Tabiin’in büyüklerinden ve On iki İmam’ın dördüncüsü. Hicret-i Nebeviyye’nin 46. ve (M. 666) senesi, Şaban-ı Şerif’in onbeşinci perşembe günü Medine-i Münvvere’de doğmuştur. İsmi Ali bin Hüseyin Bin Ali Bin Ebi Talib’dir Lakabları “Zeynel Abidin”. Babası İmam-ı Hüseyinra hazretleri, annesi Acem Padişahının kızı Şehri Banu’dur. Her gece bin rekat namaz kılmaya devam ettiğinden ismi şerifleri “Zeynel Abidin” namiyle iştihar etmiştir. İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh hazretlerinin oğlu olup bütün zürriyeti bundan vücuda gelmiştir. Diğer oğullarının nesli kesiktir. Zikir ve tarikat usulünü babası İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh hazretlerinden alıp Zahir ve Batın ilimlerinde rabbani bir âlim olmuştur. Her hususta mahir olduğundan kendisi hakkında tabiinin büyüklerinden olan İmam-ı Zahidi (Allah ona Rahmet etsin) “O’ndan daha fakih görmedim.” demiştir. Birçok duaları, “Cami Sahife-i Kamile” adında bir eseri vardır. Bidayeti hallerindeki münacatı âlimler ve sofiler arasında meşhurdur. Fazlı ve kemali bahir çok kerametleri vardır. İmamlığı yani tasavvufta insanlara feyz vermesi doğru yola kavuşturması otuzdört sene sürmüştür. Hadis Fıkıh ve Tasavvuf ilminde âlimdir. Eshab-ı Kiram’dan çoğunu görmüştür. Şeriatı Ahmediyye ve Tarikatı Muhammediyye üzere İlâhi Kelimetullah eylemiştir.
Kerbela’da İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh hazretleri şehit edilir edilmez ehli beyt çadırları Yezidin ordusu tarafından ateşe verilip eşyaları yağma edildikten sonra kadın ve kızlar çıplak develere bindirilip Şama götürülmek üzere yola çıkarıldılar. İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh Efendimizin mübarek başı Şama getirildikten sonra Şam ve Medine’de defnedilmiş, fakat bilahare İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri, babasının o mübarek kesik başını Kerbela’ya gönderip orada bedeninin yanında gömdürmüştür.
İMAM-I ZEYNEL ABİDİN RADIYALLAHU ANH HAZRETLERİNİN ŞEHADETİ
İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri öteki Kerbela esirleri gibi bir müddet Sam’da kaldıktan sonra 58 yasında Medine’de Emevi halife ve hükümdarı tarafından zehirlenmek suretiyle Hicri 94 (M. 713) senesi Muharrem ayinin on sekizinde cumartesi günü sehid olur. İrtihali dar-ı Naim etmekle Cennet-i Bakia’da Kubbetül Abbas’a, amcası İmam-ı Hasan Radıyallahu anh hazretlerinin yanına defnedildi. Allah Celle Celaluhü hazretleri O’ndan razı olsun ve bizi onun kudsi feyiz ve şefaatleriyle faydalandırsın. (AMIN) Oğlu ve torunlarının çoğu Emevi ve Abbasiler tarafından zehirlenmek veya öldürülmek suretiyle şehit edildiler1
İMAM-I ZEYNEL ABİDİN RADIYALLAHU ANH HAZRETLERİNİN BAZI MENKİBELERİ
İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri her abdest aldığında yüzü sararır, vücudu titrerdi. Sebebini sorduklarında: “Kimin huzuruna çıkacağımı biliyor musunuz?” buyururdu.
……………………………………
Büyük İslam Âlimi İmam-ı Esmai Rahmetullahi aleyh hazretleri diyor ki: “Bir gece Mekke’de Allah Celle Celaluhü hazretleri’nin evini ziyaret edeyim dedim. Tavaf ederken bir genci gördüm. ‘Ey Rabb-i Rahim’im. Bütün kapılar kapanmıştır. Sadece senin rahmet kapın açıktır. Ben aciz günahkârı ancak sen bağışlarsın. Mukaddes evin hürmetine beni rahmetine mazhar kıl.’ diyordu. Yaklaştım, gözlerinden billur gibi yaşlar akıtan genç kendinden geçti, yanına sokulup baktım. Bir de ne göreyim, İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri değil mi? Onu şevkle kucakladım, onun içli duası beni ağlattı. Baygınlıktan ayılınca gözlerini açtı: ‘Beni halikımın zikrinden kim alıkoydu?’ diye sordu. ‘A benim aziz efendim! Sen Peygamber evladından olduğun halde bu ağlaman ve inlemen nedir?’ dedim. Başını kaldırdı: ‘Ey Esma! Yüce Rabbimiz yasin Suresinin 49-53’üncü ayetlerinde şöyle buyuruyor: “Onların beklediği sadece bir sayhadır (sur’a ilk üfürülüştür) ki, onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir… O zaman bir vasiyet söz bile yapamazlar, ailelerine de (çarşı ve sokaklardan) dönemezler… Bir de ikinci defa Sur’a üfürülmüştür. Ne baksınlar, kabirlerden Rablerine doğru akın ediyorlar. Başka değil, sade bir tek sayha (sur’a son bir üfürülüş) olmuş. Derhal hepsi toplanmış, hesap için huzurumuza gelmişlerdir.” Evet, o gönüller aydınlatan Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin evlatları böyleydi, başı kesilmiş mum gibi sabahlara kadar gözyaşı döküyorlardı.”
