İMAM-I ALİ KERREMULLAHÜ VECHEHÜ HAZRETLERİNİN HAYATI

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Eshab-ı kiramın büyüklerinden. Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin damadı ve dördüncü halifesidir. Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellemin amcası Ebu Talib’in oğludur. Künyesi “Ebul Hüseyin”dir. Bir künyesi de Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellemin iltifat buyurarak söylediği “Ebu Turab”dır. Hiç puta tapmadan Müslüman olduğu için “Kerremallahü Vechehu”, kahramanlığı ve çok cesur olmasından dolayı “Kerrar”, “Esedallahül Galib” lakabları verilmiştir. Ayrıca takdiri ilâhiyeye gösterdiği tam rızadan dolayı da kendisine “Mürteza” denilmiştir. Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin sevgili arkadaşı ve Zülfikâr kılıcının sahibidir. Âkil, Kâmil ve muhakkiktir. Kevser şerbetinin dağıtıcısıdır.

Şehidlerin önde geleni ve Ashabın cevheridir. Hazreti Fatıma annemizin eşidir. Fatıma binti Esed, öksüz kalan Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizi şefkat ve muhabbetle bağrına basmış, bir gece rüyasında evinin nur ile dolduğunu Kabe etrafındaki dağların Kabe’ye secde edercesine eğilir gibi olduğunu görmüş ve bir aslanın doğduğunu müşahede etmişti. Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz Hazreti Fatıma’ya: “Ey anne! Yüzünde bir değişme görüyorum, halin nasıldır?”, diye sordu. O da: “Oğlum biraz rahatsızım. Zira hamileyim.”, diye yanıt verdi. Bu sefer Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Anne; doğacak çocuk erkek olursa bana bağışlar mısın?”, diye sorunca Fatıma: “Vallahi bu doğacak çocuğu sana nezr eyledim”, buyurdu. Âlemlerin Efendisi doğacak çocuğun salimen doğması için Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne dua etti. Nihayet 9 ay tamam olunca Fatıma binti Esed Kâbeyi tavaf ederken sancısı tuttu. Beytullah’ın içinde İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ni dünyaya getirdi.

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin alnının nuru ayan oldu. Âlemlerin Efendisi Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz annesine: “Adını ne koymak istersiniz?” diye sorunca, herkes fikrini beyan eyledi. Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle buyurdu: “Benim niyetim bu çocuğun adını Ali koymaktır. Zira Allah-ü Teâlâ Hazretleri de buna Ali dedi.” Bunun üzerine O’na Ali ismini koydular. Âlemlerin efendisi Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ni yıkadı. Sağını yıkarken soluna, solunu yıkarken sağına dönderdi. Nebiler nebisinin gözleri yaşardı. Fatıma binti Esed sordu: “Oğlum niye ağlıyorsun?” Âlemlerin efendisi Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Muhterem anneciğim! Bu çocuğu doğduğu gün ben gaslediyorum (yıkıyorum), o da beni ömrümün nihayetinde gasledecek (yıkayacak). Bu gözümün önüne geldi.” dedi.

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri günden güne gürbüzleşip büyüdü. Beş yaşından itibaren nebiler nebisi ile yaşamış Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin talim ve terbiyesinde yetişmiş, O yüce irfan hazinesinin feyzin den kana kana içmiştir. Çocuklar arasında ilk defa Muhammed Aleyhisselam’ın Peygamberliğini tasdik edenlerdendir.

Güzel ahlâkın canlı timsali idi. “Allah’ın Aslanı” diye tanınmıştı. Şecaati, metaneti, cesareti eşsizdi. Hiçbir vakit haddi aşmazdı. Hayatının sonuna kadar Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yanından hiçbir surette ayrılmamış, daima meclislerinde bulunmuş, onu can kulağı ile dinlemiştir. Küçük yaşta Müslüman olmuş ve Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yüksek nazarına, muhabbetine mazhar olduğundan dolayı kendisinde harikulade meziyetler tecelli edip durmuş, Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin ilmen ve ahlaken varisi olmuştur.1

Resul-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: Ali benden, ben de Ali’denim.” buyurmuştur. Allah-ü Teâlâ Hazretleri hilafeti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri ile tamamlamıştır. Bütün Sahabenin bahadırı ve alimi İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri olduğunda ulema ittifak etmişlerdir.

