Salavat-ı Şerife

AYET-İ KERİME’LERLE SALÂVAT-I ŞERİFENİN İZAHI

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Ahzab Suresi Ayet 56’da Buyuruyor ki: “Gerçekten Allah ve Melekleri Peygambere Şeref ve şanını, yüceltirler Ey İman edenler! Siz de ona Salât edin ve gönülden teslim olun.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Fussilet Suresi Ayet 46’da buyuruyor: “Kim Salih amel işlerse, kendine; kim de kötülük ederse, yine kendinedir. Yoksa Rabbin, asla kullara zulmedici değildir.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri melekleri ile beraber Resul-ü Azam Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat-ı Şerife getirirken biz bir kul olarak Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e niçin Salâvat-ı Şerife getirmeyelim? Eğer Müslüman’ım diyorsak acaba bizi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat-ı Şerife getirmekten alıkoyan nedir? Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin Ayet-i Kerime’sinde buyurduğu gibi iyilik yaparsan kendine ve kötülük yaparsan da yine kendine yaparsın sözünü düşündük mü? Ahiret âleminde dünyada iken yaptığın kötülüğü nasıl defedeceksin, o kötülüğü şu dünyada iken def edersen, gücünün yettiği kadar Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin rahmet deryasına bir gün olur dalarsın.

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin manevi denizine koyuver kendini, rıza kapısına erişir. Zira Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara Suresi 286’ncı Ayet-i Kerime’sinde buyurur ki: “Allah bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bizi ruhlar âleminden şu imtihan odası olan âleme tertemiz gönderdi. Kendimizi mahlûkatın aşağılarına indirmeyelim, Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Tin Suresi 4 ve 5’inci ayetlerinde ne buyuruyor: “Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu (küfre varınca) aşağıların aşağısına çevirdik (Cehennemlik yaptık).”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Ayet-i Kerime’sinde de beyan ettiği gibi kuluna hiç zulmetmez. Yalnız kul kendi kendine zulmeder.

İnsan gücü nispetinde Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yönelir de âleme gönderiliş gayesi olan zikri ile meşgul olursa, dünyada iken Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin aşkına, muhabbetine Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimize ve Evliyaullah’a vasıl olur. Aksini yaparsa Ayet-i Kerime’de de beyan buyrulduğu gibi hayvandan da aşağı olarak dünyadan ebedi âleme göç edip gider ve o âlemde hali çok perişan olur. Nitekim Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri dünyadan ahirete iman-ı kâmil sınıfında göç edememiş hayvan sınıfında göç etmiş ise halinin beka âleminde ne olacağını Gaşiye Suresi 2–7 arası ayetlerde beyan ediyor: “Bir takım yüzler vardır ki, o gün zelildir; Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur. Kızgın ateşe girerler. Kaynar bir kaynaktan içirirler. Onlara (hayvanların bile sakınıp yiyemediği) nebattan başka yiyecek yok.”

Âleme gönderiliş gayesini yerine getirmezsek ebedi âlemde neler ile karşılaşacağımızı Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni Kur’an-ı Keriminden öğrendik. Ruhlar âleminde verdiği sözü şu âlemde yerine getirmeye çalışmalı, âleme gönderiliş gayemiz üç maddede toplanır. Birincisi: Fikretmek, Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bizi insan yarattı ve Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e de icabet ümmetinden kıldı. Birinci gayedeki tefekkürümüzü bu şekilde yerine getirdikten sonra ikinci gayede Şükür ibadetleri yerine getirilir. Bu şükür ibadetleri namaz, oruç, zekât, hac, kelime-i şehadet. Üçüncü gaye ise Tarikat yolunda daim olmak, Takva tarikat yoluna intisap edince evvela her gün muntazaman günahına tevbe ederek Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e her gün Salâvat-ı Şerife getirilir. O zaman Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin beyan eylediği Gaşiye Suresi 9 ve 10’uncu Ayet-i Kerimesine Mazhar olmak mümkün olur: “Bir takım yüzler de o gün mesuttur. (Dünyadaki) çalışmasından ötürü, hoşnuttur. (Kıymet ve mevkii) yüksek bir Cennet’te…”

Nisa Suresi 69 ve 70’inci Ayet-i Kerimelerinde de şöyle buyurulur: “Allah’a ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimize itaat edenler, işte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberlerle, Sadıklarla, Şehitlerle ve iyi kimselerle, beraberdirler, Bunlarsa ne güzel birer arkadaş İşte itaatkârlara yapılan bu ihsan Allah’tandır .”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin gönderdiği Ayet-i Kerime’lerine inanmayan, itikat etmeyen bedbaht insanlar hakkında Nisa Suresi 14’üncü ayetinde şöyle buyuruyor: “Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder, Şeriat hükümlerini çiğneyip geçerse, onu da içinde ebedi olarak kalmak üzere ateşe koyar. Onun için, rüsvay edici, aşağı düşürücü bir azap vardır.”

Gerçekten inancında sadıksan, Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerini sevip rızasına ermek için, Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’in de şefaatine nail olmak için inancını göstermen lazımdır. Zira seven sevdiğinin ismini çok söyler. Biz de eğer, sevdiğim dediğimiz Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin ismini anıp, Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’in de üzerine çok Salâvat-ı Şerife getirebiliyorsan o zaman sözümüzde sadıkız, değilse o zaman yalan söylüyoruz demektir.

Malum olduğu üzere feyzin kaynağı Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’dir. O’na ne kadar çok Salâvat-ı Şerife getirilse, yine azdır, ne kadar çok Salâvat-ı Şerif getirilirse, Efendimiz’le o kadar çok münasebet peyda edilmiş olur.

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e günde bin ve daha fazla Salât-ü Selam getirenin, cennetteki yerini görmeden ölmeyeceği gibi, kalbi ferah ve sürür içinde, bütün zulmetlerden salim olacağı ve sayısız ilahi nimetlere mazhar olacağı bildirilmektedir. Sadaka vermeye gücü yetmeyen, sair hayırlara iştirake imkânı olmayan kimseler için Efendimiz’e Salât-ü Selam getirmek en büyük fırsattır.

SALÂVAT-I ŞERİFE HAKKINDA HADİS-İ KUDSİ’LER

Âlemlerin Fahr-i Ebedisi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Hazreti Cebrail Aleyhisselam’ı gönderdi. Hazreti Cebrail Âlemlerin Rabbinden müjdeci olarak geldi ve şöyle dedi: “Sen şuna razı değil misin Ya Muhammed? Ümmetinden sana bir Salâvat-ı Şerife okuyan herkese Ben on salâvat okurum, ümmetinden sana bir selam gönderen herkese Ben on selam yollarım.” Allah-ü Teala Hazretleri’nin kuluna selamı şu manaya gelir. “Sana bir kere selamla dua eyleyen kimseye on selam ederim ki, her selam karşılığında ona on beladan necat ihsan ederim.” buyurdu. İyilerin iyiliklerinden dolayı amel defterleri kapanmayacağı gibi fenalarında bıraktıkları fenalıklar devam ettiği müddetçe günah defterleri kapanmayacaktır.1

Yine buyruldu ki: “(Ya Muhammed ) Seni Benim zikrimden bir zikir kıldım. Seni zikreden Beni zikretmiş olur. Seni seven Beni sevmiş olur.” Bu hususta Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu: “Beni zikreden Allah (CC) Hazretleri’ni zikretmiş olur. Beni seven Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sever” buyurdu.2

Âlemlerin Efendisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz diğer Hadis-i Kudsi’yi bize şöyle buyuruyor: “Cebrail Bana gelerek; ‘Ya, Muhammed! Allah-ü Teala hazretleri Buyuruyor ki: Ey Habibim! Sana selâm veren herkese ben de selâm veririm. Sana Salâvat getirene ben de salâvat getiririm ki, seni anar ve sana Salâvat-ı Şerife getirirse, ben onu asla cehennemde yakmam.” dedi. 3

SALÂVAT-I ŞERİFE HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER

Salât Kelimesi Allah-ü Teala (CC) Hazretleri’ne nispet edilirse rahmet, meleklere nisbet edilirse istiğfar, Peygamberlere nispet edilirse şefaat, mü’minlere nispet edilirse dua manasına gelir. “Selâm” Esma-i Hüsna’dan olup Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerinin Kur’an-ı Kerim’de geçen doksan dokuz isminden birisidir. Lügat manası, “her türlü sıkıntılardan uzak olup selâmete esenliğe ermek” demektir.

Abdullah bin Amr El As Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kim Bana bir defa Salât getirirse, Allah Celle Celaluhü Hazretleri de buna karşılık o kimseye on rahmet eder.”4

İbni Mesud Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor “Kıyamet günü insanların Bana en yakını, üzerime Salâtı en çok olanıdır.”5

Evs. bin Evs Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bir gün: “Cuma günü, günlerinizin en faziletlilerindendir. O günde benim üzerime Salât-ü Selamı çok getirin. Zira sizin salâtınız bana arz olunmuş bulunur.” buyurdu. Ashab-ı Kiram: “Ey Allah’ın Resulü! Siz çürümüş halde iken bizim Salât-ü Selamımız sana nasıl arz olunur?” dediler. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Allah, Peygamberlerin cesetlerini (yiyip çürütmeyi) arza haram kılmıştır.”6 buyurdu.

