EVLİYALARI (VELİLERİ) İNKÂR

Velilerin, yani Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostlarının varlığını inkâr, bilgisizlikten, cahillikten başka bir şey değildir. Kur’an-ı Kerim’de birçok Ayet-i Kerime’de, Allah Celle Celaluhü Hazretleri, veli kullarını övmekte, onlara türlü güzellikleri bahşettiğini, onların değerinin ne kadar yüce olduğunu bizlere bildirmektedir.

İlmiyle, İman ve ahlakıyla, Sahavetiyle ve islâmın beyan ettiği bütün emir ve yasaklarını bilerek amel edip örnek insan vasfını haiz ve ümmeti Muhammed’e de durmadan hakkı tavsiyede bulunan, Evliyâ-i Ârifin, Ulemâ-i Âmilin, Sulehâyi Sâlihin, Aynıyâ-i Şâkırın ve Fukarâ-i Salihin vasıflarını kendilerinde toplayan Evliyaullah, Allâh Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgili dostları meselesi, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’lerde açıkça beyan edilmiş ve bu hükümler üzerinde icmâi ümmet ile kıyâsı fukaha da ittifak etmiştir.

İslâm’ın esas kaynakları olan Kur’anı Kerim ayetlerinde velinin varlığı ve tarifi Yunus suresi 62-64’ayetlerinde şöyle haber verilmiştir: “Haberiniz olsun ki, Allah’ın velileri için asla korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar (veliler) iman edip takvaya ermiş olan kimselerdir. (O veliler) dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme imkânı yoktur. Bu en büyük saadettir.”

Bu ayeti Kerimelerde beyan edildiği üzere, birinci Ayet-i Kerimede bütün insanlara Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostu ve sevgilileri olan evliyalar hakkında dikkat çekiyor ve: “Cenâbı Hakk’ın veli kulları Kendi korumasındadır. Onlar için selâmet ve Mutluluk vardır.” diyerek kıymetlerini beyan ediyor. Zira Cenâb-ı Hak Celle Celaluhü Hazretleri kullarından sevdiklerini dünyada ve ahirette merhameti ile lütufta bulunur.

Bir hadisi Şeriflerinde de Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Allah bir kulu severse, o kula günah zarar vermez.”3

Bu hususu, Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem hakkında nazil olan Fetih suresi 1-2’nci ayetleri teyit etmektedir: “Muhakkak ki biz sana muazzam ve aşikâr bir fetih ve zafer verdik. Bu sana verilen fetih, geçmiş ve gelecek günahları, senin üzerindeki nimetini tamamlaması (ve bu sayede) doğru yola iletmesi içindir.” Bu ayeti Kerimede beyan edildiği üzere Cenâb-ı Hak Celle Celaluhü hazretleri sevgilisi Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz hakkında, geçmiş ve gelecek günahlarının affa uğradığını veya uğrayacağını bildirmektedir. Âlemlerin Sultanı Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Evliyalar hakkında şöyle buyuruyor: “Evliyalar öyle zatlardır ki, görüldükleri zaman Allah’ın zikri yâd olunup, hatırlanır.”4

Âlim, Kâmil ve Muttaki kimseler, halk tarafından görüldüğü zaman, insanlarda bir çeki düzen ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin zikri görünür. İşte bu hâlin görülmesi o görülen kimselerin Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin has kulları evliyadan olduklarının alâmetidir.

Yukarıdan beri naklettiğimiz gerçekler gereğince velilerin varlığı ve üstün insanlardan oldukları Kur’anı Kerim ve Hadisi Şerifle beyan olmuş oluyor. Binaenaleyh her Müslüman bu hükümlere inanmak ve kabul etmek zorundadır. Zira bu ilâhi hükümlere inanmamak küfre düşürür.