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne ve ona benzeyenlere indiği rivayet edilen Ayet-i Kerimelerinde Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri Bakara Suresi 274’üncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve aşikâr hayra harcayan kimseler var ya, işte onların Rableri katında ecirleri (mükâfatlan) vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”

Şura Suresi 23’üncü ayetinde ise “İşle bu sevaptır ki, Allah’a iman edip Salih ameller işleyen kullarını (onunla) müjdeliyor.”buyuruyor.

İMAM-I ALİ KERREMULLAHÜ VECHEHÜ HAZRETLERİNİN TARİKATI TELKİN ALMASI

Âlemlerin fahri ebedisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimize vahye intizar etti. Bu intizar üzerine Cebrail Aleyhisselam inip üç kere bu Kelime-i Tevhidi (LAİLAHEİLLALLAH) Sallallahu aleyhi vesellem Efendimize telkin buyurdu. Hazreti Peygamber’den tariklerin en efdalini ve en kolayını en önce temenni eden İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri olmuştur. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri talepte bulununca Cebrail Aleyhisselam’ın telkin eylediği şekilde Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz de aşikare (cehri) Kelime-i Tevhidi (LAİLAHEİLLALLAH) Hazreti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne telkin etti. Sonra Sahabe-i Kiram Efendilerimizin yanına gelip hepsine aynı veçhile Kelime-i Tevhidi telkin etliler.2

HAZRETİ PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VESELLEM EFENDİMİZ’İN İMAM-I ALİ KERREMULLAHÜ VECHEHÜ HAZRETLERİ’NE VASİYYETİ

“Ey Allah’IN arslanı olan Ali! Şecaat ve kuvvetine sığınma, seni yoldan şaşırtmayacak bir aklı kâmilin eteğine sarıl. Onun gölgesi altında yürümekle Peygamberlere varis ol, kıyamete kadar o aklı kâmilin evsafını sana söylesem bitmez. Çünkü onun vasfı, namütenahi olan Allah’ın vasfı demektir. Ey Ali! Aklı Kâmilin gösterdiği yoldan sakın dışarı çıkma. Çünkü onun yolu Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne vuslat yoludur. Her kim ki, aklı kâmilin gösterdiği yoldan sapar, kendince yaptığı taata itimat gösterirse, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin kahr ve gazabına kendini teslim etmiş olur. Ey Ali! Sen kendine, kendi ilmine, kendi büyüklüğüne güvenmeyip, koca Ulül-Azim Musa’nın, Hızır’a tabi olduğu gibi, Akl-ı Kâmile himmet ve itaatla ondan istifadeye çalış.

Ey Ali! Zatım zatı hakta, sıfatını sıfatı hakda, efalini efali hakda fani kılmak üzere aklı kâmile sarıl. Ona mubayaa eden kimse, Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne bayaa etmiş olur.”3

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimize: “Ya Resulûllah! Beni Allah’a ve yolların en yakınına ve en kolayına ve Allah yanında en efdali olanına delalet et.” dedi. Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de : “Benim ve benden önceki Peygamberlerin söylediklerimizin efdali “La ilahe illallah”dır. Ya Ali yanıma otur, dizini dizime getir. İki gözünü kapat ve benden üç kere dinle ve sonra sen üç kere söyle, ben dinleyeyim.” buyurdu. Sonra Peygamberimiz Sallallahu aleyhi vesellem gözlerini kapatıp yüksek sesle üç kere “La ilahe illallah” dedi. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri dinledi. Sonra İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri O’nun gibi söyledi. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz dinledi. İşte zikir telkininde İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne aşikâre, zikri telkin etti.4

Görüldüğü gibi bizzat Efendimiz İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne bu şekilde zikir telkin etmiştir. Yine İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimize sordu: “Ya Resulûllah! Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yolların hangisi en yakındır ve kullara en kolay ve Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin yanında en efdali hangisidir?” Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz cevaben buyurdu: “Ya Ali! Halvetlerde yani tenhalıklarda Allah-ü Teâlâ Hazretleri’nin zikrine devam etmeyi sana tavsiye ederim.5