Diğer Hadis-i Şeriflerinde de Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor: “Yanında anıldığım halde üzerime Salât-ü Selâm getirmeyen kimsenin burnu (yerlerde) sürünsün.”7

“Kabrimi bayram yerine döndürmeyiniz. Üzerime Salât-ü Selam getiriniz, zira sizin salâtınız, nerede okumuş olursanız olun, muhakkak bana ulaşır.”8

“Bir kimse üzerime Salât-ü Selam okursa, Allah onun Selamını alayım diye bana ruhumu mutlaka iade eder.”9

İmam-ı Ali Kerremullahu veche Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyuruyor “Hakiki cimri, yanında anıldığım halde üzerime Salât-ü Selam getirmeyendir.”10

Fedale bin Ubeyd Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz bir gün namazından sonra dua eden ve Yüce Allah’ı Tazim ve O’na hamd etmeyen ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimize Salât-ü Selam getirmeyen bir şahsın yalvarışını duydu. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz : “Bu adam acele etti!” buyurdu, sonra o kimseyi çağırdı. Ona hitaben: “Sizden biriniz dua edeceğinde, noksan sıfatlardan münezzeh olan Rabbine hamd ve övgü ile başlasın. Sonra Peygamberimiz üzerine Salât-ü Selam getirir, daha sonra dilediği duayı yapar.”11

Hamd, duanın başı, Salâvat-ı Şerife ise kanatlarıdır. Lâhutî fezada, duanın yüksele bilebilmesi ve duaların kabul olunacağı makama ulaşması için bu baş ve kanatlara sahip olması şarttır. Aksi halde dualar, el açıp yalvaranın kucağına düşer.

Ebu Mumhammed Ka’b bin Ucre Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Birisi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Sana nasıl Selam vereceğimizi biliyoruz fakat üzerinize nasıl Salât ve Dua edeceğiz?” dedi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Ya Allah, Muhammed ve âli üzerine, İbrahim’in âline rahmet ettiğin gibi, Rahmet et. Zira Sen, hamd ehilsin ve Büyüksün. Ya Allah! Muhammed’e ve âli üzerine, İbrahim’in âline bereket verdiğin gibi, bereket ihsan et. Sen hamd ehilsin ve Büyüksün” deyiniz.” dedi.12

Ebu Mes’ud El-bedri Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte “Biz, Sa’d bin Ubade’nin meclisinde otururken Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yanımıza geldi. Beşir bin Sa’d, Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e: ‘Ey Allah’ın Resulü! Allah bize, sana Salât-ü Selam etmemizi emretti. Sizin üzerinize nasıl Salât okuyayım?’ dedi. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz sükût etti. O kadar ki, biz keşke o, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e bunu sormasaydı temennisinde bulunduk. Sonra Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz: ‘Ya Allah! İbrahim’e ve âline rahmet ettiğin gibi, Muhammed’e ve âline de rahmet eyle, İbrahim’e ve âline bereket verdiğin gibi, Muhammed’e ve âline, aile efradına bereket ihsan eyle! Muhakkak sen övülmeye layıksın ve büyüksün’ deyiniz. Selam da öğretildiğiniz gibidir.”13

Ebu Humeyd Es-said Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Ashab-ı Kiram sordular: “Ey Allah’ın Resulü! Senin üzerine nasıl Salât-ü Selâm edelim?” dediler. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz : “Ya Allah! İbrahim’e rahmet ettiğin gibi, Muhammed’e, eşlerine ve soyundan gelenlere rahmet et. İbrahim’e bereket, verdiğin gibi, Muhammed’e, eşlerine ve soyundan gelenlere bereket ver. Muhakkak Sen, övgüye layık ve Büyüksün’ deyiniz.”14

Hazreti Ömer Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte: Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’in İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh Hazretleri’ne söylediği Salât-ü Selam şudur: “Allahümme Salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim.” Bu Salât-ü Selam, yukarıda da buyrulduğu gibi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’i ve O’nun hl-i Beyt’inin hepsini içine almaktadır. Yine buyruldu ki: “Her dua Hakk’a çıkmadan memnudur. Bu duaya Salâvat-ı Şerife eklenirse, o dua yükselir. Dergâha icabet eder vasıl olur.”15

Basra Emiri, Âlemlerin Efendisi Hazreti Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e her gece bin beş yüz ile iki bin Salâvat-ı Şerife getirirmiş. Bir gece gaflete düşüp Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat-ı Şerife getirmeyi unutup uyumuş. Basra emrinin gaflete düştüğü gece Rabiatül Adeviyye Rahmetullahi aleyh Hazretleri dünyaya geldi. Rabiatül Adeviyye Rahmetullahi aleyh Hazretleri dünyaya geldikleri gece, annesi babası çok fakir olduklarından çocuğa saracak bir bez parçası bulamadılar. Bu üzüntü ve telaş ile uyudular. Rabiatül Adeviyye Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin annesi Habibe Hatun bir rüya görür. Rüyada Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi görür. Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz der ki: “Ey Habibe! Niçin üzülüyorsun? Efendine söyle Basra emrine gitsin ve desin ki, ‘Her gece Resûlüllah’a bin beş yüz ile iki bin Salâvat getiriyordun, dün gece unuttun. Bunun cezası ise iki bin dinardır.’ O iki bin dinarı efendine versin, kızın Rabia hayırlı olsun ey Habibe!” buyurur. Habibe Hatun rüyasını efendisine aynen anlatır ve Rabiatül Adeviyye Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin babası Basra emrine giderek rüyayı aynen anlatır. Basra emiri de aynı rüyayı gördüğünü söyler ve bir kese altın vermek ister. Rabiatül Adeviyye Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin babası der ki: “Ey emirim! Peygamber Efendimiz’in eşiğisin. İki bin dinardan fazlasını alamam. Sadece emir buyrulan iki bin dinarı alırım.” buyurdu.16

Evliyaullahtan Süfyan-ı Sevri Rahmetullahi aleyh Hazretleri der ki: “Ben Hacda idim. Kabe-i Muazzama’yı tavaf ederken bir delikanlı gördüm ki, Kabe’de, Arafat’ta, Müzdelife’de ve Mina’da ve Kabetullah-ı tavafta Salâvattan maada hiç bir dua okumadı. Ancak Nebiyy-i Muhterem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam etti. Kendisine münasip bir zamanda münasip bir lisan ile sordum. ‘Her yerin bir duası vardır! Eğer bilmiyorsan sana tarif edeyim’ dedim. Delikanlı: ‘Hepsini bilirim. Başımdan geçen bir hadiseyi size haber vereyim de ne için dua okumadığımı ve yalnız Âlemlerin Efendisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam getirdiğimin sebebini görürsün.” dedi ve anlatmaya başladı. “Biz Horasan ehliyiz. Hac kafilesi Horasan’dan kalktı, ben de babam ile farz olan vazifeyi eda için kafileye katıldık. Vaktaki dağlar dereler aştık, sahralar geçtik ve Küfe şehrine vardık. Pederim rahatsızlanıp gece yarısı ahirete göçtü. Üzerini örttüm, kimseyi rahatsız etmemek için Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne tevekkül edip için için ağlayarak oturdum. Bir aralık beni gurbet illerinde yalnız bırakan babamı tekrar görmek istedim. Bir de yüzünden örtüyü kaldırdım ki, babamın başı eşekbaşına dönmüştü. Ben bu hali görünce ne yapacağını şaşırdım, ne yüzle bunu ahaliye söyleyebilirdim? Böyle düşünürken bana uyku hali gibi bir hal geldi. O aralık çadırın kapısı açılıp içeriye, yüzü örtülü bir zat girdi ve yüzünden nikâhını kaldırdı. Bana dedi ki: ‘Ne kadar üzüntülüsün! Bu ne büyük gam böyle?’ Ben cevaben: ‘Efendim! Bu başıma gelen saadet değildir ki, gamsız olayım. Hem ben gamlı olmayayım da kimler gamlansın?’ dedim. Hemen yürüdü, babamın yattığı yere varıp üzerinden örtüyü çekip babamın yüzünü eliyle mesh eyledi. Ben de kalktım baktım ki, babamın yüzü eskisinden güzel, ayın on dördü gibi nurlanmış parlıyor. Bu mucizeyi görünce o zatı mukaddese yanaşıp: ‘Siz kimsiniz, ey iyilik seven insan? Diye sorduğumda: “Ben Muhammed Mustafa’yım!’ deyince ben: ‘Ya Resûlüllah! Bu hal nedir? Allah aşkına bana söyleyin!’ Mübarek ayaklarına kapandım ve ağlayarak niyaz ettim, bana lütuf ile dedi ki: ‘Senin baban tefeci idi, faiz yerdi. Tefecilik yapanlara hüküm budur. Ya dünyada veyahut ahirette eşek suretine girse gerektir. Amma Allah-ü Sübhanehü senin babanı bu surete dünyada iken koydu, buna mukabil babanın dünyada iken iyi bir hasleti adedi vardı. Yatağına yatmadan evvel her gece bana yüz defa Salâvat okurdu. Vaktaki bana babanın bu hale geldiğini ümmetimin verdiği Salâvatı bana ulaştıran melek tarafından haber verilince hemen Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden sana Salâvat okuyan baban için Şefaatçi olmamı istedim. Müsaade olundum. Ben de geldim, şefaat ile babanı bu halden kurtardım.’ dedi. Ben de bundan böyle hiç bir dua etmem, ancak Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam ederim diye ahdettim. Zira Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam, dünya ve ahirette insana kâfi geleceğini anladım.’ dedi.”17