……………………………………
Bir gece teheccüt namazı kılıyordu. Şeytan ejderha şekline girip, kendisini meşgul etmek istedi fakat o hiç aldırış etmedi. Ayak parmağını ısırdı. Namazdan sonra ejderhanın şeytan olduğunu anlayınca ona vurup: “Defol ey mel’un” dedi. İbadetlerini tamamlamak için kalktığında gaybdan üç kere: “Sen Zeynel Abidin’sin. (yani ibadet edenlerin süsüsün).” dendi.
……………………………………
Birisi aleyhine konuşmuştu. Bu kendisine söylenince onun yanına gitti. Onunla biraz sohbet ettikten sonra buyurdu ki: “Hakkımda bazı şeyler söylediğini duydum. Dediklerin doğruysa Allah Celle Celaluhü hazretlerinden mağfiret dilerim. Beni affetsin, dediklerin iftira ise, Allah Celle Celaluhü hazretleri seni affetsin. Selamı Rahmeti, bereketi de üzerine olsun.”
……………………………………
İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretlerinin bir devesi vardı. Yolda hiç kamçı vurmadan gider ve üzerindekini hiç incitmezdi. İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri vefat edince devesi kabri üzerine gelip göğsünü yere koyup inledi. Hiç kimse bu deveyi mezar başından kaldıramadı. Oğlu Muhammed Bakır Radıyallahu anh hazretleri orada bekleşen halka buyurdu ki: “Kalkması için fazla uğraşmayın. Bu deve burada ölecek.” Üç gün sonra deve orada öldü.2
……………………………………
Bir gün İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretlerini elleri kelepçeli, ayaklarında kayış bağlı olduğu halde Medine’den Bağdat’a götürüyorlardı. Zühri Rahmetullahi aleyh O’nu bu halde görünce çok ağladı ve dedi ki: “Keşke şimdi sizin yerinizde benim ellerim kelepçeli olsaydı.” İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri O’na dedi ki: “Ya Zühri! Bu bize hiç zor gelmez. İstediğim zaman el ve ayaklarımı açabilirim.” dedi ve çok hafif bir silkinme ile elindeki kelepçeyi ve ayağındaki kayışı açtı. Kısa bir zaman sonra eline kelepçeyi ayağına kayışı geçirerek buyurdu ki: “Bunlar kulların cezasıdır ve kolaydır. İstediğimiz zaman açabiliriz. Esas zor olan Allah Celle Celaluhü hazretlerinin azabıdır.”
……………………………………
Rivayet edilir ki, bir zaman İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri hastalanmıştı. Bir grup insan ziyaretine gelmişlerdi. Onlara buyurdu ki: “Buraya niçin geldiniz?” Onlar da: “Seni sevdiğimiz için buraya geldik.” dediler. “Bizi neden seversiniz?” deyince oradakiler de: “Siz Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin torunu olduğunuzdan, Allah ve Resulü için seviyoruz.” dediler. Buyurdu ki: “Kim Allah ve Resulü için bizi severse, Allah Celle Celaluhü hazretleri de kıyamet günü onu arşın gölgesi altında gölgelendirecektir. O gün o gölgeden başka gölge yoktur. Bu sevgililerin mükafatını Allah Celle Celaluhü hazretleri cennette onlara verecektir. Lakin bizi dünyalık için kim severse Allah Celle Celaluhü hazretleri de onlara hesapsız rızık verecektir.”
……………………………………
Bir gün İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretlerinin misafirleri vardı. Kölesi sofrayı getirirken sofra kölenin elinden kaydı, merdivenin altında oynayan küçük çocuğun üzerine düştü. Bu küçük oğlu vefat etti. Köle bu durum karşısında çok korkup titremeye başladı. İmam-ı Zeynel Abidin Radıyallahu anh hazretleri onun bu hali karşısında buyurdu ki: “Sen hiç korkma, seni affettim. Ve Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızası için seni azad ettim.” Bundan sonra da çocuğunun teçhiz ve tekvin işlerini kendi elleriyle yaparak cenazeyi kaldırdı.
1-Kadiri Yolu Saliklerinin Zikir Makamları S.40
2-İslam Ansiklopedisi 2.Cilt S. 85,86