İşte telkin hakkında varid olan hadisi serif ve rivayetler mezkur şekilde cereyan etmiş olmakla beraber Emirülmü’min İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri zikir ve tarikat kapılarını açmış bulunuyor.6

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: “Ben ilmin şehriyim, Ali kapısı ve kapıcısıdır.”7

Tasavvufun yayılma suretine ve on iki tarikatın açılma sebebine gelince Sufiyye Efendilerimiz beyan ve izah etmek üzere buyuruyorlar ki, Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz talim ve telkin hususunda Cenab-ı Zülcelal Hazretleri’ne vaki olan arzı niyazı üzerine emri Sübhani şöyle varid oldu: “Habib-i Zişanın cariyarından her birinin tecelli ve istidatlarına (mizaçları yaratılış kabiliyetleri) göre talim ve telkini zikrediniz ki feyziyab olalar” ve hakikatte cariyarın her birine başka bir surette telkin buyurularak ikmali seyri Sülük eylemişlerdir. Diğer sahabe-i Kiram (Allah onlardan razı olsun) aynı veçhile tekmili süluk edip Kemal bulmuşlardır. On iki İmam’a gelince, bunlardan dördü Ebubekir Sıddık Radıyallahu anh Hazretleri’nin yolundan ve sekizi de İmam-ı Hüseyin tarikatından Seyri Sülük görmüşlerse de her birisi tecelliyatı Sübhaniyyeye mazhar olup saliklerine ol veçhile talim ve telkin buyurduklarından on iki tarik zuhura gelmiştir. Binaenaleyh bunlardan başka olanlar bunlardan ayrılıp bunların kolları, şubeleri meydana gelmiştir. Fakat ta Hazreti Pir Gavsul Azam Abdûlkâdir Geylânî Kaddesallahu Sırruh Efendimize gelinceye kadar ekser tarikler on iki İmam’ın tariklerinden ziyade Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin tarikleriyle Seyr-ü Sülük ede gelmişlerdir.8

Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz mümine hatunların şefaatçisi cennet gençlerinin efendilerinin nur annesi Fatımatüzzehra Radıyallahu anh Hazretleri’ni İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne nikâhladığı zaman Fatımatüzzehra Radıyallahu anh Hazretleri pederi nebiler nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimize buyurdu ki: “Beni hiçbir nesnesi olmayan fakir bir kimseye nikâhladın.” Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz buyuruyorlar ki: “Ya Fatıma! Sen erine razı olmaz mısın? Şunu iyi bil ki, Allah-ü Tebareke ve Teâlâ Hazretleri yer ehlinden ancak iki kimseyi ihtiyar etti. Birisi senin babandır, birisi de senin erindir.” Zira İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri silsilenin Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizden sonra Birinci İmamı ve velisidir. Fil hakika İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin faziletleri hakkında birçok hadis vardır.

İlmin kapısı ve kapıcısı çeşitli gazvelere katıldı ve nice zaferler elde etti. Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin irtihaline kadar hiç yanından ayrılmadı. Nice yüz bin nasipsiz kâfir ve münafıkların kellesini vurdu. Nice hikmet incileri devşiren Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin nurlu yoluna çok büyük hizmetler eden İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin nihayet şu köhne dünyadan gitme, göç etme zamanı gelmiştir.

İMAM-I ALİ KERREMULLAHÜ VECHEHÜ HAZRETLERİNİN ŞEHADETİ

Şehadeti: Hicri: 40. Miladi: 642

Hicret’in 40. yılı Ramazan ayı gelmişti. Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, Muâviye’nin üzerine yürümek için hazırlık yapmakla meşguldü.

Taberi ve İbn’ül-Esir, Hz.Ali’nin şehâdet sebebini şöyle anlatır:

Mülcemoğlu, Haccâc ve Temim boyundan Amr;

“Halkın kurtulması için, Hz.Ali’nin, Muâviye’nin ve Âsoğlu Amr’ın ortadan kaldırılması” gerekli olduğu kanâatine vardılar. Bu işi yapacak kişilerin üçüde Hâricîlerdendi.

