: O iki cihanın, fahri kainatın serveri, bütün yaratılmışların beyi, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Habibi iken ve hassaten kendisi için yaratılmış, kendine “Sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım” demiş iken, Cebrail Aleyhisselam O’na Mürşid oldu ve O’na kılavuzluk etti. Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de bu hak yolu mürşidsiz yürümedi. Cebrail Aleyhisselam geldi, O’nu kendi makamına kadar götürdü ve: “Ya Muhammed! Ben makamıma kadar geldim, bundan öteye bir adım atarsam yanar helak olurum.” dedi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Ya ben ne yapayım yolu bilmiyorum, nereye gideyim?” dedi. Bunun üzerine başka bir melek geldi ve onu alarak ileri götürdü. Böylece birçok meleklerin kılavuzluğu ile Kabe Kavseyn makamına varıncaya kadar o iki cihan fahrine nice melek mürşid (yol gösterici) oldu.

Evet! Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Habib-i Kibriya iken Cebrail Aleyhisselam kendisine Burak getirdi. Sidret-ül müntehaya kadar götürdü ve kendisi daha yukarı geçmeye mezun olmadığından orada kaldı.”27 İki cihanın serveri, ins ve cinnin Peygamberi Sallallahu aleyhi vesellem de Mürşidsiz gidemediğinden kendisine kılavuzluk edecek melekler gönderildi.

Ey “Müslüman’ım” diyen kişi! Senin ise ipin henüz nefsinin elindedir. O nefis seni her gün biraz daha haktan uzaklaştırmaktadır. Böyle olduğu halde “Bana mürşid gerekmez” der durursun. Ne zaman aklın başına gelecek de Ayet ve Hadis-i Şerif’lere tabi olacaksın? Böyle bekleyip durursan bak ne olacak.

Yüce Allah Celle Celaluhü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimize hitaben Ta-Ha Suresi135’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “(Ey Resulüm) de ki: Hepimiz beklemekteyiz. Siz de bekleyedurun. Çünkü doğru yol sahihleri kimler bulunduğunu ve doğru giden kim olduğunu yakında bileceksiniz.”

Bu Ayet-i Kerime’lere artık bir kulak ver, hakikati ara-bul. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarının alametlerinin bazıları, onlar kendileri ile beraber bulunup meclislerinde ve sohbetlerinde bulunan kimselerin en güzel bir şekilde Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni anmalarına (zikretmelerine) vesile olurlar. Onların bu alametleri yüzlerindedir. Onlar gerçekten Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarıdır. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları talib olanların kalbini Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgisiyle doldururlar. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları karanlıklarda etrafı aydınlatan ve doğru yolu gösteren kılavuzlardır.

Ehlullah demişler ki: “Tarikata sülük, Peygamberlerin velilerin ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yakın olanların ahlaklarındandır. Şeyhler (veliler) yeryüzünde Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin askerleridirler. Onların vasıtasıyla Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri gerçek müridleri (zatını murad edenleri) irşad eder. Şeyhler sebebiyle Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri gerçek talihlere hidayet eder.

Şeyhler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin kullarını Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerine sevdirmeye sebeptirler. Sakın: “Şeyhe ne ihtiyaç var?” diye kendini salıp koyuverme. İyice inan ki, herkese bir şeyh lazımdır. Mürşidsiz yola çıkan kimse için sonunda azgınlığa düşer. Şeyhler din yolunun kılavuzlarıdır.

Ey “Mü’minim” diyen kişi! Acaba sen kim oluyorsun da kendi başına rehbersiz “Ben hakka giderim.” Diyorsun? Hâlbuki senin nefs-i emmaren olan kötü sıfatların seni ellerine geçirmişler. Nefsin ıslahı için elbette bir Mürşid-i Kamile ihtiyaç vardır. Zira Şeyhler, Mürşid-i Kamiller, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in Naipleridirler.