EVLİYALARIN (VELİLERİN) ÖZELLİKLERİ

Veliler âlim, kâmil ve muttaki zatlardır. Bu hususa Cenabı Hak Celle ve Ala Hazretleri Fatır suresi 28’inci ayetinde şöyle dikkat çekiyor: “Allah’tan ancak Bilgin kulları korkar.”Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden korkmanın şartı, Allah Celle Celaluhü Hazretlerini iyi bilmektir. Yani, Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin zatına, sıfatlarına âlim olup kemal sıfatlarla donanmış, noksan sıfatlardan beri olduğunu bilmektir.

Yukarıdaki Ayet-i Kerimeden anlaşıldığına göre Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden ancak âlimlerin korktuğu beyan edilmektedir. Ondan razı olan kimselerin Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden korkmalarından dolayı beyan edilmektedir. Şu halde Allah Celle Celaluhü Hazretlerini iyi bilen, Cenabı Allah Celle Celaluhü hazretlerinden korkar. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden korkan kimseden de, Allah Celle Celaluhü Hazretleri razı olur. Bir kuldan Allah Celle Celaluhü Hazretleri razı olursa, o kimse hem dünyada ve hem de ahirette en üstün kimselerdendir. Öyle olunca da Âlim, Kamil ve Muttaki olan bu kimse, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin dostu ve velisidir.

Evliyanın büyüklerinin buyurduğu gibi: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden korkmayan kimse âlim değildir”. Evet, hem bilginlik iddiasında bulunur ve hem de Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden korkmaz ve bildiği ile amel etmezse, işte o insan şeytani bir bilgiye vakıf ve bu ümmetin en şerlilerindendir. Zira faydalı ve gerçek bilgiye vakıf olan Müslüman, o bilgisinin iktizası ile amel eder. Amel etmezse, o kimse âlim değildir. İnsanları yoldan saptıran bir zalimdir ve dünya Âhiret şerlilerindendir. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara suresi 269’uncu ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah dilediğine faydalı bilgi (hikmet) ihsan eder, kime ki hikmet verilmişse, muhakkak ona çok hayır verilmiştir. Bu Ayet ve öğütleri ancak olgun akıl sahipleri düşünürler.”

Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin velisi olan bir zatın alametlerinden birisi, Allah Celle Celaluhü Hazretleri tarafından korunmuş olmasıdır. Veli olan zat, O’nun çeşit çeşit lütuflarına kavuşmuş olarak O’nu istemekte, O’nu aramakta ve O’nun aşkıyla yanmaktadır. O’nun alametlerinden birisi de, duasının kabul edilmesidir. Başka bir alameti de ismi azamın kendisine verilmiş olmasıdır. Evliyalardan her birine Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin isimlerinden bir büyük isim verilir. Veli de o isimle dua eder ve duası kabul olunur.

Evliyalar, nefis ve şehvetlerine muhalefet ederler. İşte böyle kimseler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin en sevgili kulu ve ahirette de cennet ve Cemalini seyretmeye nail olacak mutlu kimselerdir. Nefislerine göz açıp yumuncaya kadar fırsat vermemesi için Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine daima niyaz ederler. Bu hususta Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz buyuruyor: “Ey Allah’ım! Göz açıp yumacak kadar benim nefsime fırsat verme.”5

Hak aşığı evliyaların, Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızasına, Sonsuz mutlulukta Cemalullahın olduğunu düşünerek kulluk vazifelerine hakkını vererek devam ettikleri gibi akıllı, mükellef ve Müslüman olan kişinin de dünyada böyle bir hayat geçirebilmesi için Evliya yolu olan Tarikat yoluna girmiş olması lazımdır. Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif’lerde anlatıldığı gibi Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ve O’nun varisi Evliyası da dini İslam’a hizmet ederken, hiçbir karşılık ve ücret istememişler ve kimseden karşılık olarak madde beklememişler. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Sad suresi 86’ncı ayetinde şöyle buyuruyor: “(Ey Resulüm) de ki: “Ben sizden buna karşılık bir ücret istemiyorum…”

Evet, dünyadan ahirete tertemiz gitmek isteyen insan Allah Celle Celaluhü hazretleri için hizmet eden Evliyalarına talip olup böylelikle kibir ve gurur hastalığına kapılmaz ve en güzel yolu seçmiş olur.