Mülcemoğlu Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerini, Haccâc Muâviye’yi, Amr da Âsoğlu Amr’ı, öldürmeye karar verdiler. Ramazan ayının 18. günü sabah namazında işlerini başaracaklardı.

İbn-i Mülcem Kûfe’ye geldi, mezhepdaşlarıyla buluştu; fakat yapacağı işi kimseye açmadı. Mülcemoğlu bir gün, mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın gördü, vuruldu adeta. Kadına evlenme teklifinde bulundu.

Kuttame adındaki kadın:

“Benim mehrim pek ağır” dedi. “Üçbin dirhem vermedikçe bir köle ve halayık satın alıp bağışlamadıkça ve Ali’yi öldürmedikçe sana varmam ben” demişti.

Mülcemoğlu:

“İlk iki şartı kabul ederim” dedi; “Fakat Ali’yi öldürmek elimden gelmez benim.”

Kadının; babası ve kardeşi, Nehrevan da öldürülen Hâricîlerdendi. “İmkânı yok” dedi. “Ali öldürülmedikçe yüreğim soğumaz benim. Ben sana yardımcı bulurum.” dedi. Mülcemoğluna, Şebib ve Verdan’ı tanıştırdı; bunlar da Mülcemoğluna yardım edeceklerdi.

Mülcemoğlu, daha önce Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerine bey’at edilirken, bey’at etmek istemiş, Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri onu iki kere reddetmişti. Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, üçüncüsünde mübarek elleriyle başlarına ve sakallarına işaret buyurarak; “Buradan akacak kanla şunu boyayacak kişiyle ne işim var benim” demiş ve şu iki beyiti okumuşlardı:

“Ölüm gelip çatınca kuşan kemerini sen; seninle buluşunca telâşa düşme, dayan.

Ölüm, mahallene kondu mu, acıklanma, sızlanma dayan.”

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, zaten yaşamaktan bıkmıştı. “Allah’ım, sen beni bunlardan hayırlısıyla buluştur, bunlara da kötü birini musallat et” diye duâ etmişti.

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, bir gece Hazreti İmâm Hüseyin Radıyallahu anh hazretlerinin, bir gece Cafer-i Tayyâr Radıyallahu anh hazretlerinin oğlunun evinde kalıyor, üç lokmadan fazla bir şey yemiyor; “Allah’ıma boş karınla temiz olarak kavuşmam daha sevimlidir bence” diyordu.

Ramazan ayının 18. günü, Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri evden çıkarken İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin Radıyallahu anh hazretlerine hediye olarak getirilmiş olan ördekler gagalarıyla eteğini tutmuşlardı.

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, onları kovalayanlara; “Bırakın” buyurmuştu; “Onlar ağlayanlardır; seher çağında da kader, yerini bulur.”

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri; “O gece Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimizi rüyada gördüğünü” de bildirmiş, şahadete tam hazırlanmıştı.

Mescide giren Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri:

“Namaz, namaz” diye uyuyanları uyandırmağa başlamıştı ki; Şebib bir kılıç salladı; fakat kılıç mescidin kapısına geldi. Bunun üzerine önceden gelip mescide gizlenen Mülcemoğlu:

“Yâ Ali! Hüküm ancak Allah’ındır” diye bağırarak Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerinin mübarek başlarına bir kılıç vurdu. Kılıç, Hendek savaşında Amr’ın yaraladığı yere geldi; imâme yarılmış, kılıç mübarek başlarına gömülmüştü.

Yere düşmüştü Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri; “And olsun Kâ’be’nin Rabbine” buyurmuştu. “Kurtuldum” dedi.

Suikastçılar kaçıyorlardı; kaçarken de bağırıyorlardı:

“Emîr’ül-mü’minin şehit edildi!…”

Şebib’i birisi yakaladı, kılıcını elinden aldı; fakat o, atik davrandı, kurtulup evine sığındı. Sesi duyan halk birbirine karışmıştı. Şebib’in amcasının oğlu, o gece Şebib’de konuktu. “Hâricî” değildi bu zât. Şebib’in telaşını görünce; “Yoksa” dedi, “Mü’minler emîrini sen mi öldürdün?”

Şebib:

“Hayır” diyecekken “Evet” dedi; o da kılıcını çekip Şebib’i öldürdü.

Mülcemoğlu’nu da birisi yakaladı, sürüyerek mescide götürdü. İmâm Hasan ve İmâm Hüseyin Radıyallahu anh hazretleri ile yakınları mescide girdikleri zaman, Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerini mihrabın önünde yerden toprak alıp; “Ondan yarattık sizi, yine oraya iâde edeceğiz; oradan çıkaracağız bir kere daha sizi” meâlindeki âyeti okuyup, yarasına basıyor buldular. (Tâhâ 55. âyet)

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerini yaralı halde eve götürdüler. Yaranın şiddetinden, evdekilerin kimi kendinden geçiyor, kimi kendine geliyordu. Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri bir aralık mübarek gözlerini açıp başucundakilere bakarak şöyle buyurdu:

“En güzel, en yüce arkadaşa, en hayırlı konağa, en güzel huzûr ve istirahat yerine gidiyorum.”

Sonra Mülcemoğlu’nu, elleri bağlı olarak Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretlerinin yanına getirdiler.

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri:

“Ey Allah’ın düşmanı” dedi, “Ben sana iyilik etmedim mi?”

Mülcemoğlu:

“Evet” dedi, “İyilik ettin.”

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri:

“Peki” dedi, “Bu yaptığın ne?”

Mülcemoğlu:

“Kılıcımı kırk sabah biledim, Allah’tan, onunla halkın en kötüsünü öldürmesini diledim.” dedi.

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri:

“Sende onunla öldürüleceksin; halkın en kötüsü, görüyorsun ki sensin” buyurdu ve yanındakilere dedi ki:

“Bunu götürün, hapsedin, eziyet etmeyin, aç bırakmayın; siz ne yiyor, içiyorsanız buna da onu verin. Ben sağ kalırsam ne yapacağımı bilirim; ölürsem, o bana bir kılıç vurdu; siz de onu bir vuruşta öldürün; ama Allah’ın sizi bağışlamasını da istemez misiniz?”

Hak’ka kavuştuğu gece Hz.Ali’ye bir bardak süt sunmuşlardı. Yarısını içtikten sonra bardağı verdi; “Bunu” dedi; “O esirinize götürün, onu sakın aç bırakmayın.”

Sütü Mülcemoğlu’na götürdüler; “Zehirlidir” diye içmedi. Bu olayda, adâletle-zulüm, îmanla-îmansızlık, yücelikle-alçaklık, fazîletle-hıyânet; bir bardak sütle tarihe, insanlık tarihine geçti.

Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri Emîr’ül-mü’minîn, Ramazan ayının 21. gecesine kadar yaşadılar. Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri bu fânî dünyadan göçmeden önce, oğlu İmâm-ı Hasan ve İmâm-ı Hüseyin Radıyallahu anh hazretlerini yanına çağırdı; onlara vasiyetini yazdırdı ve imâmlık emanetlerini İmam-ı Hasan Radıyallahu anh hazretlerine teslim etti.

İmâm Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, Hicret’in 40. yılı (Milâdi 661) Ramazan ayının 21. gecesi, Hak’ka vuslat etmiştir. Hazreti Ali Kerremullahü vechehü hazretleri Hak’ka kavuştuğunda 63 yaşında idi. Türbesi Necef şehri-IRAK’tadır..9

İMAM-I ALİ KERREMULLAHÜ VECHEHÜ HAZRETLERİNİN MENKİBELERİ

Bir gün Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz onları abası ile örttü, sonra şöyle buyurdu: “Yarabbi! Bunlar benim Alim ve Ehli Beytimdir. Bunlara bereket ihsan eyle, bunları benim örttüğüm gibi sen kendilerini rahmetinle mağfiretinle setreyle. Hakikat ben bunları çok seviyorum, sende sev, sevenleri de sev, sevmeyenleri de sevme.” buyurdu. Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin siyah aba ile örttükleri şunlardır: Hazreti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü hazretleri, Hazreti Fatımatüzzehra, oğulları Hazreti İmam-ı Hasan, Hazreti İmam-ı Hüseyin Radıyallahu anh hazretleridir