Allah Celle Celaluhü Hazretleri Kur’an’ında, “Evliyanın korkusu ve üzüntüsü yoktur.” der. Hâlbuki sen: “Korkmak gerektir! Dersin. Bu hangi korkudur? Evliyaullah’ın gönlünden silinen korku, dünyanın ve ondakilerin (yani insanların) ekserisinin cehennem ve cennete girip girmeme korkusudur. Evliyaların yaşadıkları müddetçe korkulan bu gibi bir şeyler olmayıp ancak Cenab-ı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin rızasını kazanamama, Resulûllah’a Sallallahu aleyhi vesellem ünsiyet edememe (yakınlık kuramama) ve uzak kalma korkusudur. Evliyaullah Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretlerinden başkasına gönül vermez. Dünyada Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden ayrılmaz, ancak O’ndan korkarlar.

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri yukarıda beyan eylediği ayetlerinde: “Benim veli kullarıma korku yoktur, onlar mahrum olmazlar.” buyurması bunun içindir. Zira bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Necm Suresi 39-41’inci ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.- Ve Muhakkak onun ameli yarın (kıyamette) görülecek. Sonra ona en değerli mükâfat verilecek.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları, dünyada ve ahirette mahrum olmazlar ve onlarla beraber olup kötülüklerden uzak kalıp rızaya, Cemalullah’a nail olmaya gayret edenleri Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Tevbe Suresi 119’uncu ayetinde medh-ü sena ediyor.

“-Ey müminler! Allah’tan korkun! (fenalıklardan sakının) İmanda ve sözünde doğru olanlarla beraber olun.”

Bu sadıklar kimlerdir? Şeriat ve tarikat ile doğru çalışan Meşayih efendilerimizdir. Çünkü şeriatsız tarikat, tarikatsız da şeriat olmaz. Şeriat siyeç ve surdur. Tarikat içinde bahçedir. Şeriat olmasa tarikat bahçesini şeytan mahveder. Tarikat olmasa şeriatı şeytan mahveder.

Şeriat ve tarikatla amel eden, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin izinden gider. Yukarıdaki Ayet-i Kerime’de evvela iman etmeyi, sonra Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden korkmayı emrediyor. Sonra da “sadıklar ve doğrular ile beraber olun” diye buyuruyor. Şeriatla amel, tarikatla sülük etmeyenler, sadıklardan olamaz. Ancak şeriatı, tarikatı beraber edenler, sadıklardan olurlar. Bunların başı da, doğru olan âlimler ve meşayihlerdir. İşte Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri “bunlarla beraber olunuz” diyor. Yoksa dini parayla satan ve Ayet-i Kerime’leri işine geldiği gibi konuşup, konuştuklarıyla amel etmeyen din düşmanlarıyla değil. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara Suresi 41’inci ayetinde ne buyuruyor: “Benim ayetlerimi, dünya menfaati karşılığında birkaç paraya değişmeyin ve ancak benden korkun. (Kitabıma iftira ve tahrif yapma hususunda yalnız benden korkun).” İşte böyle olanlarla da beraber olunmaz. Bu gibilerin şerrinden Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sığınırız.

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN ŞEFAATİ

Şefaat konusunda çokça şeyler söylenmekte ve yazılmaktadır. İnsanların kurtuluşuna vesile olması için Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin bazı seçkin kullarına (Peygamberler, Mürşid-i Kamiller) müsaade etmesi, O’nun kudreti dışında bir şey midir? O dilerse, her şey olur. O’nun sadece dilemesi, olmasını istediklerinin olması için yeter…

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Sebe Suresi 23’üncü ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah Celle Celaluhü hazretleri katında, (ahirette Allah’ın kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet (şefaat edenle şefaat olunanları) kalplerinden (şefaate izin verilmekle) korku giderildiği zaman ‘Rabbiniz (şefaat hakkında) ne buyurdu?’ derler. Şefaat edecekler de, ‘Allah hakkı söyledi, (razı olduğu kimseler için şefaate izin verdi)’ derler. O her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Meryem Suresi 87’nci ayetinde de şöyle buyuruyor: “Rahman’ın katında bir ahd (iman edip söz ve izin) almış olan kimseden başkaları şefaat etmeye sahip olamayacaklardır.”