Âlemlerin Efendisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e bir Salâvat okuyan kurtuluşa ererse, binlerce Salâvat okuyanın erişeceği dereceleri düşünürsek. Bir de Salâvat-ı Şerife okuyanların dünyada belalardan nasıl kurtulduğunu, asr-ı saadette olan bir vakıa ile anlatalım: Vakti Saadette bir Yahudi: “Devemi çaldı” diye bir Müslüman’ı Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e getirdi. Yalancı şahidler, münafıklardan idiler. Li Hikmetillah, deliller müslümanın aleyhinde görüldüğünden o Müslüman’ın devesini alıp Yahudi’ye verirler. İslam dininin hükmüne göre o Müslüman’ın elinin kesilmesi lazımdır. Mümin bunu böyle bildiği için ellerini Bari Gâhı İlahi’ye açarak: “İlâhi! Benim Mevlâm! Sen her şeye kadirsin, bana iftira ettiler. Ben bu deveyi çalmadım. Sen, her şeyi bilensin. Nebiyyi Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in üzerine okuduğum Salâvat-ı Şerife hürmetine beni bu rezaletten kurtar. Sen her şeye kadirsin! Şu deveye dil ver, bana şahid olsun.” diyerek öyle bir deruni “Ah” eder ki, Rahmet-i ilâhi Cuş-u Huruşa gelip, her şeye Kadir olan Allah Celle Celaluhü Hazretleri, bizlere lisan verip söyleten Allah Celle Celaluhü Hazretleri için ne güçlük var ki, deveyi konuşturamasın. Deve Aşkı ilahi ile dile gelip: “Ya Resûlüllah! Ben bu mü’minin devesiyim. Bu adamlar ise yalancı şahitlerdir. Bu Yahudi bu mümine iftira etmiştir.” diyerek o Yahudi’nin elinden kurtulup, mü’min adama doğru itaat ederek gelir, onun önünde diz çöker. Bu hadiseyi görenlerin imanının nuru artar. Yahudi’nin yalancılığı ve iftirası meydana çıkar. Münafıklar ise rezil olurlar. Hazreti Nebiyyi Muhterem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz o şahsa sorarlar. Dikkat edilsin! Efendimizin soruşu bilmediğinden değildir. Allah-ü Zülcelâl Hazretleri Tur-i Sina’da: “Ya Musa! Elindeki nedir?” diye sormuştu. Bilmediğinden, görmediğinden mi idi acaba? Buna Mazhar-ı Kelâm denilir. Sırların bize duyurulması içindir. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in Salâvat hakkında o şahsa soru sormaları, salâvat vermenin kerametlerini bizlere beyan içindir). Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Arabî’ye hitaben: “Ey Mü’min! Bu keramete ne ile nail oldun? Allah Celle Celaluhü Hazretleri senin hakkını gözetmek için deveye dil verdi, seni bu dünya belasından kurtardı.” der. O mü’min de: “Ya Resûlüllah! Ben her gece sana on defa Salâvat okumadan yatmam.” der. Nebiyyi Adil Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Senin elini dünyada kesmekten kurtaran Allah Celle Celaluhü Hazretleri, ahirette bana verdiğin Salâvat-ı Şerife hürmetine seni cehennem azabından kurtaracaktır.” der. “Bir kimse akşam sabah bana onar defa Salâvat okusa, Allah Celle Celaluhü Hazretleri o kulu kıyamette in’am etti, iman etti. Nebilerle, sıddıklarla beraber haşr eyleyip Nebilere ihsan ettiği gibi o kula da ihsan eder.” buyrulmuştur.18

İmam-ı Ali Kerremullahi Veche Hazretleri’nden rivayet edilen Hadis-i Şerif’te Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurur: “Dua eden kimse Peygamber’e Salât etmedikçe duası perdelidir. Dergâhı icabete vasıl olmaz.”19

Melekler getirilen O Salâvattan yükselen kokuyu ruhaniyetleri yolundan alırlar ve Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize Salâvat okunan meclisten geldiğini birbirlerine söylerler. Âlemlerin Efendisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in gerek hayatlarında ve gerekse vefatlarından sonra Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek ruhlarından ledünni ilimleri ve ilahi marifetleri almak hususunda faydalanmak, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden feyz alacak olan varisler arasında ruhani bir münasebetin (irtibatın) meydana gelmesine bağlıdır. Çünkü vehbi, ledünni ve gaybi ilimler ve ilahi marifetler, ruhani şeylerdir. Onun için Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’le bu ilimleri Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden feyz yoluyla alacak evliyanın arasında ruhani bir irtibatın olması lazımdır. Zira kesbi (zahiri) ilimler sadece Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek sözlerini duymak, işlerini, hareketlerini ve hallerini yani Sünnet-i Seniyyesini görmekle elde edilir. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’le ruhani irtibat ise ancak ona manevi olarak yönelerek, kalbe Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in peygamberlik nuruna kâmil bir sevgi ile bağlayarak İslamiyetin bildirdiği şekilde nefisle mücadele ederek onun gerçek varisleri evliyaya uyarak ve Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in bildirdiği şekilde evliya izamının da tarifi ile nefsi terbiye etmekle mümkün olur.20

İbni Mesud Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz, şöyle buyurur: “ İnsanların şefaatime en layıkı, bana en çok Salâvat okuyanlardır.”21

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz, diğer bir Hadis-i Şerif’lerinde “Bana Salâvat okuyan kimseye melekler Salâvat okur. Bana Salâvatı devam ettirdiği süre meleklerin ona Salâvatı devam eder. Bu duruma göre Salâvatı ister çok ister az okusun.”22 buyurmaktalar.

Abdurrahman bin avf Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz “İnsana cimrilik yönünden şu yeter: Yanında adım geçtiği halde bana Salâvat okumaz.”23buyurdular.

Ebû Süleyman Darani şöyle anlattı: “Bir kimse Allah-ü Teala Hazretleri’nden bir hacet dileyeceği zaman Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in üzerine çokça Salâvat getirsin. Bundan sonra hacetini Allah-ü Teala Hazretleri’ne arz etsin. Duasının sonunu da yine Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat okuyarak tamamlasın. Allah-ü Teâlâ Hazretleri iki Salâvat arasında yaptığı duayı kabul buyurur. Çünkü Allah-ü Teâlâ Hazretleri çok kerem sahibidir. İki makbul Salâvatın arasında makbul olmayan şey bırakmaz.”24

Abdurrahman bin avf Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle haber verdi: “Cebrail Aleyhisselam bana geldi. ‘Ya Resûlüllah! Senin ümmetinden bir kimse senin üzerine bir defa Salâvat okursa, yetmiş bin Melaike-i Kiram, size Salât okuyan mü’min için ‘Ya Rabbi! Bu kulunu affeyle’ diye Rabbül Âlemin’e dua ederler.’ İşte bir kimseye melekler salât ederlerse, o kimse ehli cennetten olur.”25

Bir kul Âlemlerin Efendisi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e bir defa Salâvat-ı Şerife okuduğu zaman eriştiği nimete bakınız. Günde Âlemlerin Efendisi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in üzerine yüz defa veya daha fazla Salâvat-ı Şerife okumaya devam edenleri Âlemlerin Efendisi şefaatinden hiç mahrum eder mi? Onun için Salât-ü Selamı hiç unutmayalım. Hadis-i Şeriflere devam edelim.

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz buyuruyor: “Bana Salâvat okuyan için sırat üstünde büyük bir nur olacaktır. Bir kimse sırat üstünden geçerken nur ehli olunca cehennem ehli olmaz.”26 Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu Hadis-i Şerif’iyle sırattan selametle geçiş sebebini beyan buyurarak bunu ümmetine merhamet olarak anlattı.