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Sıffin harbine giderken yolda susayan askeri için su bulamayınca birçoklarının kaldıramadığı bir taşı tek başına kaldırdı, altında leziz bir su çıktı, içtiler. O taşı yine yerine koydu. Bu hadisenin geçtiği yerde kilise vardı. Rahip hadiseyi oradan gördü. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin yanına geldi: “Sen Peygamber misin?” diye sordu. “Hayır, ben son Peygamber Muhammed bin Abdullah’ın halifesiyim.” buyurdu. Rahip: “Elini ver ki, Müslüman olayım.” dedi. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri elini uzattı. Rahip Kelime-i Şahadet getirerek Müslüman oldu. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri rahibe: “Sen bu yaşa kadar kendi dinini yaşamışsın ne sebeple bizim dinimize girdin?” diye sordu. Rahib: “Ey Emirül-mü’minin! Biz kitaplarımızdan okuduk. Bu taşı Peygamber veya (peygamber varisi) kaldırabilir. Senin bu taşı kaldırdığını görünce arzuma kavuştum. Yıllarca beklediğim şeyi buldum.” dedi. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri bu sözü işitince ağladı. Gözlerinin yaşından sakalı ıslandı. Sonra: “Allah Celle Celaluhü Hazretlerine hamd olsun ki, beni unutulmuşlardan değil, kitabında zikredilenlerden eyledi.”.10

Amr İbni zi-Mürr El-Hemadani Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nden rivayet edildiğine göre İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Kufede kılıç darbesi alınca huzuruna girdim, başını bir şey ile sarmıştı. Dedim ki: “Ey müminlerin emiri! Yarayı bana gösterir misin?” Hemen sargıyı açtı, baktım bir şey yok. Hafif bir yaradan ibaret dedim. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “Evet sizden ayrılmaktayım” dedi. Kerimesi Ümmü Gülsüm perde arkasından ağlamaya başladı. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “Kızım sükut et eğer benim gördüklerimi görecek olsan ağlamazsın” dedi. “Ya Emir el-Mü’minin ne görüyorsun?” diye sordum. Buyurdu ki: “İşte bunlar melekler ile nebiler cemaati. İşte bu da Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz. Ya Ali müjde sana, teveccüh etmekle bulunduğun hal, şu içinde bulunduğun halden daha hayırlıdır diye buyuruyor.”

Ümmü Seleme, Esma binti Ümeys, Cabir bin Abdullahi’l Ensari ve Ebu Saidil Hudri Radıyallahu anh Hazretleri’nden Rivayet edilen hadis-i şerifte Allah-ü Teâlâ Hazretleri İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri için güneşi iki kere batarken geri çevirmiştir. Birisi Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin zamanı şeriflerinde idi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz huzurlarında İmam-ı Ali (KV) Hazretleri olduğu halde evlerinde idiler. Cebrail Aleyhisselam vahy getirdi. Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz vahyin ağırlığından mübarek başını İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin dizine koydu. Güneş batıncaya kadar kaldıramadı ve namazını oturduğu yerde ima ile kıldı. Resûl-i Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimizi rahatsız etmemek için yerinden kalkmadı. Sultan-ı Kâinat Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz vahyin ağırlığından kurtulunca: “Ya Ali! İkindi namazını kıldın mı?” diye sordular. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “İma ile kıldım.” dedi. Habibullah güneşe geriye dönerek dağın üzerinde durması için emir verdiler. Güneş geriye dönerek dağın üzerinde durdu. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri namazını kıldı, güneş tekrar yerine gitti. İkincisi Resulûllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden sonra İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Babil’e giderken Fırat nehrinden geçmek icabetti. İkindi vakti idi. Beraberindekilerin bir kısmı ile kendileri ikindi namazını kıldılar. Bir kısmı da hayvanlarını sudan geçirmeye uğraştı, güneş battı. Bunlar ikindi namazını kılamadılar. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri dua buyurdu. Hak Teâlâ Hazretleri güneşi geriye getirdi. Namazını kılmayanlar selam verinceye kadar güneş kaldı. Sonra korkunç bir ses çıkararak battı.11