Sonuçta Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Peygamberleri, Evliyası ve sevilmesi gerekenleri beyan edilen ölçüler dâhilinde sevmek lazımdır. Allah Celle Celaluhü Hazretlerini sevenler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yolunda giden sevgili kullarını da severler ve onların yolunda daim olurlar.

Onlara düşmanlık edenler hakkında Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri buyuruyor ki: “Benim veli kuluma düşmanlık edenlere elbet Ben ona harp ilan ederim.” buyurdu.6 Kul Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri ile harp edebilir misin? O halde Hak dostlarını inkâr etme ve onlara dil uzatmamalı. Allah Celle Celaluhü hazretlerinin samimi kulları olan evliyaları, daima huzurda olurlar ve dünyada kedere düşmezler. Ahiretteki büyük ecir ve ebedi saadeti düşünürler. Sanki kendilerini ölmeden ölmüş sayarak, fani dünyanın cilve ve hayaline asla gönül vermezler. Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellemin ve O’nun varisleri evliyanın hayatı ve sözleri, Sahabe-i Kiram Efendilerimizin ve bu zamana kadar gelmiş bütün ulema ve fukahanın dünya ve ahiret görüş ve yaşayışları Ayet-i Kerime, Hadis-i Şerif ve büyüklerimizin sözleri ile gayet açık şekilde meydana çıkmaktadır. Yukarıdan beri nakletmeye çalıştığımız gerçeklere göre ebedi saadet, Allah Celle Celaluhü Hazretlerini en iyi şekilde bilip emirlerine sımsıkı sarılan dünyaya ve nefsine tapmayan ve kendini Hakk’ın huzurunda eğip, talip olanları Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaştırmaya gayret eden evliyasına talip olup Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin rızasını tahsil etmeye çalışan insanlar içindir.

Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Bazı insanlar Zikrullahın anahtarlarıdır. Bunlar görülünce Allah Celle Celaluhü Hazretleri anılır.” Buyurunca, Ashab-ı Kiram Radıyallahu anh sordular: “Ya Resûlullah! Zikre anahtar ayarında olan kimseler kimlerdir? Bunları nasıl bilelim?” Buyurdu ki: “Zikre anahtar olan kimseler şu kimselerdir ki, görüldükleri vakit Allah Celle Celaluhü Hazretleri hatırlanır, zikrolunur. İşte bu Salih ve nurlu kimseleri görünce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni anıyorsanız, onlar Zikrullahın anahtarıdır.”7

Şu halde insanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yolunda irşad eden faziletli zatlar, bu Hadis-i Şeriflere mazhar olan bahtiyarlardır. Çünkü onları gören herkes, derhal Allah Celle Celaluhü Hazretlerini hatırlar ve zikreder. Esasen bu zatlar devamlı zikirde olurlar. Böylece bu kişiler, Zikrullahın anahtarı olmak şerefini ihraz etmişlerdir.

Bir diğer Hadis-i Şerifte de buyurur ki: “Muhammedin canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah katında en değerli kişiler, insanları Allah’a, O’nu insanlara sevdirenler ve yeryüzünde dolaşanlardır.”8

Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in bu Hadis-i Şerif’lerinde Mürşid-i Kamillerin ve insanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yoluna davet edenlerin mertebelerini belirtmiş ve herkesin kendisine bir Şeyh (Mürşidi Kamil) bulması gerektiğine işaret etmiştir. Çünkü kişiyi Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne, Allah Celle Celaluhü Hazretlerini de kişiye sevdirenler mürşidlerdir. Mürşid-i Kamillerin vazifesi sadık müridlerini Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in yoluna bağlamaktır. Öyle olanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin de sevdiği Ayet-i Kerime ile sabittir. Allah Celle Celaluhü hazretleri Al-i İmran suresi 31’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey Muhammed! De ki: ‘Eğer gerçekten Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz. Böylece Allah’ta sizi sevsin.”