Resûlüllah Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz yine buyuruyorlar: “Bir gün bana Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin dört meleği geldi. Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail idiler. Cebrail Aleyhisselam Bana dedi ki: ‘Ya Resûlüllah! Senin ümmetinden bir kimse zatı risalet penahına günde on defa Hulusi kalp ile Salât etse, yarın kıyamet gününde ben onun elinden tutar, sıratı kuşlar gibi geçiririm.’ buyurdu. Mikail Aleyhisselam buyurdu: ‘Ben o kula senin Kevserinden kana kana içiririm.’ İsrafil Aleyhisselam dedi: ‘Ya Resûlüllah! O ümmetin affı için başımı secdeye koyarım. Allah Celle Celaluhü Hazretleri onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.’ Azrail Aleyhisselam da: ‘Ya Nebiyallah! Sana günde on defa Salât edenin ruhunu Peygamberler gibi kabzederim.’ dediler.” Bunun üzerine Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Bu ne büyük Lütuf Ya Rabbi! Bu ne büyük ihsan Allah’ım .”27 buyurdu. Böyle bir ganimeti kaçıran Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni ve Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’i unutan gafillere ne kadar yazık.

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz Buyuruyor:“Cebrail Aleyhisselam bana geldi şöyle dedi: ‘Ya Muhammed! Ümmetinden sana kim Salâvat okursa, yetmiş bin melek ona Salâvat okur. Bir kimseye melekler Salâvat okuyunca o cennet ehli arasına girer.”28

“Seyyidel Mürselin, Hatemen Nebiyyin, Habibi Rabbil Âlemin olan Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ve O’nun âli üzerine Salât eyleyip, o Salâvat-ı Şerife hürmetine rızkımıza genişlik hayırlara başarı, iki cihanın saadetine ve rahatına bizleri nail eylesin.” Bu Salâvatı Ashab-ı Kiram’dan on beş kadar kimse rivayet etmiştir. İmam-ı Azam Rahmetullahi aleyh Hazretleri, bu Salâvat-ı Şerife üzerine şöyle buyurmuştur: “Beyt-i Şerif’in duvarına kudret hattı ile yazılan bu Salâvat-ı Şerife’den daha faziletli bir Salâvat-ı Şerife bilmiyorum.”29

Âlemlerin Efendisi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem buyuruyor: “Bir kimse bana Salâvat okumayı unutursa, cenneti kaybetmiş olur.”30Kasten Salâvat okunması terk edilirse öyledir. Kasten Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat okumayı terk eden kimse, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e buğz ve ona inatla yapıp tazim etmezse, bunun sonucu şudur: Cennete hiç giremez, cehennemde ebedi kalır. Ömründe bir defa Salâvat okuyup sonra Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in ismini söylediği veya bir başkasından işittiği zaman gaflet veya tembellik icabı Salâvatı ve O’na tazimi terk ederse, cennet yolunda yanılır. Cennete girmekten geri kalır. Sonunda cennete girer ama aradan nice zaman geçtikten sonra. Bu yoldan Salâvatı terk eden kimse kâfir olmaz, fasık olur. Eğer affa uğramazsa cennete girmeye geç kalır. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e salâvatı terk eden kimse cennet yolunda saptığına göre ona salâvat okuyan kimse doğru cennete girer buyrulmuştur.

Abdurrahman bin avf Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu: “Dünya hayatında bana çok Salâvatı Şerif okuyanınız ahirette en çok zevce alanınız olacaktır.” 31 Cennet ehlinin zevce almak yönünden birbirinden farklı durumları vardır. Bu dünya amel yeridir. Yüce Hakk’a kul olan burada ne kadar kulluk ve ibadet işinde terakki ederse, mükafat âlemi olan ahirette Yüce Hakk ona o kadar çok ikram ihsan edip diğerlerinden, ayrı bir durum kazandırır.

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in üzerine getirilen Salâvat-ı Şerife dahi en faziletli ibadetler arasında olduğuna göre, ne kadar çok okunursa, o kadar çok lütuf ihsanı gelir. İbni Sebi Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu: “Bir kimse şanımı tazim için bana bir Salâvat okuduğu zaman, Allah-ü Teala Hazretleri onun okuduğu Salâvat-ı Şerife lâfzından bir melek yaratır. Onun bir kanadı doğuda, bir kanadı da batıdadır. Onun iki ayağı da yerin yedinci alt tabakasındadır. Boynu arşın altına kadar uzanmıştır. Allah-ü Teala Hazretleri o meleğe şu emri verir. ‘Bu kulum Resulüme salâvat okuduysa, sen de ona salâvat oku!’ der ve o melek kıyamete kadar o kula salâvat okur.”32 Bu Hadis-i Şerif’in açık manası şöyledir: Allah Celle Celaluhü Hazretleri o ulu meleğe şu emri verir. “O kulum, benim Peygamberim Resulüm’ün üzerine salâvat okumaktadır. Bu salâvatı ile o şeriatının devamını ister, ona tazim edip şanını yüceltir. O’nun Makam-ı Mahmud’a çıkmasını ve ümmeti hakkında şefaatinin kabulünü niyaz eder. Onun bu Salâvatına karşılık sen de o kuluma Salât edip günahlarının affı için dua et. Kaldı ki, ben seni onun okuduğu salâvat lafzından (sözünden ötürü) yarattım.” buyurur. İşte bu emir icabı o ulu melek, ta kıyamete dek Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam okuyan kul için mağfiret talep edip Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden bağışlanmasını diler.33

Fahri Âlem, Seyyid-i Veled-i Âdem Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz mübarek kabirlerinde dirilir. Merhum ümmetlerinden mübarek zatlarına Salât ve selam getirenlerin getirdikleri Salât-ü Selamlarını melekler kendisine arz ederler. Onların şefaat dilediklerini bu hususlardaki rica ve niyazlarının Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin yardımı ile bizzat kendileri duyar. Bir rivayete göre her mü’minin alnında iki kaşının ortasında bir melek tayin olunmuştur. Bu melek o mü’minin getirdiği Salât-ü Selamı Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e ulaştırıp tebliğ eder.

Enes bin Malik Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen diğer bir Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurur: “Bir kimse bana salâvat okursa, Allah Celle Celaluhü Hazretleri ona on salât eder. Bana on salâvat okuyan kimseye Allah Celle Celaluhü Hazretleri yüz Salât eyler. Bana yüz salâvat okuyan kimsenin cesedini Allah Celle Celaluhü Hazretleri ateşte yanmaya haram kılar ve onu kavli sabit üzere dünya ve ahiret hayatında ve ahiret sualinde kararlı kılar, sonra onu cennetine koyar. Onun Bana okuduğu salâvat kıyamet günü gelir, sırat üstünde beş yüz senelik uzağı gösterir, muazzam bir nur olur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri bana Salâvat okuyan o kimseye okuduğu her Salâvat karşılığında bir köşk verir. Onun okuduğu Salâvat ister çok ister az, her bakımdan cennetin köşkleri çok fazladır.”34

Daha önce de anlatıldığı gibi, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin kuluna Salâtı, ihsanı ve günahlarını affedip bağışlamasıdır. Kulun cesedini ateşe haram kılması ise, kabirde ve mahşerde sırat köprüsünü geçerken cehennem ateşinin zahmetinden kurtarmasıdır. Hadis-i Şerif’lere devam edelim.

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz buyuruyor: “Bana, Salâvat okuyan her ümmetimin Salâvatı ağzından çıkar çıkmaz yola koyulur. Ne deniz bırakır ne de kara. Ne şark kalır ne de garb. Her yana dağılır ve şöyle der: ‘Ben falan oğlu falan kimsenin Salâvatıyım, benimle seçkin yaratılmışların hayırlısı Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin üzerine Salâvat okudu.’ Onun bu sözünü duyan her şey canlı cansız, karada ve denizde ne varsa onun üzerine Salâvat getirir. O kulun okuduğu Salâvattan bir kuş yaratılır, yetmiş bin kanadı vardır. O kuşun bu kanatlarının her birinde yetmiş bin tüy vardır. Her tüyün de yetmiş bin yüzü vardır. Her yüzün yetmiş bin ağzı vardır ve her ağzında yetmiş bin dili vardır. Bu dillerin her biri yetmiş bin lügatte konuşur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni öylece tespih ederler. Bütün bu okunan tespihlerin sevabını Allah Celle Celaluhü Hazretleri o Salâvatı okuyan kulun sevap hanesine yazar. Arşın sütununa şöyle yazılmıştır. ‘Bana müştak olana merhamet ederim. Benden bir dilekte bulunana istediğini veririm. Bir kimse Muhammed’e Salâvat okumayı vesile edip bana yakınlık bulursa günahları köpüren deniz dalgaları kadar olsa, dahi onu bağışlarım.”35

Ashab-ı Kiram’dan bazısı şöyle anlattı: “Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat-ı Şerife okunan her meclisten o kadar güzel koku yükselir ki, semanın ortasına kadar ulaşır. Bunu duyan melekler şöyle derler: ‘Bu Resûlüllah’a okunan Salâvat meclisinden gelen kokudur’. Burada anlatılan Salâvat meclisinden çıkan güzel koku için şöyle bir mana vermek mümkündür. O güzel koku kürre-i arzın her yanını doldurur. Bundan sonra, yerin tavanı gibi duran semaya doğru yükselir. Melekler o Salâvattan yükselen kokuyu Ruhaniyetleri yolundan alırlar ve Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize Salâvat okunan meclisten geldiğini birbirlerine söylerler.36

Bazı haberde de şöyle anlatıldı: Mümin olan erkek yahut mümine olan kadın kul, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat okumaya başladığı zaman sema, kapıları ve perdeler ona açılır. Arşa kadar kapalı hiç bir şey kalmaz. Burada bulunan meleklerden eksiksiz olarak her biri Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvat getirir. Yeryüzünde o Salâvata başlayan kadın veya erkek mümin kul için melekler mağfiret talebinde bulunurlar. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin dilediği kadar o melekler Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salâvata ve mümin olan o erkek veya kadın kul için istiğfara devam ederler.

