MÜRŞİD-İ KÂMİLİN İSBATI

Hak yoluna sülûk edecek kişiye Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevdirecek bir Mürşid-i Kamil araması ve bulması elbette lazımdır. Zira bir kimse Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevmezse, Allah-ü Teala Celle Celaluhü Hazretlerine talıp olamaz. Onun için bir Mürşid-i Kamiller talep edene, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni sevdirirler.

Bir gün Resul-i Zişan Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz yere kum üzerine kendilerine doğru düz bir çizgi çizdiler ve: “İşte bu yol Allah’ın yoludur.” buyurduktan sonra o çizginin sağına ve soluna birçok çizgiler daha çektiler ve: “İşte bunlar da her birinin başında şeytanın oturduğu yollardır ki, bu yollara girenler de şeytana uymuş olurlar.” buyurdular ve En’am Suresi 153’üncü Ayet-i Kerimesinde şöyle buyurdular: “Şu emrettiğim yol benim dosdoğru yolumdur; hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki, sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. İşte Allah kötülükten sakınasınız diye size bunları emretti.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Yunus Suresi 62–63-64’üncü ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Biliniz ki Allah’ın velileri (şeriata tam olarak bağlı kulları) için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Veliler, o kimselerdir ki, Allah’a iman edip emirlerine aykırı hareket etmekten sakınırlar. Onlar için dünya hayatında da (Kur’an’ın ve Peygamberin haberleriyle) ahirette de (cennette) müjdeler vardır. Allah’ın kelimelerinde (verdiği sözlerde) asla bir değişme yoktur. İşte bu (cennetle müjdelenme) en büyük kurtuluştur.”

Şeyhlerin (velilerin) Allah’ın kullarını Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sevdirmelerinin sebebi sadık müridlerini muhlis (halis) ve gerçek Taliplerini Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimize tâbi olacak hale getirmeleridir. Zira Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Al-i İmran Suresi 31’inci ayetinde buyuruyorlar ki: “(Resulüm), şöyle de: – Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

Bilmiş ol ki, şeyhler (mürşid-i kâmiller) yeryüzünde Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin yiğitleridir. Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri onlar vasıtasıyla gerçek müridleri (zatını murad eden) irşad buyurur.

Yunus Suresi 108’inci ayetinde “–Resulüm, şöyle de: -Ey insanlar; size Rabbinizden hak (Kur’an ve Peygamber) geldi. Artık hidayeti kabul eden, kendi nefsi için kabul etmiş olur ve sapıklığa düşen de kendi aleyhine (zararına) sapmış olur. Ben de, sizin üzerinize vekil değilim.”buyuruyor.

Sevdiği bahtiyar kulları hakkında Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Beyine Suresi 7-8’inci ayetlerinde şöyle buyurur: “Doğrusu iman edip de Salih ameller işleyenler; işte bunlar da yaratıkların en hayırlısı olanlardır. Allah Celle Celaluhü onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut.”

Zira şeyhler Taliplerin çobanı gibidir, çobanı olmayan koyunu elbette kurt kapar. Bir başka delil de şudur: O iki cihanın, fahri kainatın serveri, bütün yaratılmışların beyi, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin Habibi iken ve hassaten kendisi için yaratılmış, kendine “Sen olmasaydın bu âlemi yaratmazdım” demiş iken, Cebrail Aleyhisselam O’na Mürşid oldu ve O’na kılavuzluk etti. Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de bu hak yolu mürşidsiz yürümedi. Cebrail Aleyhisselam geldi, O’nu kendi makamına kadar götürdü ve: “Ya Muhammed! Ben makamıma kadar geldim, bundan öteye bir adım atarsam yanar helak olurum.” dedi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de: “Ya ben ne yapayım yolu bilmiyorum, nereye gideyim?” dedi. Bunun üzerine başka bir melek geldi ve onu alarak ileri götürdü. Böylece birçok meleklerin kılavuzluğu ile Kabe Kavseyn makamına varıncaya kadar o iki cihan fahrine nice melek mürşid (yol gösterici) oldu.

