HABİB-İ ACEMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN HAYATI

Cihan denen bu sarayın manevi sultanlarından evliyanın büyüklerinden olan Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin Müridi ve Dâvud-u Tai Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin şeyhidir. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin doğumu belli değildir. Aslen İranlı olan Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri, Hicri birinci ve ikinci asırda Basra’da yaşadı. Künyesi; “Ebu Muhammed”dir.

Habib-i Acemi Kur’an-ı kerim okumaktan tarifsiz bir tad alır ve Arapçayı iyi bilenlerin bile vakıf olamadığı sırları kavrar. Hasan-i Basri Rahmetullahi aleyh hazretleri :“Evet o acemdir (İranlıdır) ve Arapçası acemicedir. Ama unutmayın adı gibidir. Habib’dir (sevgilidir)” der. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri aşk ile başlayınca az zamanda çok mesafe alır. Gün gelir Araplara, Arapça dersi verir ve Hadis âlimleri arasında parmakla gösterilir.

HABİB-İ ACEMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİ’NİN TARİKATI TELKİN ALMASI

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri önceleri çok zengindi. Faizle para verirdi. Bir gün hanımı önüne yemek koydu, tam yiyeceği sırada kapıya bir derviş geldi: “Allah rızası için bir sadaka.” dedi. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri bunun üzerine dervişin üzerine kapıyı çarptı. Derviş mahzun olarak gitti. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri sofraya geldiğinde yemeğin kan haline geldiğini gördü. O anda kalbinde bir değişiklik duydu, yerinde duramadı. Bir Cuma günü Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretlerinin evinin yolunu tuttu.

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin evine giderken oyun oynayan çocuklar Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’ni görünce birdenbire: “Kaçın kaçın! Faiz yiyen Habib geliyor. Ayağından kalkan toz bize gelir de, biz de onun gibi oluruz.” dediler. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri bu sözleri duyunca çok müteessir oldu. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin meclisine gelip elini öptü. Allah-ü Teala Hazretleri’nin sonsuz olan lütfü ve ihsanı ile tövbe-i nasuh eyledi ve Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin irfan mektebinde manevi talebe oldu. Önceki yaptıklarına çok pişman oldu. Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne şöyle münacatta bulundu. “Ya Rabbi! Ben çok günahkârım fakat senin mağfiretin kudretin sonsuzdur. Sen öyle büyüksün ki, dilediğini yaparsın, benim dermanım ancak sendedir. Ben ancak sana sığınırım. Ya Rabbi! Fermanına boyun eğdim ve sana teslim oldum, beni affet.”

Evine dönerken kendisine borcu olanlar alacağını ister diye kaçmak istediler. “Kaçmayın! Bugün benim sizden kaçmam lazımdır.” buyurdu. Yolda oynayan çocuklar birbirlerine: “Kaçın kaçın! Tövbekâr geliyor üzerine bizden toz bulaşmasın, bulaşırsa Cenabı Hakk Celle Celaluhü hazretlerine asi oluruz.” dediler. Çocukların bu sözlerinden çok duygulandı, yüreği sızladı ve: “Ya Rabbi! Bir tövbemle ismimi iyilerden eyledin.” diye şükretti.

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri her tarafa tellallar çıkararak: “Her kimin Habib’e borcu varsa, bundan vazgeçti. Aldığı faizleri de geri dağıtacaktır.” diye ilan ettirdi. Servetinin hepsini fakirlere dağıttı.

Günün birinde bir kimse geldi. Dağıtacak malı kalmadığından, üzerindeki gömleği gelen kimseye verdi. Nihayet tasavvuf deryasından sonsuzluk incileri devşiren büyük veli, arifler katarının baş tacı Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin huzuruna can attı. O eşi bulunmaz mana erinin mübarek ellerini tuttu, dudaklarına götürdü. O cennetten gül toplayan elleri öptü. “Ey din yolunda kendisine uyulan İmam! Artık kötülüklere veda ediyorum, bana Himmet ediniz.” dedi. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri içinde denizlerin kaynaştığı ateşli gözlerle ona bir defa baktı. Öyle bir bakışla baktı ki, Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri birden kendini sonsuzluğa uzanan caddede buldu ve önünde yepyeni bir hayat belirdi ve bu vesile ile Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin mübarek eli ile sonsuzluk caddesine iletilerek Tarikatı (tevhid telkinini) bu vesile ile Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nden aldı. Tasavvuf yolunda ilerledi. Devamlı olarak Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin sohbetlerine gündüzleri devam etti. Şüphelerden kurtuldu.