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivayet edildi: “Bir kimsenin işinin bitmesi zorlaşırsa, bana Salâvat okumayı çoğaltsın. Çünkü bana okunan Salâvat, hümum, gumum ve kürub cinsi sıkıntıları giderir, rızıkları artırır. İşlerin hayırla bitmesini sağlar.”37 Bu Hadis-i Şerif’te hümum, gumum ve kürub şeklinde geçen kelime manası, tasa ve hüzündür buyruldu.

Kaab Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Sevgili Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ve biz gafillere duyurdular: “Yarın kıyamet günü, ümmetimden bir âsiyi mizana getirirler. Günahı sevabından çok olduğu için, nara (yani ateşe) atılmasını Allah Celle Celaluhü Hazretleri emreder. Bu zatı zebaniler tutar. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin hapishanesi olan nara (cehenneme) sevk ederler. Bunun halini Hazreti Âdem Aleyhisselam görüp: “Ya Resûlüllah! Ümmetinden birini nâra götürüyorlar.’ diye nida eder ve haber verir. Ben, onun arkasından koşarak yetişir ve meleklere: ‘Ümmetimden olan bu zatı bana bağışlayın.’ derim. Melekler: ‘Ya Resûlüllah! Sana nazil olan Kuran’da “Bizim hakkımızda olanlar Allah’ın (CC) emrine muhalefet etmezler. Buyrulan vazifelerini yaparlar.” hükmü vardı. Bunu siz de biliyorsunuz. Bu sebeple bu asi kulu nâra götürmeye mecburuz’ derler. Bu esnada, taraf-ı İlâhi’den meleklere bir emir gelir: ‘Habibime itaat ediniz’.” Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem der ki: “Bu ümmetimi mizana tekrar götürünüz.” Tekrar ameli tartılır. Günahları sevaplarından fazla gelir. O vakit Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz kolunun yeninden yazılı bir şey çıkarır, terazinin sevap gözüne koyar. Bu sefer sevabı günahından ağır gelir. Kul öyle ferahlanır ki, sevincinden, minnetinden Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek ayaklarına kapanarak: “Siz ne mübarek, ne muhterem bir Nebisiniz ki, beni bu azaptan kurtardınız. Anam babam size feda olsun.” der. Fahri Âlem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “İşte ben senin Peygamberin Muhammedi’m” der. Tekrar o kul Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek ayaklarını öperek sorar: “Bu rifat, bu devlet, bu saadet nedir Ya Resûlüllah? Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem de: “Sen, bana dünyada iken Salâvat okurdun. İşte, bana okuduğun o Salâvatı bugün için sakladım. Mizana koyduğum şey bu idi.” buyururlar. Bunun üzerine o adam: “Ah dünyada iken vakitlerimi boşa geçireceğime ağzımı boş şeylerle, lüzumsuz söz, yalan ve küfürle kirleteceğime, siz aziz Nebi’ye Salât etseydim, bu gün daha Yüce makamlarda bulunsaydım!” diye nedamet içinde olarak pişmanlık duyar.38

Allah Celle Celaluhü Hazretleri kullarına bu ruhani irtibatı elde etmenin yolunu gösterdi. Bunun için onlara (inananlara) Resulü’ne salât ve selâm okumalarını emreyledi. Böylece kulların okudukları bu salât ve selamlar, onların Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e manen yönelmelerine, kalplerini O’na bağlamalarına vesile olacak, nefislerinin kemâle (Ehlûllah) erdirilmesi hususunda Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden yardım istemeleri sebebiyle Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ile bu ruhani irtibatı elde edebileceklerdir. Yoksa Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in insanların kendisine salât ve selâm okumalarına, onların dualarına ihtiyacı yoktur. Çünkü Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden gelen tecelliler ve rabbani marifetlerin nurları, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin O’na salât buyurması sebebiyle ümmetinin salât okumasına ihtiyacı yoktur ve onların salâtından müstağnidir. O en yüksek ve kâmil rahmetlerle Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin rahmetine kavuşmuştur. Ancak ümmeti, ona okudukları salâtlarla kendileri istifade etmekte, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden feyze kavuşmaktadırlar. İşte Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam okumanın sırrı budur.

Salât-ü Selam, manevi olarak Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e yönelmeyi, onu düşünmeyi ve kalbi ona bağlamayı hâsıl eder. Fakat salât ve selâm okuyan kimse cahil ve gaflet içerisinde nefsinin arzu ve isteklerine uymuş, ne söylediğinin farkında olmayan, kalbini Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden tarafa vermeyen, sadece dili ile salât okuyup zihni ve kalbi bundan habersiz bir halde olmamalıdır. Böyle kimseler Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden kavuşmak istediği feyizlere kavuşamazlar. Bu kıssalardan hisse aldıktan sonra Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selamı yukarıda bahsettiğimiz şekilde okurken manevi olarak Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i tasavvur ettiğimiz zaman, arada sevgi ve bağlılık meydana gelmektedir. Çünkü bağlılık bu ikisinden ibarettir. Aynı zamanda Ashab-ı Kiram Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in bizzat mübarek suretini, yüksek ahlâkını ve yaşayışını devamlı gördüler. Onlar Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i bulundurarak Salât-ü Selam okurlardı. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem onların gözlerinin nuru idi. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e olan şiddetli sevgiye delalet etmektedir. Bir kimse çok sevdiği kimseyi, daha çok anar ve hatırlar. Çünkü kişi daima sevdiği ile beraberdir. Sevdiğini asla hatırından çıkarmaz.

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i çok sevmek ise, ona tabi olmanın kuvvetli olduğuna delalet eder. Nitekim seven sevdiğine boyun eğer. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i bu derece sevip O’na tabi olan kimsenin ruhu, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek ruhuna yakın olur. Bu sebeple o kimse ile Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem Efendimiz arasında bir irtibat ve yakınlık meydana gelir.

Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i kalben hatırlamanın sünnet ve teşvik olunan bir iş olduğuna dair delillerden biri de şudur: Delaili Hayrat Şerhi’nde şöyle rivayet olundu. “Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in kendilerini sevmek, ikram olunmak ve iyilik etmekle emr olunduğumuz Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in âli kimlerdir?” diye soruldu. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz: “Onlar bana iman edip halis olan safa ve fefa ehlidir.” buyurdu. “Onların alameti nedir?” diye suâl edilince: “Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Benim sevgimi benden başka herkesin sevgisine tercih eden, Allah-ü Teala Hazretleri’nin zikrinden sonra bâtını benim zikrimle (beni hatırlamakla) meşgul, olandır.” Başka bir rivayette “Beni anmaya devam etmek ve bana çok salât okumak” buyurmuşlardır.

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e: “Allah-ü Teala Hazretleri’nin sevgisi ne ile elde edilir?” diye sual edilince Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Buna Resulü’nün sevgisi ile kavuşulur. Bu sebeple Allah Celle Celaluhü Hazretleri ve Resulü’nün sevgisi için Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin ve Resulü’nün rızasını isteyiniz.” buyurdu. Yukarıda beyan edildiği gibi Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i sevmek, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevmeye Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin sevgisini elde etmeye büyük vesiledir. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni bulmak, O’nun Resul-ü Azamı’nı bulmakla ve ona vasıl olup onu sevmek ve yolunda bulunmakla mümkün olur. Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Al-i İmran suresi 31’inci ayetinde şöyle buyurur: “Resulüm şöyle de: ‘Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah’da sizleri sevsin’.”

Kâinatın Efendisi Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimizi bulmak, O’na vasıl olmakla, ancak O’nun gerçek varisi Evliya-i Kiram Hazeratı’nı bulup ona teslimi nefs edip huzurunda mana yoluna intisab edip Âlemlerin Efendisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e ve Kâinatın Halikına vasıl olmak mümkündür. Bir kimse Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e tam bir sevgi ile bağlanınca, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i zihninde tasavvur eder, O’ndan bir an bile gafil olmaz. O’nu asla unutmaz.