Evet! Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Habib-i Kibriya iken Cebrail Aleyhisselam kendisine Burak getirdi. Sidret-ül müntehaya kadar götürdü ve kendisi daha yukarı geçmeye mezun olmadığından orada kaldı.”27 İki cihanın serveri, ins ve cinnin Peygamberi Sallallahu aleyhi vesellem de Mürşidsiz gidemediğinden kendisine kılavuzluk edecek melekler gönderildi.

Ey “Müslüman’ım” diyen kişi! Senin ise ipin henüz nefsinin elindedir. O nefis seni her gün biraz daha haktan uzaklaştırmaktadır. Böyle olduğu halde “Bana mürşid gerekmez” der durursun. Ne zaman aklın başına gelecek de Ayet ve Hadis-i Şerif’lere tabi olacaksın? Böyle bekleyip durursan bak ne olacak.

Yüce Allah Celle Celaluhü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimize hitaben Ta-Ha Suresi135’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “(Ey Resulüm) de ki: Hepimiz beklemekteyiz. Siz de bekleyedurun. Çünkü doğru yol sahihleri kimler bulunduğunu ve doğru giden kim olduğunu yakında bileceksiniz.”

Bu Ayet-i Kerime’lere artık bir kulak ver, hakikati ara-bul. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarının alametlerinin bazıları, onlar kendileri ile beraber bulunup meclislerinde ve sohbetlerinde bulunan kimselerin en güzel bir şekilde Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ni anmalarına (zikretmelerine) vesile olurlar. Onların bu alametleri yüzlerindedir. Onlar gerçekten Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kullarıdır. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları talib olanların kalbini Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin sevgisiyle doldururlar. Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları karanlıklarda etrafı aydınlatan ve doğru yolu gösteren kılavuzlardır.

Ehlullah demişler ki: “Tarikata sülük, Peygamberlerin velilerin ve Allah Celle Celaluhü Hazretlerine yakın olanların ahlaklarındandır. Şeyhler (veliler) yeryüzünde Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin askerleridirler. Onların vasıtasıyla Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri gerçek müridleri (zatını murad edenleri) irşad eder. Şeyhler sebebiyle Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri gerçek talihlere hidayet eder.

Şeyhler, Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin kullarını Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretlerine sevdirmeye sebeptirler. Sakın: “Şeyhe ne ihtiyaç var?” diye kendini salıp koyuverme. İyice inan ki, herkese bir şeyh lazımdır. Mürşidsiz yola çıkan kimse için sonunda azgınlığa düşer. Şeyhler din yolunun kılavuzlarıdır.

Ey “Mü’minim” diyen kişi! Acaba sen kim oluyorsun da kendi başına rehbersiz “Ben hakka giderim.” Diyorsun? Hâlbuki senin nefs-i emmaren olan kötü sıfatların seni ellerine geçirmişler. Nefsin ıslahı için elbette bir Mürşid-i Kamile ihtiyaç vardır. Zira Şeyhler, Mürşid-i Kamiller, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in Naipleridirler.

Allah Celle Celaluhü Hazretleri Kur’an’ında, “Evliyanın korkusu ve üzüntüsü yoktur.” der. Hâlbuki sen: “Korkmak gerektir! Dersin. Bu hangi korkudur? Evliyaullah’ın gönlünden silinen korku, dünyanın ve ondakilerin (yani insanların) ekserisinin cehennem ve cennete girip girmeme korkusudur. Evliyaların yaşadıkları müddetçe korkulan bu gibi bir şeyler olmayıp ancak Cenab-ı Hak Celle Celaluhü Hazretlerinin rızasını kazanamama, Resulûllah’a Sallallahu aleyhi vesellem ünsiyet edememe (yakınlık kuramama) ve uzak kalma korkusudur. Evliyaullah Cenabı Hak Celle Celaluhü hazretlerinden başkasına gönül vermez. Dünyada Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden ayrılmaz, ancak O’ndan korkarlar.