Bazı arifler demişlerdir ki: “Her kim Şeyh terbiyesi ile terbiyelenmezse, Allah Celle Celaluhü Hazretleri ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem sözü ile edeplenmez.” Bütün bunlardan da anlaşılmaktadır ki, evliyaya bağlanmak onların edepleri ile edeplenmek onları sevmek lazımdır. Çünkü şeyhler bir noktada taliplerin (talep edenlerin) çobanı gibidirler. Siz de bilirsiniz ki çobansız sürü kurdun inine düşer.9

Velileri görmek derhal ahireti, ahiret işlerini hatıra getirir. Bu bahtiyar kullar hakkında Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Fetih suresi 29’uncu ayetinde şöyle buyurur: “Secde izinden (meydana gelen) nişanları yüzlerindedir.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Peygamber devamı olan Evliya kullarını, gaflette olan kullarına acıdığı için, irşada memur kıldığı kullarını yeryüzünde kıyamete kadar devam ettirecektir. Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu hususta buyurur ki: “Kim öğrenir, öğrendiklerini öğretir ve bununla amel ederse, Melekler âleminde azim dile çağrılır.”10 Bu kimse, Allah Celle Celaluhü Hazretlerini ve ahiretini bilen kimsedir. Allah Celle Celaluhü Hazretleri onun kalbine ince bilgileri koymuş, onu gizli sırlarına muttali kılmış, onu kullarının arasından seçerek yakın kulları arasına almıştır. Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu kulunu derin âlim, insanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerine davetçi, onları korkutucu, insanlara doğru yolu gösterici ve Peygamberlerine varis kılmıştır. Bu mertebe, Peygamberliğin dışındaki mertebelerdendir. Böyle kimselere yapış, onlara Mürşid-i Kamillere muhalefet etme. Onlara düşmanlık yapma, onlardan uzaklaşma, onların nasihatini terk etme. Çünkü kurtuluşun, onların söylediklerindedir. Helak ve delalet onun sözünün dışındaki sözlerdedir. Allah Celle Celaluhü Hazretleri dilediğine ilim vereceğini Kur’an-ı Keriminde açıkça ifade ediyor. Bu cahiller bunu bilemiyorlar. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin öyle kulları vardır ki, Allah Celle Celaluhü Hazretleri bunlara sırlarını ilham melaikesi vasıtası ile öğretir ve böylece başka zahir ulemasının bilemedikleri, Kur’an ve Hadis-i Şerif’lerin sırlarını esrarlarını anlarlar. Hakiki Âlim, Allah Celle Celaluhü Hazretleridir ve böylece Allah ehli hakikatlere işaretler koyarak, nefislerini bu cahillerin taarruzlarından korumuşlardır. O münkirler inkârcılar işaretleri göremez ve anlayamazlar. Anlasalardı, bu kadar Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif’lerden sonra emanet edilen Kur’an-ı Kerim’e ve Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin Sünnetine uymuş olurlardı.

EVLİYALARIN (VELİLERİN) HİMMETİ

Himmet, kelime manasıyla kalbi, iradeyi, duygu ve düşünceyi bir noktaya toplayıp, tek hedefe yönelmek demektir. Kelime kökü Arapça “hemm”. Hemm, iyi olsun kötü olsun, herhangi bir şeyi yapmaya yönelmek, himmet ise, kıymetli, şerefli ve güzel şeylere yönelmek manasını taşıyor.

Kelime manasıyla düşündüğümüzde, her insanın azmettiği ve gayretini yönelttiği bir hedefi mevcuttur. İnsanların kimi sadece karnına, kimi de kalbine yöneliyor. Herkesin kıymeti de yöneldiği şeye göre ölçülüyor. Buradan hareketle, derdi yalnızca dünya olanın Allah Celle Celaluhü hazretleri katında hiçbir kıymeti olmaz. Hedefi Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin rızası olanın ise, kıymeti kelimelerle ölçülemez.

Bugün günlük hayatımızda himmet deyince akla yardım ve destek geliyor. ‘Falanın himmetiyle sorunum çözüldü’ derken, bana sağladığı destekle sıkıntıdan kurtuldum demeyi kastediyoruz. Böyle bir himmeti inkâr eden yok. Çünkü bütün insanlık, birbirine muhtaç bir halde yaratılmıştır. Zayıflar güçlülere, fakirler zenginlere, hastalar doktorlara, cahiller âlimlere muhtaç edilmiş; kendisine maddi-manevi imkân ve nimet verilenler de, onu muhtaçlara ulaştırmakla görevlendirilmiştir.

Çokça tartışılan velilerin ve kâmil mürşidlerin himmeti meselesine gelince; buna mürşidin teveccühü, manevi tasarrufu, nazarı, feyzi ve duası da denir. Velilerin uzaktaki kimselere himmet etmesine ve tasarrufta bulunmasına bazıları itiraz ediyor. Mesele, ruhani âlemde ruh vasıtası ile cereyan ettiği için, maddi şartlara mahkûm olmuş akıl onu anlamakta zorlanıyor. Çünkü bu himmet ve yardım farklı boyutlarda, bilinen zaman ve mesafe ölçüleri dışında tezahür ediyor. Bu nedenle onu bizzat tecrübe etmeyenler, olduğuna inanmak ve olayı anlamak için delil ve izah istemekteler. Bunda haklılar. Biz de meseleyi işin ehline ve onu tecrübe edenlere soracağız. Bu konudaki delilleri ortaya koyacağız. Yanlış anlama ve uygulamaları tespit edeceğiz.

Tasavvuf erbabına göre himmet; kulun kendisini veya başkasını bir hayra ulaştırmak, bir şerden korumak veya bir kemâli ele geçirmek için bütün ruhanî gücünü kullanarak kalbiyle Cenab-ı Hakk’a yönelmesidir.11

Himmet, ilahi nurla temizlenmiş ve takva ile yücelmiş ruhların Allah Celle Celaluhü hazretlerinin izniyle muhtaç kullara yardım etmesidir. Bu âli ruhlar zamana bağlı değildir, mekân ile sınırlanmazlar. Maddi şartlar engel olmaz onlara. Himmet, kâmil velilere emanet edilmiş ilahi bir nurdur. O nur ile yol alır, hak yolcularını terbiye ve takviye ederler.

Himmet, Allah Celle Celaluhü hazretlerinin bir rahmetidir. Himmet ehli, bir rahmeti yerine ulaştırmakla görevli Allah’ın dostudur. Kur’an ifadesiyle onlara “(cündullah) Allah’ın askerleri” denir. (Müddesir suresi ayet 31) Sayılarını, yerlerini ve görevlerini ancak Allah Celle Celaluhü hazretleri bilir. Onlar, meleklerden ve kâmil müminlerden oluşur. Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri, onlar vasıtasıyla dilediklerine yardım edip, müşküllerini çözer. Aslında kuluna destek veren ve müşkülünü çözen Allah Celle Celaluhü hazretleridir. Peygamber olsun, veli olsun, diğer varlıklar vasıtadan başka bir şey değildir. Bu hakikati Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle ifade buyuruyor: “Asıl veren Allah’tır, ben ise verileni taksim edip yerine ulaştırmakla görevliyim.”12

EVLİYA-ÜŞ-ŞEYTAN (MÜTEŞEYYİH)

Şeytanın dostları, iman ve İslam düşmanı müfsid, mülhid, zındık, sapık ve kâfir fikirlerini savunan kimselerdir ve daima şeytanın iğfal ve vesveselerine kapılarak Müslümanları Hak yolundan batıl yola çevirmeye çalışan kimselerdir.

Cenabı Hak Celle ve Ala Hazretleri böylelerini Bakara suresi 257’nci Ayet-i Kerimesi ile bildiriyor: “Küfredenlerin evliyaları (dostları) şeytandır. O da (şeytanda) kendilerini nurdan (imandan ayırıp) karanlıklara (küfür yollarına) çıkarır Onlar cehennemin yaranı (ve adamlarıdırlar. Onlar orada (cehennemde) bir daha çıkmamak üzere, ebedi kalıcıdırlar.”

En’am suresi 121’inci Ayet-i Kerimesinde de şöyle buyurmuştur: “Elbette şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi evliyalarına (dostlarına) mutlaka telkinlerde bulunurlar. Eğer onlara (şeytanın dostlarına) itaat ederseniz, şüphesiz ki Allah’a eş tanıyanlarsınızdır.”

Bu Ayet-i Kerime’lerden anlaşılmıştır ki, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Evliyaları karşısında bir de şeytanın evliyaları vardır ve bu şeytanın Evliyaları Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığı gibi daima yalan ve batılları telkin ederler.

Allah Celle Celaluhü Hazretlerini ve Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizi sevdiğini iddia ediyorsa Artık vakit kaybetmemeli. Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif’lerle sabit olan evliyaya teslim olmalı, inkâra kalkıp dinini imanını yitirme, dünyadan ahiret âlemine eli boş perişan olarak gitmek istemiyorsan bir Mürşid-i Kamil eteğine yapışmalı, dünyada iken Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızasına, Cennette Cemalini görmeye layık olmaya bakmalıdır.

EVLİYANIN (VELİLERİN) ÇEŞİTLERİ

Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları, bölük bölüktür. Kimileri kendinden haberdar, kimileri ise, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevdiği bir kulu, veli bir kulu olduğunun farkında bile değildir

Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları dört gruba ayrılır:

1. Hem kendileri hem de halk tarafından veli oldukları bilinen evliyalar. Allah Celle Celaluhü Hazretleri onlara velayet sınırının son noktasını ihsan etmiş ve kendilerine marifetini vermiştir. Ancak onları irşad mertebesinin tamamını da ihsan ettiğinden geri göndererek halkı irşad etmekle görevlendirmiştir. Bunlara “Hassül Havas” denir.

2. Veli olduklarını ne kendileri ne de halkın bildiği velilerdir. Onları her yönleriyle sadece Allah Celle Celaluhü Hazretleri bilir. Bunlar Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin “Velilerim benim bilgim altındadırlar, onları benden başka kimse bilmez” buyurduğu guruptandırlar. Bunlara “Has” denir.

3. Kendilerinin veli olduğunu bilmelerine rağmen halkın veliliklerinden haberdar olmadığı evliyalardır. Bunlar arasında âlimleri, abdalları sayabiliriz. Eğer onlardan birisi eksilirse, geride kalanlar Salih müminlerden birini onun yerine getirirler. Halk, onların kim olduğunu bilmeden sadece “üçler”, “yediler”, “kırklar”, der.

4. Bu gruba girenler ise halk tarafından veli olarak tanındıkları halde kendilerinin böyle bir şeyden haberleri yoktur. Yani velilikleri halka açık, kendilerine de gizlidir.13

Şunu iyi bilmeli; Hak yoluna çıkan herkese bir Mürşid-i Kamil şüphesiz gereklidir. Bir kimse Allah Celle Celaluhü Hazretlerini sevmezse, O’na talib de olamaz. Onun için “Mürşidler, kişiye Allah’ı sevdirirler” demişlerdir. Talep eden Allah Celle Celaluhü Hazretlerini gereğince sevdikten sonra Allah Celle Celaluhü Hazretlerine de o Talibi sevdirirler. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Al-i İmran suresi 163’üncü ayetinde şöyle buyurur: “O emin kimseler, Allah katında derece derecedirler.”