ALTINCI DAİRE: MERDİYYE

(Makam-ı İrşad – Halife-i Resulûllah)

Eğer nefis, bu fikre hizmet ve sıdk ile sebât ve istikamette devamlı olur ve bu sûrette Hakk nezdinde de hâli makbûl bulunursa merdiyyedir

Nefs-i merdiyye sahibi, bütün mevcudiyetiyle Hakk’ın emrine ram olur; ibadet ve taatta bulunur; ihlasla itaat edip hizmet görür; Allah Celle Celaluhü hazretlerine sıdk-i sebat ile istikamet üzere ve böylece Cenabı Allah Celle Celaluhü hazretleri kendisinden razı olur

Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri Fecr Suresi 27-30’uncu ayetinde şöyle buyurmuştur:

“Ey itminana ermiş nefis! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razi olarak Rabbine dön! Kullarımın arasına katil ve Cennet’ime gir!”

Allah Celle Celaluhü hazretleri bu makamda nefs-i natıkadan razı olduğundan ismi merdiyye olmuştur Nitekim Hakk Teala bu nefse “Rabbine razı olmuş ve razı olunmuş olarak dön” kelamıyla hitap etmiştir Bu makamda nefs-i merdiyyenin seyri, anillah (Allah’tan)dirAlemi, şehadet alemidir Yeri, hafidir Hali, hayrettir Varidi, şeriattirSıfatları,Allahu Teala’nin ahlakı ile ahlaklanmaktır; beşeriyeti terk ve hüsn-i hulktur Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin “

Hataları af, ayıpları örtmek, hüsn-i zan, herkese lutf ve şefkattirİnsanları tabiatlarının zulmetlerinden, ruhlarının nurlarını çıkarmak için onlara meyl ve muhabbettir Lakin bu meyil ve muhabbet-fillahtır Yani Allah için olduğundan makbuldür Nefs-i emmare makamında olan meyil ve sevgi gibi değildir Bu re’fet ve rahmettir Zira nefs-i emmarede sevgi nefs için olduğundan kötü, çirkin, gaflet ve zulmettir Bu ise nefs-i merdiyyenin sıfatından olup halk ile Halık’in sevgisini birleştirebiliyor Bu şaşılacak bir şey olup ancak bu makama kavuşanlara nasip olur

Onun için bu makamda olan veli görünüşte insanlardan ayrılmaz ama batını kibrit-i ahmer gibi olup misli bulunmaz Seçilmişlerin seçilmişidir; nur kaynağı, esrar madeni, sevilmişlerin önderidir Bu makamda hal ilm-i ilahi dairesindedir

Makamın sahibi şuhudunda ağyar kalmayıp kalbi, masivadan kurtulmuştur ve Allah Celle Celaluhü hazretlerinin ve insanların yanında beğenilmiştir

Kendisi her şeyden razıdır ve onun değeri yüksektir Bu kamilin seyri anillahtır Bu makamda ona Allah Celle Celaluhü hazretleri muhtaç olduğu ilimleri kendisine bahşetmiştir Bu merhalede salik Alem-i Gayb’dan Şahadet Alemi’ne Allah Celle Celaluhü hazretlerinin izni ile dönmüştür Böylece kendisine ihsan edilen marifetlerle insanlara faydalı olur Lazım olan hikmet ve nasihati insanların seviyesine göre, onların anlayacağı derecede söyler Bu kamilin hali makbul hasletlerdendir

Onda huzur-i hayret vardır Bu hayrettir ki “Ya Rabb! Sana olan hayretimi artır” duasi hazreti Sıddık-i Ekber Radıyallahu anh hazretlerinden bildirilmektedir Bu hayret sülukun başlangıcında olan hayret değildir Bu kâmilin sıfatlarındandır

Bunların sahibi her sözünü tutar sözünden dönmez Her şeyi yerine koyar adaletten ayrılmaz Yeri geldiğinde o kadar infak eder, mal verir ki tanıdığı olmayan görse onu israf ediyor zanneder Yerini bulmayınca o kadar az verir ki tanımayan bahil ve hasis zanneder. Kendini öven kimseye, vermeye layık değilse bir şey vermez Kendini kötüleyene ve ihsana uygunsa kendini kötülediği için hakkını vermemezlik etmez O kerem kaynağıdır Bu güzel haller gönül sahibi olan velilerin şanıdır

Bu makamın sahibi her halinde vasat haldedir İfrat ve tefritten uzaktır Bu vasat yol dile kolaydır ama yapmak zordur Bu güzel ahlakla sıfatlanmayı herkes arzu eder Bu sıfatta olanları sever onlardan edeple bahseder Lakin vasat hal, bu vuslat yolu çok zor olduğundan onunla sıfatlanmış olan azdır Zira o, bu makam sahiplerine mahsus bir lütf-i celil ve sıfat-i cemildir Allah Celle Celaluhü hazretleri buyurdular ki: “Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben ona savaş açarım” 8

Veli kul Allah Celle Celaluhü hazretlerine ibadeti hakkıyla ifa eden ve ibadet arasında isyana düşmeden birbiri ardından ibadet vazifelerini yerine getiren demektir Bir kimsenin veli olması için hem kulluk vazifesini yerine getirmesi hem günahlardan kaçınması şarttırNasıl peygamberlerin masum olması gerekirse, velilerinde mahfuz olması gerekir Şeriata bir itirazı olan ise gurura kapılmış durumda ve kendini aldatmaktadır

Hadiste Allahu Teala’nın harp ilan ederim sözü hakkında el Bakillani şöyle diyor: Burada beliğ bir mecaz vardır Çünkü Allah’ın sevdiğinden hoşlanmayan Allah Celle Celaluhü hazretlerine muhalefet etmiş olur Allah Celle Celaluhü hazretlerine muhalefet eden O’nunla karşı karşıya gelir Allah kendisiyle karşı karşıya geleni ise helak ederAyrıca Allah Celle Celaluhü hazretlerinin veli kullarına düşman olanların, Allah Celle Celaluhü hazretlerinin kendilerine düşman olmasını gerektirecek bir durum içine düşmesi yani Allah Celle Celaluhü hazretlerinin veli kullarını sevmenin Allah’ın sevgisini kazanmaya sebep olduğunu gösterir9

7-YEDÎNCÎ DAÎRE: N EFS-İ SAFÎYYE (KÂMİLE) (Gavs – Kutb-ül Aktab)

Vehbi olan ledünnî ilme mahzar vâris-i enbiyâ sıfatıdır

Ehlullah buyurmuşlardır ki:

Nefs-i safiye sahibi vehbi olan ilm-i ledünne mazhar olmuş varis-i enbiyadır Bu makamda kalpte on lahuti güneşin doğmasıyla bu yüksek tecellinin nurlu eserleri insanin bütün azalarında zahir olurO zaman bu makam sahipleri kulluk vazifelerini derin ve deruni bir zevk ve neş’ e içinde seve seve ifa ederler Alim-i billah olan bu veliler,halkı ivazsız garazsız ve dinar ve dirhemsiz, bir menfaat mukabilinde olmayarak livechillah Hak yoluna, şeriat-i mutahharanın, sünnet-i seniyyenin emirlerine davet eder

Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri Kehf Suresi 65’inci ayetinde söyle buyurmuştur:

“Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan ilmi ledünni öğretmiştik “

Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri Kamer Suresi 55’inci ayetinde söyle buyurmuştur:

“Kudretine nihayet olmayan Allah/in sadakat meclisinde, huzur-u kibriyasındadırlar” Nefs-i safiye, bütün faziletlere kavuştuğu için ismi kamile olmuştur Seyri, billah (Allah ile)dir Alemi, kesrette vahdet ve vahdette kesret alemidir Yeri, hafiye nisbetle, ruhun bedene nisbeti durumunda olan ahfa, hali ise bekadır Varidi buraya kadar anlatılan tüm nefislerin varidleridir Sıfatları, bildirilen bütün güzel huylardırBu makamdaki arifi billahin meşgul olduğu vird “Kahhar” ismidirBu makam bütün makamların en büyüğü ve en yükseğidir Zira bunda batin saltanatı kemale erip, mücahede tamam olmuştur Riyazete ihtiyaç kalmayıp vasat halde kalmıştır Bütün muradlarını almıştırAncak alemlerin Rabbi olan Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızasını almak kalmıştır

Bu kamil velinin amelleri sevap ve ibadettir Temiz nefesleri kudret ve inayettir Tatlı sözleri ilim ve hikmettir, pür lezzet ve halavettirYüzünü görmek huzur ve saadettir Bu arifi görenlerin kalbine Allah Celle Celaluhü hazretlerini zikir ve fikir gelir Huşu ve hudu ile ona yönelirNasıl yönelmesin ki o, Allah Celle Celaluhü hazretlerinin aziz kulunun yüzünü görmektedir Dördüncü makamda iken veliyullah idi Bu makam avam evliyasının makamıdır Beşinci makam seçkin evliyanın makamıdırAltıncısı seçilmişlerin makamıdır Vermek isteyince hiç kimsenin mani olamadığı, vermemeyi murad edince hiç kimsenin engel olamadığı Allah Celle Celaluhü hazretleri her ayıptan münezzehtir

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz söyle buyurmuşlardır ki: “İhsan, Allah’ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendirSen onu görmüyorsan da o seni her an ve daim görüp, gözetmektedir”10

Gerçek Hidayete mazhar olan mümin her an bu duygu ve şuur içinde bulunmak ve bütün hayatini bu inanca göre tanzim etmekle beraber kendisinde yakin hali zuhur edip bu vesileyle ilahi vuslata nail ve mazhar olur

Bu “Kahhar” ismi kutba mahsus olan isimlerden olup kutb onunla saliklere imdat edip nurlar, hidayetler ve müjdeler gönderirHatta saliklerin içinde zuhur eden cezbe, sürur ve huzur gibi gönül ve ruh hallerine yardim, zamanın kutbundan (irşad kutbundan) olup onların zikir ve teveccühlerine karşılıktır

Bu makamın sahibi bir an ibadetsiz olmaz Bedenin her uzvuyla,eliyle, ayağıyla, diliyle yahut yalnız kalbi ile ibadettedir Gafil olmazBu kamilin istiğfarı çoktur Tevazuu yerindedir Rızası ve süruru halkın Hakk’a ikbal ve teveccühlerindedir Kızması ve üzülmesi onların Hakk’ tan gaflet ve yüz çevirmelerindendir Hakk’ı isteyenlere rağbet ve muhabbeti öz evladına olan muhabbet ve rağbetten daha çokdur Bu kamil veli emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker edip yumuşak ve alçak gönüllükle söyler Muhabbet ehlini sevip sevilmeyeceklere sevgisizlik gösterir Bununla beraber kalbinde kimseye kötülük beslemez Allah Celle Celaluhü hazretleri için olan işleri yapar Ayıplayanların ayıplamasından kaçınmaz Bu makamdaki bir kulun kahrı lutfuyla, gazabı hilmiyle ve celali cemaliyle karıştığından gazap halinde razı olup, rıza halinde gazap eder Lakin her şeyi yerine koyup her halinde adalet üzere giderHimmetle bir şeyin olmasına teveccüh ederse biiznillah onu muradına uygun hasıl olmuş bulur Bu kamilin muradı Hakk’ın muradına, uygun, rıza ve kızması da onun rıza ve kızmasına mutabıktır Ruhu onunla olup hep huzur’ dadır Çünkü o “künmeallah vela tübali” sırrına mazhar olmuştur

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz söyle buyurmuştur: “Muhakkak Allah her yüzyıl başında bu dini ihya edecek kudsiyyü’l-sifat bir racul-i salih, bir insan-i kamil gönderir” 11

Hiçbir peygamberin ümmeti varis-i enbiya rütbesine nail olmamıştırYani her peygamberin ümmetine emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker vazifesi verilmemiştir Ancak bu vazife ümmet-i Muhammed’e tevdi olunmuşturPeygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Her asırda benim ümmetimden sabikûn vardır ki bunlara büdela ve siddikûn denir Haklarındaki inayet ve merhamet-i ilahiyye o kadar mebzuldur ki sizler de o sayede yer ve içersiniz Ve yeryüzü halkı için tasavvur olunan bela ve musibetler onlarla def ve ref olunur

“Sabikûn, tekaddüm edenler; mukarrebûn demektir Asr-i saadetten beri her zaman sabikûn zümresi arz üzerinde mevcuttur Asr-ı saadet’te sabikun şerefine birinci olarak erkeklerden Hz Ebu Bekir-i Sıddik radiyallahu anh, kadınlardan Hz Hatice radiyallahu anha,gençlerden Hz Ali radiyallahu anh, köleler içinde Zeyd bin Harise radiyallahu anh nail olmuşlardır12

Sultanü’l-Arifin Bayezid-i Bistami Rahmetullahi aleyh hazretleri buyurmuşlardır ki: “Benim zamanımda İslam içinde kümmelin-i evliyadan yetmiş bin kadar veli var idi Onların madununda çok veliler vardı Lakin o asrın kutbu henüz keşfe erişmemiş ümmi bir haddad idi ki gece gündüz evlad-ü iyalinin nafakası için dükkanında demircilik sanatı ile meşgul idi Ben ise hayrette kalmış idim Sırr-ı kutbiyyet nedir ki bu kadar velilerden birisine verilmeyip te bir ümmi ve henüz dide-i basireti küşat olmamış bir haddada verildi, diye taaccüp ettim Bir gün o haddadın dükkanına vardım Selam verdikten sonra haddad yanıma gelip elimi öptü ve benden dua istedi Ben ona dedim ki: “Ben senin ayaklarını öpeyim Sen bana dua et” Cevabında o zat buyurdu ki: “Fakat sana dua etmekle benim derd-i derunum teskin olmaz” Ve tekrar o zata dedim ki: “Acaba derdiniz ne ola? Bizlere haber verseniz belki çaresine bakarız” O zat buyurdular ki: “Acaba ruz-i mahşerde bu kadar kulların hali nice olur?” deyu ağlamaya başladıDerd-i derunu bana dahi tesir edip beraber ağladık O vakit sırrıma nida olundu ki kutublar “nefsi nefsi” diyenlerden değildir “ümmeti ümmeti” diyenlerdendir Hemen kalbimdeki hayret ref olunup bildim ki bu zatların istidadı başkadır Bunlar kalb-i Muhammedi üzere vaki olup mazhar-ı hakikat-i Muhammediyye olmuşlar Lakin o halde henüz keşif hali zuhur etmeğinden kutub olduğunu bilmiyorduKendisinden sordum ki: “Halkın muazzeb olmasından size ne?” buyurdular ki: “Ey birader, benim hamur-i fitratım ab-i şefkat ve merhametle bir derece yoğrulmuş ki eğer bütün insanların günahını bana yüklenip onları affeyleseler memnun olurum” Ondan sonra kendisiyle bir haylice sohbet eyledim Namazda okumak için benden bilmediği bazı sureler öğrendi Lakin benim batinim feyz-i Rabbani ile öyle doldu ki kırk senede tahsil edemediğim dereceleri o mecliste tahsil eyledim O vakit bildim ki sırr-i kutbiyyet başka bir manadırNe ilim ile ne de kesret-i amel ile husule gelir şey değildir”13

www.net-indir.com/tasavvuf adresinden de yararlanılmıştır