Hasan-ı Basri Hazretleri’nin sözleri kalbine öyle tesir ederdi ki, kendinden geçmiş olarak dinlerdi. Daha sonra Fırat Nehri’nin kenarında bir kulübe yapıp orada ibadetle meşgul oldu. Geceleri de ibadet ederdi ve tasavvuf yolunun sultanı oldu. Bundan sonra mana vadilerinde öyle süratle at koşturdu ki, gönüller fatihi oldu. Ona kimsecikler yetişemedi. Tamamıyla muhabbet denizine gark oldu. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne münacatta bulundu: “Ey ezel mumunun fitilini yakan, ebedi bezmi aydınlatan Allah’ım. Dertliyim, inlerim, hacetim var, medet eyle Ya Rabbi! Seninle barıştım. Beni bir günde taat ehli kıldın. Ya Rabbi! Çok hatalı işlerim oldu. Ben günahkâr bir kulum, suçumu bağışla. Benden hata, senden ata’ Ya Rabbi! Sen dilersen af edersin. Sen öyle büyüksün ki, kudretin sonsuzdur. Benim dermanım ancak seninledir. İltica makamım ancak sensin Ya Rabbi! Fermanına işte boyun eğdim ve sana teslim oldum. Huzuruna günahsız bîr kul eyle Ya Rabbi!”

Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri, Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’ni çok sever ve ona çok iltifat ederdi. Hatta bazen meclisinde Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin sohbet etmesini söyler, Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri de emredildiği için sohbet ederdi. Bazı kimseler bu durumu merak ederler: “Siz burada bulunduğunuz halde, Habib’in sohbet etmesini istemenizin hikmeti nedir?” diye sual ederlerdi. Hasan-ı Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Habib kalbinden konuşur ve konuştuğunu insanların kalbine yerleştirir, ben onun için onu konuşturuyorum.” buyururdu

HABİB-İ ACEMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİ’NİN VEFATI

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri mana yolundan Cadde-i Kübra caddesinden nasibini almak isteyen nice aşık kulları Hakk’a vasıl ettirdi. Tasavvuf yolunda kılavuzluk yaparak Hakk’a vasıl olmak isteyenlere yol gösterip önlerinde aydınlık veren bir ışıklık yaparak nice gönlü karalara önderlik etti. Nihayet mana yolunun yüce önderi Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri, şu fani alemdeki çileli günlerini tamamladı. Hicret-i Nebeviyye’nin 120. (M.739) senesinde vefat etti.

Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri şefaatlerinden, al-i himmet, nazar ve muhabbetlerinden feyiz ve bereketlerinden bizi ayırıp mahrum etmesin. (ÂMİN)

HABİB-İ ACEMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİ’NİN BAZI MENKIBELERİ

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hanımı evde nafaka kalmadığını, erzak lâzım olduğunu bildirdi. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri sabahleyin: “Çalışmaya gidiyorum.” diyerek evden ayrıldı. Kulübesine gidip ibadetle meşgul oldu, akşam eve gelince hanımına: “Öyle bir zatın işinde çalışıyorum ki, gayet cömerttir… O zatın kereminden utandım bir şey isteyemedim, on günde bir ücret vereceğini söylüyorlar. On gün sabret. On günlük olunca kendisi verecektir.” dedi. Onuncu gün tamam olduğunda öğle namazını kılınca: “Bu akşam hatuna ne söyleyeyim?” diye düşünüyordu. Tam bu sırada Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hanesine beyaz elbiseli kimseler geldi. Birisinin sırtında un çuvalı, birisinin sırtında içinde yağ, bal, baharat vesaire bulunduğu tulum ve birisinin elinde içinde üç yüz gümüş bulunan bir kese vardı. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hanesinin kapısını çaldılar. Hatun kapıyı açtı. Gelen kimseler ellerindekileri bıraktılar: “Bunları efendinizin çalıştığı yerin sahibi gönderdi. ‘Eğer Habib işini artırırsa biz de ücretini artırırız’ diye söyledi.” dediler ve gittiler.

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri akşam olunca, mahzun şekilde evine döndü, evden yemek kokuları geldi, hanımı karşıladı. Dedi ki: “Efendi kime çalışıyorsan çok iyi bir kimse, ikram ve ihsan sahibi bir zatmış. Bugün öğle vaktinde şunları göndermiş. Ayrıca ‘Habib’e söyle, eğer işini artırırsa biz de ücretini artırırız’ diye haber göndermiş.” Bunun üzerine Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri hayretle: “Allah Allah, on gün çalıştım, bana bu ihsanlarda bulundu, demek daha çok çalışsam kim bilir neler verecek.” dedi ve kendini tamamen Hak Teala Hazretleri’ne ibadete verdi. Böylece hem Allah-ü Teala Hazretleri’ne ibadet ederek, hem de Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin kalplere tesir eden sohbetleri ile yükselerek duası makbul olan büyük zatlardan oldu.