Evs bin Evs Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyurdular: “Sizin günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. Adem Aleyhisselam o gün yaratıldı. O gün Vefat etti. Sûr o gün üfürülecektir. Bayılma o gün olacaktır. Öyleyse Cuma günü bana çok Salât-ü Selam okuyunuz. Çünkü sizin getirmiş olduğunuz salâvat bana arz olunur.” Bunun üzerine Esbab-ı Kiram: “Salâtlarımız size nasıl arz olunur?” dediler. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurdu ki: “Allah-ü Teala Hazretleri toprağa bizim bedenlerimizi yemesini haram kıldı.”39

Ebu Eyyüb El-ensari Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz buyuruyor: “Kim herhangi bir kitapta benim üzerime Salâvat-ı Şerife yani, Salâvat-ı Şerife’yi kitaba yazarsa ismim o kitapta kaldığı müddetçe melekler o kişi için istiğfar ederler.”40 Aynı zamanda Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam okurken peşinden de büyük zatlara Salât-ü Selam okumak caiz olduğu gibi, onlara kalben bağlanmak da caizdir. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin emirlerini ve O’nun Resulü, Âlemlerin Efendisi, Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’in nurlu yoluna tabi olmayan, nefsinin esiri olmuş ve dünyadan hiç ayrılıp ölüp gitmeyecekmiş gibi zannedenler, kıyamet gününde defterleri verildiği zaman perişan olacaklar. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu hususta Kehf Suresi 49’uncu ayetinde şöyle buyuruyor: “Amel defterleri (ellerine) konmuştur. Artık o mücrimleri göreceksin ki, (defterlerinde yazılı günahlarımızdan) küçük büyük bırakmayıp hepsini toplamış. Onlar, bütün yaptıklarını (defterlerinde) hazır bulmuşlardır. Senin Rabbin, hiç kimseye zulmetmez.”

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz yine buyurdu ki:” Kim bir şeyler anlatmak isteyip de unutursa, bana Salât-ü Selâm getirsin. Çünkü bana olan Salât-ü Selamı, onun sözünün yerini tutar ve belki unuttuğunu kendisine hatırlatır.”41

Yine buyurdu ki: “Peygambere Salât-ü Selâm getirilmedikçe her dua önlenir.”42

Diğer Hadislerinde de şöyle buyuruyorlar: “Musaya da Salât-ü Selâmı çok getirin. Çünkü hiç bir Peygamber ümmetini O’nun kadar (düşünüp) acımamıştır.”43

İmamı Ali Radıyallahu anh Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyurdu“Bir kimse Cuma günü bana yüz kere Salâvat-ı Şerife okursa, kıyamet günü muazzam bir nurla gelir. Onunla gelen nur yaratılmışlara taksim edilse hepsine yeter.”44

Abdurrahman Bin Avf Hazretleri şöyle rivayet ediyor: “Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz mescidden çıktılar. Ben de arkasından çıktım. O’na tabi oldum. O yürüyor, ben de yürüyordum. Sonra bir hurmalığa girdiler. Kıbleye yöneldiler ve secdeye kapandılar. Secdeleri o kadar uzadı ki, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mübarek başlarını secdeden kaldırdılar ve: ‘Kim o?’ diye sordular. Ben de: ‘Abdurrahman bin Avf’ dedim. ‘Ne oldu?’ diye sorduklarında,‘Ya Resûlüllah! Secdeniz o kadar çok uzadı ki, Allah-ü Teala hazretlerinin ruhunuzu kabzettiğini zannettim.’ dedim. O zaman Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz: ‘Cebrail geldi ve Beni müjdeledi ve Allah-ü Teala Hazretleri’nin şöyle buyurduğunu bildirdi: ‘Ey Resulüm! Kim sana Salât getirirse, ben de ona eman veririm.’ Bunun için Şükür Secdesi yaptım’ buyurdu.”45 Bu Hadis-i Şerif’ten anlaşıldığına göre Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam getirmek, en efdal amellerden ve en üstün zikir edendir.

Sülehay-ı Ümmetten bir zatı şerif, üzerine farz olan dinin direği beş vakit namaz esnasında Lihikmetillah tahiyyattan sonra Salâvatları okumadan namaza son verdi o gece rüyasında Nebiyyi Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i gördü. Nebiyyi Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Niçin bugün kılmış olduğun ikindi namazında Salâvat vermedin?” diye sorar. O salih zat da Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in bu sorusuna karşı: “Ya Resûlüllah! size malumdur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne hamdü sena ettim, işim çok acele idi. Telaşımdan size Salât-ü Selamı unuttum.” der. Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz şöyle buyurur: “Benim sözümü işitmedin mi? (Bana Salât edilmedikçe ameller mevkuftur) yani indi ilâhide kabul olmaz. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne takdim olunmaz. Dualar, mahbustur, müstecab olmazlar. Hatta bir kul, bu dünyanın insanlarının cemi hasenatını icra etse de, hasenatın içinde bana muhabbet ve Salât-ü Selam olmasa, kıyamet gününde o hasenat kabul olunmaz.”46

Ammar bin Yasir Hazretlerinden rivayet edilen Hadisi Şerifte Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Allah Celle Celaluhü Hazretleri benim kabrimin üzerinde bir melek halk edip onu vazifelendirdi. Bu meleğin vazifesi, kıyamet gününe kadar devam eder. Ümmetimden bir kimse bana Salâvat verse, o melek: ‘Ya Resûlüllah! Ümmetinden, filan şehirde filan oğlu filan kimse Siz Nebiyyi Ekrem’e Salâvat verdi!’ diye beni haberder eder.” dediklerinde, iki Sahabe ile diğer meclisde oturan Sahabeler: “Ya Resûlüllah! Allah-ü Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri’nin Kur’an-ı Celile’de: ‘Ben meleklerimle beraber Habibime Salât ederiz.’ Ayetindeki Salâtdan kast nedir?’ dediklerinde, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Bu bir ilimdir. İlm-i Meknundur. Bu Salâtın sırrını ancak Allah Celle Celaluhü Hazretleri bilir. Eğer bunun sırrını söylememe müsaade olunsa idi, size bu sırdan haber verirdim.” buyurdu.47

Bir zahid kişi, rüyasında Efendimiz’i gördü. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e karşı yürüdü ki, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e mülaki ola. Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellem ona hiç iltifat etmediler. Zahid, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e: “Ya Resûlüllah! Bana dargın olduğunuzu görüyorum. Size karşı bir saygısızlık mı yaptım?” diye sordu. Resul Aleyhisselam: “Ben seni tanımıyorum.” deyince o kendisini: “Ben filan zahidim.” diye Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e tanıtmaya gayret gösterdiyse de, Efendimiz Sallallahu Aleyhi vesellem: “Hayır! Ben seni tanımıyorum.” diye israr eder. O zaman zahid: “Ya Resûlüllah ben ulemadan işittim: ‘Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ümmetini, kendi evladını tanıyan bir baba gibidir’ diyorlardı. Bana ‘seni tanımıyorum’ demenizin sebebi hikmeti nedir?” Bunun üzerine Resul Aleyhisselam: “Ulema sözünde doğrudur. Ben sizin Nebinizim, her birinizi kendi evladımı tanıdığım kadar tanırım. Ne var ki, sen beni ne derece tanıyorsan, ben de sana o derece ülfet ederim. Bana muhabbeti çok olanlara, ülfetim de o derece çoktur.”48

Salâvat-ı Şerife’nin faziletlerinden, ahirette bulunan mevtalar da faydalanırlar. Bir kabristana uğradığınız zaman, orada yatan Müslümanlara üç Salâvat, üç İhlâs, bir Fatiha okuyup, bir gün bizim de oraya varacağımızı hatırlayarak bağışlamalıyız. Belki okunan Salâvat ve sûreler, bu azabları nimete tebdil olmasına sebep teşkil eder.