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri yukarıda beyan eylediği ayetlerinde: “Benim veli kullarıma korku yoktur, onlar mahrum olmazlar.” buyurması bunun içindir. Zira bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri Necm Suresi 39-41’inci ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.- Ve Muhakkak onun ameli yarın (kıyamette) görülecek. Sonra ona en değerli mükâfat verilecek.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin veli kulları, dünyada ve ahirette mahrum olmazlar ve onlarla beraber olup kötülüklerden uzak kalıp rızaya, Cemalullah’a nail olmaya gayret edenleri Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Tevbe Suresi 119’uncu ayetinde medh-ü sena ediyor.

“-Ey müminler! Allah’tan korkun! (fenalıklardan sakının) İmanda ve sözünde doğru olanlarla beraber olun.”

Bu sadıklar kimlerdir? Şeriat ve tarikat ile doğru çalışan Meşayih efendilerimizdir. Çünkü şeriatsız tarikat, tarikatsız da şeriat olmaz. Şeriat siyeç ve surdur. Tarikat içinde bahçedir. Şeriat olmasa tarikat bahçesini şeytan mahveder. Tarikat olmasa şeriatı şeytan mahveder.

Şeriat ve tarikatla amel eden, Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin izinden gider. Yukarıdaki Ayet-i Kerime’de evvela iman etmeyi, sonra Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nden korkmayı emrediyor. Sonra da “sadıklar ve doğrular ile beraber olun” diye buyuruyor. Şeriatla amel, tarikatla sülük etmeyenler, sadıklardan olamaz. Ancak şeriatı, tarikatı beraber edenler, sadıklardan olurlar. Bunların başı da, doğru olan âlimler ve meşayihlerdir. İşte Cenabı Hak Celle Celaluhü Hazretleri “bunlarla beraber olunuz” diyor. Yoksa dini parayla satan ve Ayet-i Kerime’leri işine geldiği gibi konuşup, konuştuklarıyla amel etmeyen din düşmanlarıyla değil. Bu hususta Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara Suresi 41’inci ayetinde ne buyuruyor: “Benim ayetlerimi, dünya menfaati karşılığında birkaç paraya değişmeyin ve ancak benden korkun. (Kitabıma iftira ve tahrif yapma hususunda yalnız benden korkun).” İşte böyle olanlarla da beraber olunmaz. Bu gibilerin şerrinden Allah Celle Celaluhü Hazretlerine sığınırız.

MÜRŞİD-İ KÂMİLİN ŞEFAATİ

Şefaat konusunda çokça şeyler söylenmekte ve yazılmaktadır. İnsanların kurtuluşuna vesile olması için Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin bazı seçkin kullarına (Peygamberler, Mürşid-i Kamiller) müsaade etmesi, O’nun kudreti dışında bir şey midir? O dilerse, her şey olur. O’nun sadece dilemesi, olmasını istediklerinin olması için yeter…

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Sebe Suresi 23’üncü ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah Celle Celaluhü hazretleri katında, (ahirette Allah’ın kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet (şefaat edenle şefaat olunanları) kalplerinden (şefaate izin verilmekle) korku giderildiği zaman ‘Rabbiniz (şefaat hakkında) ne buyurdu?’ derler. Şefaat edecekler de, ‘Allah hakkı söyledi, (razı olduğu kimseler için şefaate izin verdi)’ derler. O her şeyden yücedir, her şeyden büyüktür.”

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Meryem Suresi 87’nci ayetinde de şöyle buyuruyor: “Rahman’ın katında bir ahd (iman edip söz ve izin) almış olan kimseden başkaları şefaat etmeye sahip olamayacaklardır.”

Ve yine Enbiya Suresi 28’inci ayetinde buyurdu ki: “O’nun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat edemezler. Hepsi O’nun korkusundan titrerler.”

Aziz Müslüman kardeşim! Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri bu Ayet-i Kerime’lerinde beyan eylediği gibi, ebedi âlemde O’nun müsaade eylediği Evliyası Şefaat edeceklerdir. Şefaat etmeleri yine Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretlerinin müsaadesiyle olacaktır. İnkâr edenler, imandan yoksun olur. Çünkü Ayet-i Kerimeleri inkâr, küfürdür.