……………………………………

Kâbe-i Muazzama, Mekke fethinde putlardan temizleniyordu. Peygamberler Peygamberi Efendimiz İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin sırtına basarak Kabe duvarına yetişmenin imkânsız olduğunu anlayınca kendisi çöktü ve: “Ya Ali! Üzerime çık.” İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “Ya Resûlüllah! Sizin omzunuza nasıl çıkayım? Siz benim omzuma çıkın.” dedi. Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Ya Ali sen buna dayanamazsın. Çık omzuma.” buyurunca İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Âlemlerin fahri ebedisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin sırtına çıkıyor. Putların bulunduğu noktaya çıkıyor. O demde Hazreti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri öyle bir yere çıkmıştır ki, bütün ufukları kucaklayabileceğini sanıyor ve her nereye baksa on sekiz bin âlemin efendisini görüyor ve kalan putları oradan temizleyerek Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin sırtından iniyor.

……………………………………

Bir gün Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz İmam-ı Aliyyel Mürteza’nın pak alnını öpmüştü. Abdulmuttalib oğlu Hazreti Abbas Radıyallahu anh hazretleri sordu: “Ya Resûlüllah! Bu adamı seviyor musun?” Hazreti Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz: “Ey Abbas!” dedi. “Bu şahıs benim mahbubumdur. Bunun sevgisinden gaflete düşmek benim için mümkün değildir.”13 Devamında da buyurur ki: “Her kim beni severse Ali’yi de sever ve her kim Ali’yi sevmezse beni de sevmez.”12

……………………………………

Bir gün Hazreti İmamı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ne biri geldi. “Bana bilinmeyen şeyleri öğret, bellet.” dedi. Buna cevap olarak Hazreti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri sordu: “İlmin başını ne yaptın?” Adam sordu: “İlmin başı nedir?” İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri sordu: “Rabbini bildin mi?” Bu soruya adam: “Evet.” dedi. Hazreti İmam Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri tekrar sordu: “Bu babda ne gibi işler yaptın?” Buna karşılık adam: “Allah Celle Celaluhü Hazretleri’nin dilediğini.” dedi. Bundan sonra sözü Hazreti İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri aldı ve şöyle dedi: “Kalk git artık, bu halini kuvvetlendir. Sonra bana gel o zaman sana bilinmeyen şeyleri belletirim.” dedi.13

……………………………………

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri irfan sahibi için şöyle buyurdu: “İrfan sahibi bu dünyadan göçünce onu kıyamet günü ne Sıddıklar ne de Şehidler görebilir. Cennet sahibi cennette bulamaz.” Bunun üzerine orda bulunanlar: “O halde nerede bulunur?” diye sordular. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Kamer Suresi 55’inci ayeti kerimeyi okudu: “Rıza gösterilen bir yerde… Kudretine nihayet olmayan bir Melik’in (her şeye hakim bulunan Allah Teâlâ’nın) huzurunda…” Bu bir Ayeti Kerime idi. Onlara okudu sonra şöyle devam etti: “Onlar mezardan kalkınca Cebrail’i, Mikail’i, cenneti, sevabı, eşlerini ve yavrularını sormazlar. Şöyle derler; ‘Nerede sevdiğim? Hani iyiliğimi kendisi ile bulduğum zat?’ derler.”14

……………………………………

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri namaz kıldığı zaman baygınlık hali sorulunca şöyle anlatırdı: “Yerin ve göğün kabul etmediği emaneti yerine getirmek kolay değildir. Nitekim bu hususta Haşr Suresi 21’inci ayetinde şöyle buyrulmuştur: Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağın üzerine indirseydik, muhakkak o dağı Allah korkusundan baş eğmiş parçalanmış görürdün.”