Tabiin zamanı idi. (Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz devri Saadetlerine yetişemeyip Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in arkadaşları Sahabe-i Kiram’ı görenlere Tabiin denir.) Bir kadın İmam-ı Ali Kerremullahi Veche Hazretleri’nin talebesi ve arkadaşlarından Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ne gelip: “Ya Üstad! Bir kızım vardı, vefat etti. Onu rüyamda görmek istiyorum. Bana bir şey öğretiniz ki, evladımı bir defa olsun görüp hasret ateşimi söndüreyim.” diye rica etti. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri o kadına, kızını görmesi için ne yapması gerektiğini öğretti. O Cuma gecesi aynı duayı yapıp yattı. O gece kızını rüyada feci bir şekilde görüp, kalbi parça parça oldu. Zira, kızına katrandan bir cehennem elbisesi giydirilip, boynunda zincir bağlanmış, ayaklarında ateşten bukağı vardı. Sabah uyandığında, ağlayarak Hasan- Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ne geldi. Kızını ne halde gördüğünü ağlayarak anlattı ve kızının bu azaptan nasıl necat bulacağını, kendisine bu hususta yardım etmesini rica ve niyaz etti. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri ve o mecliste bulunanlar bu kadına ve o kızcağıza ağladılar ve kendi hallerini düşünüp, yarın kabir denilen ahiretin ilk kapısında, o karanlık yerde tek başlarına kaldıklarında ne yapacaklarını düşünüp Rabb-ül Âlemin’den merhamet dileyip niyaz ettiler. Bu mesele üzerinden bir kaç zaman sonra, Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri bir gece rüyasında cennette gayet müzeyyen bir taht üzerinde bir güzel kız görüp başında bir taç ki, diller vasfını tariften aciz. Sanki güneş gibi parlak, sırtındaki libası yani elbisesi dil ile tarife gelmez bir kız idi. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ne: “Beni tanıdın mı, ya İmam?” dedi. Hazreti İmam: “Siz hangi peygamberin kızı, Yahud hangi nebinin zevcesisiniz?” deyince, “Hani bir hanım gelip kızını görmek için sizden dua ve niyaz öğrenmiş idi. İşte o hatunun kızıyım.” dedi. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “O hanım bana kızının azabda olduğunu söylemişti. Ne sebeple bu makama yükseldiniz?” deyince o kız: “Ya İmam! Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin sevgili kullarından bir kul bizim yattığımız mezarlıktan geçerken durup, Resûlüllah Aleyhisselam’a üç Salâvat okuyup sevabını bizlere bağışladı. Benim yattığım kabristanda benim gibi beş yüz elli kişi azabı kabre duçar olmuştu, bir nida olundu ki: ‘Bu makberede Kabir Azabı görenlerden azabı kaldırın. Şu zatın okuduğu Salâvat hürmetine.’ denildi. Bu beş yüz elli kişinin Salâvatın bereketinden azabları kaldırılıp hepimizin kabri cennet bahçesinden bir bahçe oldu.” dedi.49

Bu kadar deliller ortaya konduktan sonra ben, bir numaralı Müslüman’ım deyip Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selam getirmemek mümkün değildir. Yine Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri buyurdu ki: “Ben Rüyamda Eba Üsame’yi Radıyallahu anh hazretlerini gördüm. Eba Üsame Radıyallahu anh hazretleri ahirete intikal etmişti. O’na sordum: ‘Ya Eba Üsame! Rabbin sana ne muamele etti’? dedim. ‘Aff oldum, nimete eriştim.’ dedi. ‘Ne sebeple?’ dedim. ‘Her ne vakit hadis okusam, arkasından Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e salât ederdim.’ dedi.”50

Yine Nebi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Bir kimse benim ismimi işitip de bana Salât etmezse; o kimse cehenneme müstahak olur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri lütfedip o kimseyi narından uzaklaştırsın.”51 diye dua etmişlerdir. Ahiret azabından kurtulmak ve nimete erişmek isteyen kimseler Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellemin ismini işittikleri zaman aşk ile Salâvatı Şerife okumalıdırlar. Nebiyy-i ahir zaman Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i her şeyinden, hatta canından ziyade sevmelidirler. Günahlarına tevbe edip, bir daha masiyet çirkefine düşmemelidirler. Yalandan, yalan yere yemin etmekten, zinadan sakınmalı, riyadan, süm’adan ictinab etmeli, kibirden, gururdan, dilini kötü şeylerle kirletmemeli. Tevhid, tahlil ve Salât-ü Selam ile tezyin etmelidirler ki, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e layık olan ümmetin fertleri olarak bilsinler.

Süleymanül Cezuli Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin Salât-ü Selamı cem eden telifi şöyle anlatılır: Günlerden bir gün sahrada dolaşırken namaz kılmak için abdest almaya bir kuyunun başına varır, fakat ip ve kova bulup da sudan istifade edemez. Etrafa bakınıp dururken bir kız cevaben: “Bütün insanlar sizin ilminizden ve hayrü kerametinizden bahisle, sizi medhü sena ederler. Siz ise bir suyu kuyudan ipsiz ve kovasız çıkaramıyorsunuz.” der. “İpsiz kuyudan ve kovasız su çıkarmak mümkün müdür?” deyince kız hemen gelip, kuyuya bir şeyler gibi yapar Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin izniyle kuyunun suyu ağzından taşar. O su ile abdest alan Süleyman Cezuli Rahmetullahi aleyh Hazretleri kıza: “Kızım! Allah Celle Celaluhü Hazretleri ve Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz aşkına, bu keramete ne ile ve hangi sebeple nail oldun? Haber ver!” diye niyaz edip istirhamda bulunan Hazrete, kız cevaben: “Cenabı Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Salât-ü Selamı çok okumakla ve Salâvat-ı Şerife’ye devam etmekle bu keramete nail oldum.” der. Süleymanül Cezuli Rahmetullahi aleyh Hazretleri bu kızın kerametine şahid olunca, pek ziyade Salâvat-ı Şerife okumaya ahdetti. Fakat acaba hangi Salâvat-ı Şerife’ye devam etsem diye düşünürken, o gece uyku tutmadı. Öylece tefekkür ederken, gece yarısı olduğunda hanımının yatağından kalktığını ve en güzel elbiselerini giyip evden çıktığını hayretle gördü. “Bu hanım gece yarısı nereye gidiyor?” diye o da eşinin arkasından, gizlice sokağa çıktı. Bir de ne görsün, önünde bir aslan sürüsü hanımını, ortaya almışlar deniz kenarına doğru yürüyorlar. Süleymanül Cezuli Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ni hayret ve dehşet kapladı. Arkalarından takibe başladı. Hanımı deniz kenarına indi. Postunu denize atıp yakın bir yerde bulunan ıssız bir adaya müteveccihen yol aldı. Aslanlar deniz kenarında oturup onu beklemeye başladılar. Hanım ıssız adaya varıp abdest alıp teheccüd namazı kılarak, Rabb-ül Âlemin’e ibadet taat tazarru ve niyaz edip bu sefer suyun üstünde yürüyerek döndü. Karada bekleyen aslanlar yine birisi önde birisi ardına düşüp eve döndüler. Hazreti Şeyh, hanımından evvel gidip yatağa yattı. Uyur bir vaziyette bekledi. Hanım da eve gelip geceliklerini giyip yatağa yattı. O geceden sonra Hazret: “Bakalım yalnız o geceyi böyle geçirip kerametle ibadet mi etti acaba?” diye hanımını üç gece daha takib etti ve gördü ki, her gece aynı iş zuhur ediyor. Üçüncü günü sabah vaziyeti anlatıp o mübarek hatundan bu işin sırrını sordu. Hanımı ona: “Siz şimdi mi bu işe vakıf oldunuz? Benim senelerdir mutadım budur, Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu keramet tacını seneler evvel başıma koymuştur.” dedi. Hazreti Şeyh Cezuli Kuddise Sirruhu sual edip: ‘Ya bu keramete ne sebepe vasıl oldunuz?’ dediğinde, Hatun: ‘Cenabı Mübeccel ve Nebiyyi Mufaddal Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Hazretlerine muhabbet ve Salâvat-ı Şerife’ye devamımın sebebiyle.” cevabını alınca Şeyh de: “Hangi Salâvat-ı Şerife’ye devam ediyorsunuz?” diye sorduğunda hatun bir şey söylemeyip sustu. Şeyh Rahmetullahi aleyh Hazretleri ısrar edince: “Bu gece istihare edeyim. İzin olur ise, cevap vereyim.” dedi. Ertesi sabah Hatun Şeyhe: “Sarahaten haber vermeye izin yoktur. Lakin bütün Salâvat-ı Şerife’leri cem eyle, içinde var ise vardır diye haber veririm.” dedi. Şeyh Rahmetullahi aleyh Hazretleri de gayret kollarını sıvayıp, muteber kitaplardan ve asrında olan şeyhlerden Cenabı Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Hazretleri’nin lisanı mübareklerinden talim buyurduğu Salâvat-ı Şerife’leri ve Ashab-ı kiram Hazretleri’nden, Ulemai Kiramın ve Meşayihi izamın vird edindikleri Salât-ü Şerifeleri cem edip bir kitab haline koyarak hatununa okuduğunda, hatun kitabı dinledikten sonra: “Bir kaç yerinde vardır.” diye haber verdi. Şeyh Rahmetullahi aleyh Hazretleri bu kitabın ismine “Delail-ül-Hahrat ve Şevarik-ul-Envar” adını koydu.52

Bir zat Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’i rüyada görmek istermiş, bir türlü görmek müyesser olmazmış. Arif-i Billah bir Zat-ı Şerif’e gidip derdini anlatır ve bir tavsiye ister yalvarır, niyaz eder. Arif-i Billah olan Za-tı Şerif: “Oğlum! Cuma akşamı çokça tuzlu balık ye, namazı kıl. Su içme yat, görürsün.” Der. O zat da efendinin tavsiyesine uyarak çokça tuzlu balık yiyip yatar. Sabaha kadar dereler, çeşmeler, pınarlar görüp oralardan sular içer. Sabah olur. Arif-i Billah’a koşarak: “A Efendi! Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem görmedim. Sabaha kadar hararetten rüyamda çeşmelerden, pınardan su içtim, hâlâ hararetten yanıyorum.” Deyince, Arif-i Billah olan Zat der ki: “İşte tuzlu balığı yiyince suya nasıl iştiyakın artıp sabaha kadar su gördünse, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e de öyle yanmalısın ki, mübarek cemalini müşahede edebilesin.” der.53