……………………………………

Bir dervişi anlatıyor: “Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin ümmiliğine rağmen mertebesinden hayret ettim. Bir gün bunu düşünürken bir nida duydum. “Ümmidir amma, habibdir.”1

……………………………………

İmam-ı Şafi Rahmetullahi aleyh Hazretleri ile İmam-ı Ahmet bin Hanbel Rahmetullahi aleyh hazretleri oturuyorlardı. O sırada Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri geldi. İmam-ı Ahmet Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Buna bir sual sorayım.” dedi. İmam-ı Şafi Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Bunlar hal ehli, acaib kimselerdir, pek sual sorulmaz.” dedi. İmam-ı Ahmet Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Soracağım.” dedi. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri gelince İmam-ı Ahmet Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Bir kimse beş vakit namazdan birini kaçırsa, ama hangisini kılmadığını bilemezse ne yapmalıdır?” diye sordu. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh Hazretleri tereddütsüz cevap verdi: “Bu Allah-ü Teala Hazretleri’nden gafil olan bir kalbin işidir. O kimse kendine ceza olarak beş vaktin hepsini kaza etmelidir.” buyurdu. Her iki İmam bu cevaptan hayrete düştüler. İmam-ı Şafi Hazretleri mukabele ettiler. “Ben size bunları imtihan caiz değildir dememiş miydim?” dedi.

……………………………………

Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri Dicle Nehri kenarında gemi bekliyordu. O sırada Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri oraya geldi ve: “Üstadım ne bekliyorsun?” dedi. Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri “Gemiye bineceğim, onu bekliyorum.” dedi. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Gemiye ne hacet, suyun üzerinden yürüyerek geçiniz.” deyince Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri: “Suyun üzerinde gitmeye sebep gemidir, biz sebeplere yapışarak hareket ederiz.” Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri: “Siz yakin mertebesine ulaşmamışsınız.” diyerek su üzerinden yürüyerek karşıya geçti. Derecesi kendisinden daha çok büyük olan Hasan Basri Rahmetullahi aleyh Hazretleri ise: “Sen de İlm-ü Yakin derecesine kavuşamamışsın.” dedi ve geminin gelmesini bekledi.

……………………………………

Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri çok ibadet eder, devamlı tefekkürde, fikirde, şükürde ve zikirde idi. Bazen bu halde iken kendinden geçerdi. Yanındakiler uyuyor zannederlerdi. Komşularından İsmail bin Zekeriyya diyor ki: “Ben akşam olduğu zaman Habib’in ağlamasını sabah uyandığımda da ağlamasını duyardım. Evine sordum bir sıkıntısı mı var diye. ‘O hep ölümü düşünür. Sabah olunca akşama ulaşamam der, akşam olunca da sabaha ulaşamam der. Onun için ağlar’ dediler.”

……………………………………

Horasanlı’nın biri Basra’ya gelir. Önce hacca gidecek, dönüşte Basra’da bir ev alacak ve yerleşecektir. Arkadaşları “Paranı yanında taşıma” derler, “Güvenilir birine emanet et, uygun bir ev çıkarsa, senin adına satın alsın.”

Adam da öyle yapar, tutar Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri’ne 10 bin dirhem bırakır. “Münasip bir ev bulursanız alın” der, “bulamazsanız sizde kalsın, dönüşte alırım”.

İşte tam o günlerde Basra’da görülmemiş bir kıtlık olur. Fukaranın feryadı göğe yükselince Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri dayanamaz emanet paraları muhtaçlara dağıtır. “Eğer razı olmazsa, borcum borç” der, “Nasıl olsa Rabbim bana yardım eder, öderim”. Aradan üç ay mı geçer, beş ay mı bilemiyoruz ama Horasanlı hacdan döner. Habib-i Acemi Rahmetullahi aleyh hazretleri adama durumu izah ettikten sonra şöyle der: “Sana cennetten öyle bir köşk aldım ki” der, “Altından ırmaklar akıyor.” Horasanlı bu Allah dostunu kırmaz. Büyük bir teslimiyetle “Tamam kabul” der, “Ancak sened yazarsan!”

Mübarek eline kalemi alır ve başlar yazmaya “Habib-i Acemi’nin Azîz ve Celîl olan Rabbinden şu Horasanlı için satın aldığı köşkün senedidir. Allah-ü Teala vasıfları yukarıda belirtilen köşkü Horasanlı’ya verecek ve Habib’i on bin dirhem borçtan kurtaracaktır.” Senedin altına mühür basar, imzalar.

Bakın şu işe! Horasanlı o günlerde vefat eder. Vasiyeti üzerine senedi de onunla beraber gömerler. Ertesi sabah kabrin üzerinde nurla yazılmış bir mektup bulunur ki özetle şöyle demektedir. “Şüphesiz ki Allah-ü Teala) bahsi geçen köşkü Horasanlı’ya verdi. Herkes bilsin ki Habib borçtan kurtulmuştur!”

……………………………………

Bir gün ellerini ulvilik âlemlerine açtı. İçli içli ağladı. “Rabbim!” dedi. “Seninle dost olmayan hiçbir kimseye dost olamaz. Ya Rabbi! Kalbi seninle hoş olmayanın katiyen göz seninle hoş olmayanın katiyen gözü parlayıp ışıldamaz. Dünyayı çok sevenlerle senli benli olanın nefsinde şeytan oyun arkadaşlığı yapmaktadır.”2

1-Halkadan Pırıltılar S.50,51

2-İslam Ansiklopedisi 2.Cilt S.184,188

www.gavsulazam.de internet sitesinden de yararlanılmıştır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir