MÜRŞİD-İ KAMİLLERİN VAZİFELERİ NEDİR?

Mürşid-i Kamiller, Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in manevi âlemde görüşebilen kimselerdir. Terbiye edilecek müridi, o makama danışarak tecellisine göre terbiye ederler ve yolunu gösterirler ve insanları Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sırf rızasını kazanmak için yönlendirirler.

Hemen her zaman Hakk’a sığınmalı ve Mürşid-i Kâmilin rızasından çıkmayarak her emrine razı olmalı. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri kullarına önderlik edip zatını gerçek manada Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ve Resulü Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimize itaatte önde olanları Fatır suresi ayet 32’de şöyle övgüyle bahsediyor: “Sonra biz Kuran’ı, kullarımızdan (diğer ümmetler üzerine) seçtiklerimize (Ümmet-i Muhammed’i) miras kılmaya hüküm verdik, onlardan da (Kuran’la amelde kusur etmekle) kimileri nefislerine zulüm edicidir, kimi kötülük ve iyiliği müsavi gidendir, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda ileri geçendir. İşte bu (Kur’an’a varis olmak) büyük ihsandır.”buyurarak Zatının ve Resulü Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellemin gerçek varisi olan veli kullarını yüceltir.

Mürşid-i Kamil, insanları Allah Celle Celaluhü Hazretlerine ulaştıran ve ilimde yüksek derecelere mertebelere yükselmeye vesile olan bahtiyar kişidir. Ayın parlaması güneşten kaynaklanır, gerçek ay kalp ve ruhumuzdur. Güneş ise, Mürşid-i Kâmilin kalbidir. Dünyaya çok rağbet ettiğimizden kalbimiz karardığı için Mürşid-i Kâmili göremez olduk. Onlar bu âlemde her zaman vardır.

Bazı kimseler vardır ki, onlara hiç kıymet vermeyiz. Onlar gizli birer hazinedir. Onlar ahiret sultanları ve insanların irşadcısıdır. Bunlar deli gibi görünürler. İşte Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin manevi askerleri veli kullarını gördün. Teslim olamıyorsan. Nefis atına binmiş gidiyorsun? Bu at bizi menzili maksuda erdirmez, aksine uzaklaştırır. Nefsimizi bilmezsek Rabbimizi bulamayız.

Âlemlerin yegâne yaratıcısı o çok sevdiği Mürşid-i Kamil kulları için Hucurat Suresi ayet 13’de şöyle buyuruyor: “Biliniz ki, Allah katında en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır.” Ve yine devamla Al-i İmran suresi ayet 134’de Takva sahiplerini de şöyle açıklıyor: “(O takva sahipleri) bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever.”

Mürşid-i Kamil olan zatı şerifler de sadık birer manevi hekimdirler. Eğer onların verdiği vazifeyi ve manevi reçeteyi iyi kullanır, akıllı davranırsak, bir ölünün yıkayıcıya teslim olduğu gibi, biz de şeyhim beni nasıl terbiye ederse etsin diye böyle halis niyetle teslim olursak, mürşid halimize bakar. Bizi Hakk’ın yardımıyla yakın zamanda nefsin kötü sıfatlarından kurtarıp irşad eder.

HADİS-İ KUDSİ’LERLE MÜRŞİD-İ KAMİLLER

Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri, bir Hadis-i Kudsilerinde şöyle buyurmaktadır: “Kim benim velilerimden birine düşmanlık ederse, ona harp ilan ederim.” (Sahih-i Buharî)

“Allah’ın Velisi (dostu) Peygamberlerden sonra yaratılanların en şereflisidir. O veli için, kerametle büyük kıymet ve kadri vardır. Binaenaleyh bir kimse, o velileri hakkıyla ve doğru bir şekilde severse, o kimseye, kıyamette (velilerin) şefaati erişir.”1

Bu Hadis-i Kutsi’lerde beyan edildiği üzere Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevdiği veli kullarına düşmanlık edenler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin tokadını yerler, cezasını, azabını ve belasını bulurlar. Yani onların hakkından Allah Celle Celaluhü Hazretleri gelir ve o zalimlerin defterlerini dürer.

Evliya ve gerçek ulemaya, fukahaya, Salihlere düşmanlık yapanlar, bizzat Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin tokadını yerler ve O’nun belasına azabına müstahak olurlar. Nakledildiğine göre, velilerden birisine Allah Celle Celaluhü Hazretleri: “Benim sana verdiğim nimetlerin ve özellikle aklın kıymetini bil, çünkü ben aklı severim.” buyurdu. Veli: “Ya Rabbi! Aklın kıymetini nasıl bileyim ve ne yapayım?” diye sordu. Allah Celle Celaluhü Hazretleri: “Bir felaketle karşılaştığın vakit onun benden olduğunu bil ve bana şükret ki, onu senden kaldırayım.” buyurdu.2

Sıfat-ı Safiye ile sıfatlanan zatların nefisleri, ruhu sultana döner, hayvaniyetten eser kalmaz. Bundan tamamıyla kurtularak Sıfat-ı İnsaniye ile muttasıf olurlar.

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinden şöyle beyan ediyor: “Allah-ü Teala Hazretleri buyurdu ki: ‘Veli kullarım ve sevdiklerim, Beni ananlar ve benim de onları andığım kimselerdir.”

Allah Celle Celaluhü Hazretleri bir vahyi esnasında, Hazreti Davud’a şöyle buyurdu: “Ya Davud! Sevgililerim kubbelerim altındadırlar. Onları ancak sevdiklerim bilirler. Sevgililerime saadetler olsun. Dostlarıma mübarek olsun.”3

Marifet ehlinin dünya halkından gizlenmesi, ahiret örtüsü ile olur. Onlar ahiret ehlinden ise, dünya perdesi ile gizlenirler. Böylece onları, ne dünya ehli tanır, ne de ahiret ehli. Onları ancak Allah Celle Celaluhü Hazretleri bilir. Çünkü onlar, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin süsleridir. Yeryüzünde onlar Allah Celle Celaluhü Hazretleri için bir ziynettir. Onları yalnız Allah Celle Celaluhü Hazretleri görür ve yalnız O bilir. Onlar Allah Celle Celaluhü Hazretleri katında kıymetli ve değerlidirler.4