Ve yine Enbiya Suresi 28’inci ayetinde buyurdu ki: “O’nun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler.”

Aziz Müslüman kardeşim! Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu Ayet-i Kerime’lerinde beyan eylediği gibi, ebedi âlemde O’nun müsaade eylediği Evliyası Şefaat edeceklerdir. Şefaat etmeleri yine Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin müsaadesiyle olacaktır. İnkâr edenler, imandan yoksun olur. Çünkü Ayet-i Kerimeleri inkâr, küfürdür.

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN LÜZUMU

Manevi yolda Mürşid-i Kâmilin yardım etmesine lüzum olmadığına kail olan bazı kimseler vardır ki, kişinin kendi başına çabasıyla vuslatın, Allah Celle Celaluhü hazretlerine vasıl olmanın mümkün olacağı fikrindedirler ve “Allah Celle Celaluhü Hazretleri ile kul arasına girilmez, arada aracıya lüzum yoktur!” derler. Hâlbuki vasıtasız, yardımcısız vuslat mümkün değildir. Yolda tehlikeler çoktur ve bir kılavuza ihtiyaç vardır.

Her halde, Mürşid’in muavenetine (yardım etmesine) kat’i lüzum vardır. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Tasavvufu, Zikir Telkini’ni Yüce Rabbimizin Emriyle Cebrail Aleyhisselam’dan almıştır.28 Zikri Cehri (Aşikâre, sesli Zikir) İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretlerine Telkin etmiştir.29 Zikri Hafi’yi de (Gizli Zikir) Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu anh Hazretlerine Telkin etmiştir.30

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Resulü Azamı Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi Huzuruna, Mirac’a Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla davet etmiş, Kur’-anı Kerimi yine Cebrail Aleyhisselam vasıtası ile bize göndermiştir. Cebrail Aleyhisselam kendisine Mürşitlik yapmıştır. İnsanı Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden uzaklaştıran ve günaha sürükleyen düşmanları vardır. Bunlar üç çeşittirler:

1. düşman, insanın kendi nefsidir.

2. düşmanımız da, şeytandır.

3. düşmanımız ise, kötü arkadaştır.

Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Buyurur ki: “Bir kimse arkadaşlık ettiği kişinin huyunu farkında olmaksızın alır, onunla huylanır.”31

Zamanımızda bu üç düşmanımızın hileleri çok terakki etmiştir. Kendi kuvvet ve gayretimizle bu düşmanlarımızı yenemiyoruz. Bize büyük bir yardımcı lazımdır. 0 kuvvetli yardımcının sayesinde bu düşmanlardan kurtulabiliriz. Allah Celle Celaluhü Hazretleri bizim bu durumumuzu bildiği için Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin vefatından itibaren kıyamete kadar Müslümanlara yardım edecek olan Mürşidi Kâmilleri gönderecektir.

Bunlar Peygamberin vârisleridir. Nefis düşmanlarına karşı biz de bunlardan yardım isteriz. Allah Celle Celaluhü Hazretleri de bunları vazifelerini yapabilecek şekilde silâhlandırmıştır. Cenabı Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Peygamberlerini nasıl ki her kötülükten mahzun ve muhafaza etmiştir, Âlemlerin Sultanı Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin varisleri olan Mürşid-i Kâmilleri de her türlü korkudan, kötülüklerden muhafaza edip Kur’an-ı Kerim’de onların hiç korkmayacağını, hiç mahzun olmayacaklarını, üzülmeyeceklerini müjde ile beyan etmiştir.( Yunus Suresi 62-64’üncü ayetleriBilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.”Diyanet Meali”)

Mürşid-i Kâmiller çok insanlar tarafından anlaşılmazlar, çünkü onlar sırlarını kendilerine ihsan edilen batıni İlimlerini hiç kimseye ifşa etmezler. Kendilerini insanlara ben şuyum diye açıklamazlar. Çünkü onlar Levh-i Mahfuzda Manevi vazife ile görevlendirilmişlerdir.