……………………………………

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri hayatının sonuna kadar Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yanından hiç ayrılmamıştır. İlminde derya olup bir eliften kırk deve yükü kadar mana çıkaracak mertebeye erip ilmin kapısı ve kapıcısı ve yine ilmin onda dokuzunun sahibi, onuncudan da hisse sahibi olan silsile yolunun Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizden sonra ilk İmamıdır.

……………………………………

Kerametler sarayının eşşiz sultanı İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri elinde avucunda ne varsa son meteliğine kadar harcardı. Nur asrında bir gündü. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri bütün kadınların efendisi, derinlik ve incelik misali Fatımatüzzehra Radıyallahu anh hazretlerine: “Ya Fatıma!” dedi. “Evimizde yiyecek bir şey var mı?” Fatıma annemiz: “Hayır Ya Ali!” buyurdu. Yüce Allah Celle Celaluhü Hazretleri onlar isteseydi, uhud dağını altın yaratıp emirlerine sunardı ama onlar şu üç günlük dünyada midelerine taş sarıp günlerce yiyecek bir şeyler bulamadıkları halde sonsuzluk âleminin saadeti için şu dünya cilvelerine aldanmamışlardır.

……………………………………

Bir gün Ashab-ı Kiram, Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizden İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ni çok sevmelerinin sebebini sordular. Serveri âlem Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Varın, Ali’yi çağırın.” buyurdular. Ashabı kiramdan birisi, İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’ni çağırmaya gitti. Habibi Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri gelince: “Ya Ali! Sen birine iyilik etsen o sana kötülük yapsa sen ne yaparsın?” buyurdular. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “İyilik yaparım, Ya Resulûllah .” dedi. Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz aynı soruyu yedi kere sordu. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri yine: “İyilik yaparım, ya Resulûllah.” dedi ve ilave ederek: “O kimse bana hep kötülükte bulunsa, ben hep yine ona iyilik yaparım.” dedi. Bunun üzerine Eshabı Kiram: “Ya Resulûllah! Ali’yi çok sevmenizin sebebini anladık. Bu sevgiye lâyık olduğunu gördük.” dediler.

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin yatağında canı pahasına yatmış, bilahare Medine’ye Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimizin yanına ayakları şişmiş parçalanmış olarak vasıl olmuştur. Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz meşakkate katlanmış olan narin, nazik ayaklarını okşamış, kendisine afiyeti için dua buyurmuştu. Hatta İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri’nin bu fedakârlığı üzerine Bakara S. A.207nazil olmuştur: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah Celle Celaluhü hazretlerinin rızası için nefsini feda eder.”

……………………………………

Nebiler Nebisi Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz O’nun için buyurdu ki: “Ya Ali! Seni ancak mü’min olan sever, sana ancak münafık olan buğz eder.”1

……………………………………

İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri Irak’a giderken Abdullah bin Selam Radıyallahu anh hazretleri O’nun ziyaretine gelmiş: “Ya Ali! Irak’a gitme, korkarım ki orada vücuduna bir kılıç ağzı isabet eder.” demiştir. İmam-ı Ali Kerremullahü vechehü Hazretleri: “Evet Allah Celle Celaluhü Hazretleri’ne yemin ederim ki, bunu bana Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz haber vermiştir.” diye buyurmuştur.16

1- İslam Ansiklopedisi 1.Cilt S. 103,104

2- Kadiri yolu saliklerinin Zikir Makamları, S. 14

3- Tasavufi Ahlk. 2.Cilt S. 299-300.

4- Buhari ve Müslim

5- Kitab-ül Kalad’ül Cevahir Fi Menakibi Şeyh Abdulkadir S. 17

6- Şarani El Envarül Kudsiyye

7- Keşfül Hafa 1203

8- Kadiri Yolu Saliklerinin Zikir Makamları S. 16.

9- www.tevhidgemisi.com

10- İslam Ansiklopedisi 1.C. S.111

11- Buhari ve Müslim

12- Firdevsi Ahbar da Muaz B. Cebelin riv. Ettiği H.Ş

13- Tirmizi

14- Onların Alemi S. 137

15- Onların Alemi S. 223

16- İslam Ansiklopedisi 1. C. S. 106

17- İslam Ansiklopedisi 1. C. S. 107

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir