EVLİYALARIN (VELİLERİN) KERAMETİ

Muhakkik, âlim, amil, kâmil, muttaki, evliyalardan zuhur eden harikulade hallere “Keramet” denir. Kerametin hak ve sabitliği Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif ve Ehl-i Sünnet vel Cemaat inancında beyan edilmiştir.

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu hakikati Kur’an-ı Kerimin de Al-i İmran suresi 37’nci ayetinde şöyle izah ediyor: “Zekeriya ne zaman Meryem’in bulunduğu Mihraba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?’ dedi. O da ‘Bu Allah tarafından. Şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızkı verir.’ dedi.” Bu Ayet-i Kerime’de, Hazreti İsa Aleyhisselamın annesi Hazreti Meryem’in genç yaşta iken ilahi rızka kavuştuğu beyan ediliyor.

Neml suresi 40’ıncı ayet-i kerimesinde ise şöyle buyuruyor: “Yanında kitaptan bir ilim olan ‘Ben gözün sana dönmeden (gözünü yumup açmadan) evvel onu sana getiririm’ dedi. Vaktaki Süleyman onu (Belkıs Hanımın tahtını) yanında durur bir halde gördü ve ‘Bu Rabbimin fazlındandır’ dedi.” Bu Ayet-i Kerime’de de uzak mesafedeki sarayın, tahtın gözü yumup açıncaya kadar Hazreti Süleyman Aleyhisselamın huzuruna getirilmesini, bir evliya kerameti ile Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin izniyle sağlıyor.

Evliyanın Kerameti harikulade bir şeyin zuhurundan ibarettir. Kerametin haklılığı hususundaki delili zikretmiştik. Binaenaleyh, gerek Sahabe-i Kiramın, gerek onlardan sonra gelen Salih kulların çoğundan görüldüğü ve Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellemin devamı olan Evliyadan da görüldüğü naklolunan işlerdir ki, inkârı mümkün olmayacak derecede meşhurdur. Evet! Evliyanın Kerameti ortada cereyan eden insanların Aklına muhalif ve olağanüstü olarak az bir zaman zarfında uzak mesafeyi kat etmek gibi, su üzerinde yürümek, havada uçmak, Bitkilerin ve hayvanların konuşması gibi şeylerdir. Evliyaullah’tan bu gibi harikulade ve garip işlerin zuhuru, kendisi Peygamberlerin Ümmetlerinden bir Ümmet olması halindedir. Bunun üzerine, Resûlullah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in Nübüvvetinden itibaren Evliyada keramet olarak görülen şeyler, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in mucizesi sayılır. Zira Evliyanın Veliliği o kerametler ile meydana çıkar. Öyle ise bir kimse dininde sabit ve Hak üzere olmadıkça velilik mertebesine yükselemez. Keramet sahibi de olamaz. Sonuçta, harikulade olan bir şey, Peygambere nispetle mucizedir. Evliyaya nispetle ise keramettir.

Evliyanı büyükleri şu sözde ittifak etmişlerdir: “Bir istikamet, bin kerametten hayırlıdır.”14

Keramet, Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretleri tarafından emr olunmamıştır ve terk edilmesi hiçbir mahzur teşkil etmez. Belki kerametin terk edilmesi izhar edilmesinden daha evladır.15

Eş Şeyh Ebül Hasen Seriyyüs Sakati Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine denilmiş ki: “Falan kimse bir gecede Mekke’ye yürüyor.” Bunun üzerine Eş Şeyh Ebül Hasen Seriyyüs Sakati Kaddesallahu Sırruh Hazretleri: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin lanetinde olan şeytan da bir saatte doğu ile batının arasını kat eder.” diyor. Eş Şeyh Ebül Hasen Seriyyüs Sakati Kaddesallahu Sırruh Hazretlerine başka bir zamanda yine deniliyor: “Falan kimse gökte uçuyor.” Bunun üzerine Eş Şeyh Ebül Hasen Seriyyüs Sakati Kaddesallahu Sırruh Hazretleri: “Karasinek de aynı gökte uçuyor.” diyor. Yine diyorlar ki: “Falan kimse, suyun üzerinde yürüyor.” Bunun üzerine Eş Şeyh Ebül Hasen Seriyyüs Sakati Kaddesallahu Sırruh Hazretleri: “Balık da suyun üzerinde yürüyor, yüzüyor.” diyor.16 Bu büyük zatın cevaplarından ve izahından anlaşılmıştır ki, uçmak, kaçmak, su üzerinde yürümek büyük bir meziyet değildir. Bunu en aciz mahlûk da yapıyor. Esas fazilet, istikametli ve Halik’ın rızasını kazanan bir kul olabilmektir.