Şeyh Safi Kaddesallahu Sırruh hazretleri der ki: “Bir kimse kalbini kötü huylardan temizlemeye niyet etse sonra Tasavvuf (tarikat)’a girse gece gündüz Kelime-i Tevhid’le (La ilahe illallah) meşgul olsa ve kalbini temizleyemeden ölse, o kimseyi kabrine bıraktıkları zaman derhal hayattaki yaptığı zikirler gelir arkadaş olurlar. Kabrinde ona zarar ve azab verecek haşaratı yılan vs. azab ve işkence mahlûklarını yakar, yıkar, mahvederler. Ol kişi selamete erer. O ne güzelliktir ki, onun cilvesi ruh ve gönül perdelerini yakar ve o ne nurdur ki, onun parıltısı iki cihanın karanlığını defeder. Bu nur yapılan zikrin nurudur. Sana gelir kabrinde arkadaş olur. Bir kişi vefat etse kabrinde oturur, bakar ki, yanında karşısında etrafında dolu kimseler var, bunları görünce sorar. “Size kim derler?” Onlarda derler ki, “Biz senin iyi ve Salih amelleriniziz. Senden evvel geldik ki, sen burada yalnız kalıp ürkmeyesin.” Lakin o kabre kötü amelli birini koyunca yanına çirkin yüzlüler, korkunç sıfatlılar gelir. O kişi sorar, “Siz kimsiniz? Benden evvel buraya gelmişsiniz? “Onlarda derler ki, “Biz senin işlediğin yaramaz ve kötü amelleriz” derler.

Kıyamet gününün nasıl bir gün olduğunu şimdiden bilip öğrenip, o günün hazırlığını yapabilmek için gayret etmeli. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in sünnetine uymayı, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’ler bildirmektedir

MÜRŞİD-İ KAMİL NASIL BULUNUR?

Mürşid-i Kamil arayan insan! Bu tavsiyelerimize kulak verirsen, umulur ki, seni Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaştıran yola ulaştıracak insanı, Mürşid-i Kâmili bulursun. Allah Celle Celaluhü Hazretlerine varmak istemen, bunun için bir arayış içine girmen ve canı gönülden Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yalvarman, işini kolaylaştıracaktır

Ey Hakk’ı Hak olmayandan ayırt ederek Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin rızasına talib ve Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in siyretine Ragıp olan mümin kardeşler! Bilmiş olun ki kâr ve zarar diyarı olan bu dünya âlemine gelerek iman ile müşerref olan ve “La ilahe illallah Muhammed-ür-Resulûllah” Kelime-i Saadetini dilleri ile ikrar ve kalpleriyle tasdik eden kadın veya erkek her mü’min ve muvahhidin, yaratılışının gayesini arayanlardır. Âşıklar, yolu yordamı ve sırasıyla görevlerini yerine getirmede Mürşid-i Kamiller Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni ve Resulü’nü murad edenlere yol gösterici kılavuz olurlar.

Bu vesile ile ey can! Sen de bir taraftan bir Mürşid-i Kamil bulup elinden tutmaya elini öpmeye çalış. Zira delilsiz yola çıkmak ve yolu bulmak, geceleyin bilinmeyen bir yola ışıksız ve yalnız gitmek gibidir. Gittiği yeri görmez, baslığı yeri tanımaz, bilmez. Mürşid-i Kamil bu yolları bilmektedir. O yolların tuzaklarını ve tehlikelerini görüp anlamıştır. Delalet ettiği müridini o yollardan kolaylıkla geçirir. Nitekim Müslüman’ın şükür ibadetlerini yerine getirebilmesi için bir mezhebe nasıl ihtiyacı varsa, tasavvuf yolunda yürümek ihtiyacı vardır.