Hazreti Muhammed Sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz yine buyurdu ki: “Farz namazlardan sonra bana on defa Salât-ü Selam getirenle cennette beraber oluruz. O benim karşımda oturur ve yüzü ayın on dördü gibi parlar. O bana bakar ben de ona bakarım.”54

Fuzale bin Ubeyd şöyle rivayet eder: “Hazreti Resûlüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimiz, bir adamın, dua ederken ne Allah-ü Teala’yı, ne de O’nun hak Resulünü anmadığını duyunca; ‘Ne de acelecidir!’ buyurdular ve onu yanına çağırmalarını söylediler. O adam gelince, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ona ve orada bulunan herkese hitaben şöyle buyurdular: ‘Dua ettiğiniz zaman Allah’a hamd ve sena ile başlayın sonra da bana Salâvat getirin ve bu ikisinden sonra duanızı yapıp istediğinizi dile getirin’.”55

SALÂT-U SELAMIN FAYDALARI

Allah Celle Celaluhü hazretleri Ahzab Suresi 56’ncı ayeti kerimesinde “Allah (CC) ve melekleri Peygamber’e Salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na Salât edin ve içtenlikle O’na selam verin.” buyuruyor.

Yine Allah Celle Celaluhü hazretleri Ahzab Suresi 41’inci ayeti kerimesinde “Ant olsun, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar için Allah’ın Resulü’nde güzel bir örnek vardır.”

Salâvat, Kur’an ve sünnette önemli bir yere sahip olan ve her Müslüman’ın günlük namazlarının teşehhüdünde sürekli olarak tekrarladığı bir zikirdir. Acaba Salâvatın sadece Salâvat getirene mi faydası var, yoksa Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ve O’nun Ehl-i Beyt’ine de faydası olur mu? Bu konuda âlimlerin görüşleri farklıdır.

Her halükârda, Salâvatın Salâvat gönderene faydası olmasında hiçbir şüphe yoktur. Dolayısıyla Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz ve Ehl-i Beyt’inin dostluğunu kazanabilmemiz ve onların pâk nefeslerinden yardım alabilmemiz için, melekutî bir zikir olan Salâvatı sürekli söylememiz gerekir.

Bizim, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e ve Ehl-i Beyt’ine Salâvat getirmemiz, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin ve meleklerinin bize Salât etmelerine sebep olur. Allah Celle Celaluhü Hazretleri ve meleklerinin Salâtı ise, bizi karanlılardan nura çıkarır. Nitekim Allah Celle Celaluhü Hazretleri Ahzab Suresi 43’üncü ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: “”Öyle bir mâbuttur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için O ve melekleri size Salât ederler.”

Salâvat-ı Şerife Okumanın Faydaları:

1. İlahî Ahlakla Ahlaklanmak:

2. İlahî Emre İtaat:

3. Allah’ın Salât ve selamına hak kazanmak:

4. Meleklere Eşlik Etmek ve Onların Bağış Dilemelerinden Yararlanmak:

5. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yakın olmak:

6. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin rızasını kazanmak:

7. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e Yakın Olmak:

8. Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin şefaat etmesi:

9. Sevap ve Mükâfat Kazanmak:

10. Başlı Başına Bir İbadet Oluşu:

11. Günahların Kefareti:

12. Duanın icabete erişmesi:

13. Elest Bezminde verilen Ahde Vefa Etmek:

14. Nifakı Gidermek:

15. Amellerin Arınması:

16. Esenliğe Sebep Oluşu:

17. Rahmete Nail Olmak:

18. Fakirlikten Kurtulmak:

19. Unutulanı Hatırlamak:

20. Hayır, Amellerin Ağır Olması:

21. Sırat Köprüsünün Işıklı Olması:

22. Cehennem Ateşinden Kurtulmak:

23. Kabrin Işıklı Olması:

24. Allah Celle Celaluhü hazretlerinden 10 rahmet kazanmak

25. 10 Derecesi yükseltilmek

26. 10 Sevap kazanmak

27. 10 günahın silinmesi.

28. Sadaka vermek yerine geçer.

29. Ruhun ve Kalbinin temizlenmesi.

30. Kulun ölmeden Cennet ‘ le müjdelenmesi.

31. Kıyamet gününün şiddetlerinden ve dehşetlerinden kurtulma vesilesi.

32. Resûllüllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin selamına cevap vermesi.

33. Meclislerin güzel kokması sebebi.

34. Kıyamet günü oturduğu kalktığı meclislerde Salâvat-ı Şerife okuduğu için o toplantılardan pişmanlığa düşmemesi.

35. Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin ismi anıldığında Salâvat getirmeyene yapılan beddualardan kurtulma vesilesi.

36. Sahibine Cennet yolunu göstermesi, terk edene de cehennem yolunu göstermesi.

37. Hangi kelama, hangi işe hamd ve Salâvat ‘ ı Şerife ile başlanırsa, onun tamama ermesi.

38. Kulun Sırat’tan geçebilmesi.

39. Allah Celle Celaluhü hazretleri ve Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimize cefa yapmaktan kurtulur, getirmeyen insan ise Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimize eziyet etmiş olur.

40. Allah Celle Celaluhü hazretlerinin Salâvat’ı Şerife getirene güzel övgüler yağdırmasına vesile.

41. Allah Celle Celaluhü hazretlerinin merhametinin rahmetinin sebebi.

42. Bereketlerin bollukların sebebi.

43. Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin muhabbetinin devamının ve ziyadesinin ve katlanarak artmasının sebebi.

44. Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin Salâvat’ı getireni sevmesinin sebebi.

45. Kulun hidayetinin ve kalbinin, hayatının, ruhani hayatının ve kalbinin dirilmesinin sebebi.

46. Salâvat’ı Şerife getirenin isminin babasının isminin ve sülalesi ile soyunun Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin yanında anılması.

47. Sırat ‘ ta mahşerde ayağının kaymaması İslam yolunda ayağının sabit kalması.

48. Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin üzerinde bulunan haklarından çok az bir hakkının ödenmesinin vesilesi.

49. Allah Celle Celaluhü hazretlerinin zikri, şükrü ve iyiliğini bilmek.

50. Kulun Rabbinden suali, duası bu arada kendi isteklerinin de Mevla tarafından görülmesine, Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimize yaptığı duayı aracı kılması.

51. Salâvat’ı Şerife rabıta üzerine okunursa Resulûllah Sallallahu Aleyhi vesellem efendimizin mübarek suretinin akla yerleşmesi ve mübarek rabıtanın kolaylaşması

1. Sahih-i Buhari (Müslim)

2. Sahih-i Buhari(Müslim)

3. Envarul Aşıkin S. 279

4. Müslim

5. Tirmizi

6. Ebu Davud

7. Buhari

8. Buhari

9. Buhari

10. Tirmizi

11. Ebu Davud ve Tirmizi

12. Buhari ve Müslim

13. Müslim

14. Buhari ve Müslim

15. Tirmizi

16. İrşad

17. İrşad Cild1. S.272

18. İrşad Cild1. S.271

19. İbni Hıbban ve Beyhaki,Müslim

20. Beyhaki, Buhari

21. Sahih-i Buhari

22. İbni Mace, İmam-ı Taberani,

23. Buhari

24. Delaili Hayrat Şerhi S.28

25. Buhari

26. Sahih-i Buhari (Müslim)

27. İrşad Cild1. S.269

28. Delaili Hayrat Şerhi. S.1024

29. Delaili Hayrat Şerhi. S.1024

30. Delaili Hayrat Şerhi. S.32 (Buhari ve Müslim)

31. Buhari

32. Delaili Hayrat Şerhi. S.34

33. Delaili Hayrat Şerhi. S.947

34. Nesei, Müslim

35. Buhari, Müslim

36. Delaili Hayrat Şerhi. S.43 (Buhari ve Müslim)

37. Delaili Hayrat Şerhi. S.43,44 (Buhari ve Müslim)

38. İrşad Cild1. S.269

39. Sahih-i Buhari

40. Müslim

41. Ramuzel Ehadis S.485. 4969 No’lu Had.Şer.

42. Ramuzel Ehadis S.421. 4249 No’lu Had.Şer.

43. Ramuzel Ehadis S.119. 1119 No’lu Had.Şer.

44. Müslim

45. Sahih-i Buhari

46. İrşad Cild1. S.262

47. Buhari

48. İrşad Cild1. S.265

49. İrşad Cild1. S.267

50. İrşad Cild1. S.267

51. İrşad Cild1. S.275 (Buhari Sahih)

52. İrşad Cild1. S.275

53. İrşad Cild1. S.275

54. Buhari ve Müslim

55. sünen-i Ebu Davud vitr kitabı 2/77

Gavsulazam de

http://islamimultimedya.blogcu.com sitelerinden de yararlanılmıştır.