Böyle olmakla beraber keramet haktır. Keramet, sihirbazlıkla karıştırılmamalıdır. Bu ancak istidrac olur. İstidrac: Kâfir ve zalim kimselerin bela ve azabını artırmak veya tuğyanlarının artmasıyla muaheze ve cezalarını bir müddet sonraya bırakmak suretiyle kendilerinin ellerinde veya şahıslarında arzu ve iddialarına göre zuhur eden harikulade hallerdir. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Kalem Suresi 45’inci ayetinde şöyle buyurur: “Ben onlara mühlet (zaman) veriyorum. (İplerini uzatıyorum) Şüphe yok ki benim fendim sağlamdır.” Enam suresi 44’üncü ayetinde ise şöyle devamla buyurur:“Onun için bunlar (azgın adamlar), kendilerine ne hatırlatıldı ve öğüt verildi ise, onları unutunca üzerlerine her şeyin (her zevkin ve her nimetin) kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen o şeyler (o genişlik ve serbestlik) yüzünden (tam şımarıp) ferahlandıkları vakit de onları (nimet azgınlarını) ansızın tutup yakalayıverdik ve artık o anda onlar bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.”

Mesela Firavun, dört yüz sene yaşıyor ve bu hayatı boyunca mutfağında bir tası, su kupası dahi kırılmıyor. İşte bu hal istidrac’dır.”17 Bu hususta Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurur: “Kulun, masiyete devam ve ısrar etmesine rağmen, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin onu nimetten sevdiği şeyi verdiğini görürsen, bu ancak ondan bir istidrac’dır.”18

Evet, günümüzde de pek çok kâfir ve zalimlere verilen şaşaalı hayat, bol servet, istediklerine nail olmak ve küfür zulüm hareketlerinde bulundukça nimetin artması halleri, elbet istidrac’dır. Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildiriyor ki, Peygamberlerin mucizeleri olduğu gibi evliyanın da kerametleri vardır. Çünkü Peygamberlere tabi olanları, onlara uyanları Allah Celle Celaluhü Hazretleri çok sever. Onlara diri iken de vefatlarından sonra da kerametleri ihsan eder. Peygamberlerin ve evliyanın vefatlarından sonra da mucize ve keramet göstermeleri onladır, doğru söylediklerini daha iyi bildirmektedir. Çünkü diri iken olan mucizeleri ve kerametleri gören kâfirler, bunları başkasından öğrenerek yapıyorlar sanırlar. Fakat vefatlarından sonra hâsıl olan mucize ve kerametler için böyle sanmak ve söylemek olamaz.

Mucizeleri ve Kerametleri Allah Celle Celaluhü Hazretleri yaratmaktadır. Yalnız O’nun kudreti ile olmaktadır. Peygamberlerine ve velilerine ihsan ederek ikram ederek onların sebebi ile onların şefaatleri ile yaratmaktadır. Peygamberler masumdur, hiç günah işlemezler. Şeytan Peygamberin şekline giremez. Evliya da Peygamberlerin varisleridir. Şeytan onlara da yaklaşamaz.

EVLİYA SİLLESİ (TOKADI)

Kur’an-ı Kerim’de açık olarak beyan edilmiş ve imanın şartından birisinin de, hayır ve şerrin Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin takdiri ile olduğunu biliyor ve iman ediyoruz.

Bu hususta Allah Celle Celaluhü hazretleri Yunus suresi 107’nci ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor: “Eğer Allah sana (her hangi bir yüzden keder) bir zarar dokundurursa, onu kendinden başka hiç bir açıcı (giderici) yoktur. Eğer sana bir hayır da dilerse, onun fazlı keremini geri çevirici hiç bir kuvvet de yoktur. O bunu kullarından dilediğine eriştirir.” Yine Kamer suresi 49’uncu ayetinde ise devamla şöyle buyuruyor:“Şüphesiz her şeyi biz bir takdir ile yarattık.”

Görüldüğü gibi Evliya tokadını evliyanın kendisi değil, evliya eli ile bizzat Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri atar. Şu Hadis-i Kutsiye dikkat etmelidir. Yüce Allah Hazretleri: “Bir kimse benim veli kuluma düşmanlık yaparsa, elbet ben ona (Veli kulumun düşmanına) harp ilan ederim.”19buyurmaktadır. İşte bu Hadis-i Kutsi’de beyan edildiği üzere Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgili kullarına düşmanlık edenler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin tokadını yerler. Cezasını, azabını ve belasını bulurlar. Yani onların hakkından Allah Celle Celaluhü Hazretleri gelir ve o zalimlerin defterini dürer.

Evliya, ulemaya, fukahaya, Salihlere ve Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgili kullarına düşmanlık yapanlar, o zatların tokadını değil, bizzat onların eliyle Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hazretlerinin tokadını yerler ve O’nun belasına, azabına müstahak olurlar. Yani zahirde evliya eliyle, fakat manada Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin kudret eli ile zuhur eder.

Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretlerine dediler ki: “Ey Ebu Said! Bazı kişiler Allah’ın rahmetinden o derece çok bahsediyorlar ki, neredeyse kalplerimiz uçacak. Onların meclislerinde nasıl hareket edelim?” Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri cevap verdi: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yeminle söylerim ki, size Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin korkusundan bahsetmek suretiyle güven veren kişilerle sohbet etmeniz, durmadan Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Rahmetinden bahsedip size güven verenlerle sohbet etmenizden daha hayırlıdır.”20