“Mürşid-i Kamil nasıl aranır ve nasıl bulunur?” diye sorarsan, Mürşid-i Kamil’in nişanı ve alameti pek çoktur. Şu üç hususa kulak verip dinle:

1: Huzuruna vardığın zaman bütün gamın kederin gider içinde bir ferahlık ve muhabbet uyanır.

2: Meclisinden ayrılmayı istemezsin, birer inci tanesi gibi söylediği her sözden şevkin ve muhabbetin artar.

3: Ziyaretine gelen herkes büyük küçük genç ye ihtiyar elini öpmeye can atar ve hayır duasını niyaz ile mesrur olurlar.

İşte bu üç vasfı nefsinde toplayan zatı şerifin tutumu Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin siyretidir.

Hiç durma hemen git, teslimi külli ile teslim ol, ölü yıkayıcının elindeki ölü gibi emrettiği yerde dur. Yalnız şuna da dikkat et ki, “Biz de şeyhiz” diyerek dünya menfaati karşılığında insanları soymaya kalkışan kimseler, tıpkı körler gibidirler. Bu gibi insanlara da kanmamak lazım gelir.

Bir başka güruh da vardır. Derler ki: “Şeriat zahir halidir. Bizim yolumuz batındır. Gusül, abdest, namaz, oruç, ebrar işidir. Bizim ise guslümüz ezelidir, abdestimiz alınmış, namazımın kılınmış, orucumuz tutulmuş.” diyen namazsızlardan da kaç. Bunlar nasipsizlerdir. Bunlardan da kaçınmanı şiddetle tavsiye ederiz…32

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN KILAVUZLUĞU

Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde, bütün insanları ve müminleri tefekküre, tezekküre (Allah’ı zikre), ve Allah Celle Celaluhü hazretlerine kulluğa sevk etmesi, onların hakaik-i eşyayı anlamaya çalışmalarını ve bu hakikatlerden Hakk’a ulaşmalarını sağlamak içindir.

Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri âlemlerden ve bütün kâinattan müstağni bulunduğundan insanların peygamber ve onlarla gönderdiği kitapların rehberliğiyle kendi kendilerini tanımaları için dünya denen bu imtihan âlemini halk etmiştir.

Dünyaya gelip de, mazhar olduğu nimetlerden dolayı şükür için ibadete fırsat ve imkân bulan kulun, bahtiyarlığını anlayıp Malikinin tam rızasını tahsil etmek üzere yollar araması da bir zikirdir.

İş, bu yolların en verimlisini, en efdalini arayıp bulmaktır. Kur’an’ın ışığında aklın rehberliği, ilk irşadın kademesidir. Karşısına çıkacak ve ona elini uzatacak mücerrep bir mürşid-i kâmilin delaleti şüphesiz yolu kısaltır.

Bir Ayet-i Kerime’de Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri Nisa Suresi 80’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “Kim Peygambere itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, bu seni üzmesin, Zira seni onlara koruyucu ve gözetici göndermedik. (Ancak tebliğ için gönderdik)”

Ayet-i Kerime’de beyan edildiği gibi Mürşid-i Kamiller, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin gerçek varisleri oluğundan talip olanları daima Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yöneltmeye gayret etmişlerdir.

Evet, Hakiki ve Kamil Mürşidlerin yanında bulunmak ve onlara hizmet etmek, Hak yoluna Sülük etmek isteyenlere çok şeyler kazandırır. Zira hakiki Mürşid-i Kamiller tıpkı güneşe benzerler. Etrafındaki insanları ruhen ve ahlaken terbiye ederler. Olgunluğa kavuştururlar.

Görmez misin ki, kaplumbağa bile kuluçka için tam kırk gün müddetle gözünü yumurtalardan ayırmaz, yumurtaların üzerine hiç yatmaz. Kırkıncı gün ise kaplumbağa yumurtaya baka baka yavru olur. Canlı olarak yumurtadan çıkar. İşte tıpkı bunun gibi ölü gönüller de hakiki ve Kamil Mürşidlerin önünde dirilirler. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgisi ile dolarlar. Hayat-ı ebedi ile hayat bulurlar.33

Maide Suresi 119’uncu ayetinde “Allah kendilerinden razı olmuş, onlarda Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu en büyük kurtuluş.” buyuruyor.

MÜRŞİD-İ KÂMİLE İHTİYAÇ VAR MIDIR?

Cenabı Hakk Celle Celaluhü Hazretleri’nin yoluna revan olacak herkese, bir Mürşid-i Kamil şüphesiz gereklidir. Bir kimse Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevmezse, O’na talip olamaz. Onun için Mürşid-i Kamiller kişiye Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevdirirler.

Talib Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni gereğince sevdikten sonra, Allah Celle Celaluhü Hazretlerine de o talibi sevdirirler. Şeyhler, sadık müridlerini nefislerini ve kalplerini tezkiye etmeye çalışırlar. Onların gönül aynalarını açarlar, gönül aynası saf ve parlak olunca, o gönle İlahi nurlar aksetmeye başlar ve birlik cemali aşikâr olur. Gönüllerinde bu sıfatların hâsıl olduğu kullar, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden başkasını sevmezler. Masivayı bir kenara atarlar, can-ı gönülden O’nun yoluna talib olurlar.

Gönül aynaları açılanlara dünyanın hakikatleri ve kötü yönleri görülür. Ahiret de bütün gerçek yönleri ile belirir. Gönül gözü açılınca her iki dünyanın gerçek yüzü görünür ve bilinir. İşte bunun için herkese yolunu aydınlatacak bir Mürşid-i Kamil gereklidir. Bütün şeyhler, evliyalar, İmam-ı Ali Kerremullahi veche Hazretleri’ne, O’ndan Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e, O’ndan Hazreti Cibril-i Emin Namus-u Ekber Aleyhisselam’a, O’ndan da Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaşırlar. Burada bizim asıl belirtmek istediğimiz, “Şeyhe ne lüzum var?” diyerek kendimizi kapıp koyuvermemek ve herkese bir şeyh bulması gerektiğini açıklamaktır. Hidayet Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ndendir, dilediğine verir ve dilediğinden de alır.34

1. Hadis-i Erbain S.114

2. Envarul Aşikin S.346

3. Onların Âlemi S.89

4. Onların Âlemi S.89

5. Müsnetül Firdevs

6. Keşfül Hafa, S.228

7. Taberi Cild 4 sf:2731

8. Ramuz el Hadis S.289. 2873 Nolu Had. Şer.

9. Ramuz el Hadis S.289. 2874 Nolu Had. Şer.

10. Ramuz el Hadis S.593. 6195 Nolu Had. Şer.

11. Ramuz el Hadis S.430. 4339 Nolu Had. Şer.

12. Ramuz el Hadis S.12. 17 Nolu Had. Şer.

13. Ramuz el Hadis S.259. 2485 Nolu Had. Şer.

14. Ramuz el Hadis S.159. 1502 Nolu Had. Şer.

15. Ramuz el Hadis S.372–373. 3759 Nolu Had. Şer.

16. Ramuz el Hadis 1127 Bıky Had. Şer.

17. Beyhaki

18. Beyhaki

19. El-burhan-ül-müeyyed S.71

20. Hadis-i Erbain Şerhi S.114

21. Buharî Ve Müslim

22. El burhan-ül Müeyyed S.28

23. Şiratül İslam S.28

24. Şiratül İslam S.28

25. Tirmizi,

26. İbni Mace

27. Miftah’ul Kulub??

28. Envarül Kudsiyye;ZAFİR, M b. M. HASAN MATBAATÜ’l-BEHİYYETİ’l-OSMANİY İSTANBUL 1302

29. Keş-fül hafa 1.143.

30. Zikir Makamları. S.16.

31. Sahih-i Buhari.

32. www.sofiler .com

33. Müzekkin Nüfus S.69

34. www.gavsulazam.de