ABDULVAHİD ET-TEMİMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN HAYATI

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri Tebe-i Tabiîn devrinde Basra’da yetişen meşhur Hadis, Fıkıh alim ve evliyalarından. Adı “Abdulvahid bin Et-Temimi”, doğum ve vefat tarihleri kesin olarak bilinmemektedir.

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri Tabiîn devrinde meşhur hadis ve fıkıh alimlerinden ders alıp sohbetlerinde bulundu. Onlardan ders alarak kendini yetiştirdi. Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri devamlı ilim öğrenmekle ve ibadet yapmakla zamanını geçirirdi. Öğrendiği bütün ilimleri hemen çevresindeki insanlara öğretmeye çalışırdı. Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri çok talebe yetiştirdi. Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri, Tebe-i Tabiîn devrinde Basra’da yetişen âlimler arasında dünyaya değer vermemesi, devamlı ibadet ve ilimle meşgul olması hasebiyle herkes O’nu sever ve O’na hürmet ederdi. Yaşayışı ve hikmetli sözleriyle birçok kimsenin doğru yola girmesini sağlamış ve herkese örnek olmuştur.

ABDULVAHİD ET-TEMİMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN TARİKATI TELKİN ALMASI

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri zahiri ilimleri zamanındaki alimlerden alıp manen kendisini bir boşluk içerisinde hissetti ve batın tasavvuf (tarikat) ilmini de zamanının manevi hekimi, dertlilerin zahiren ve manen imdadına yetişen Şeyh Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretlerinden telkin aldı ve mana yolunda da nice yolda kalmışlara yol gösterdi ve zamanının dehası idi.

ABDULVAHİD ET-TEMİMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN VEFATI

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri nihayet şu köhne dünyadaki yaşam süresini bitirip doğduğu yer olan Basra’da dünyadan ebediyete göç eyledi. Vefat tarihi kesin olarak bilinmemektedir. (Rivayetler çeşitlidir) Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri bizi şefaatlerinden, al-i himmet ve nazarlarından ayırıp mahrum etmesin. (AMİN)

ABDULVAHİD ET-TEMİMİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN BAZI MENKIBELERİ

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri anlatıyor: “Bir rahibin inziva odasına uğradım. İki defa ‘Ey Rahip!’ diye kendisine seslendim, fakat cevap vermedi. Üçüncüde başını çıkardı ve: ‘Ey adam, ben rahip değilim. Rahip Allah-ü Teâla hazretlerinden korkan, O’na saygı gösteren, belasına sabredip kazasına razı olan nimetlerine şükredip, O’nun için tevazu gösteren izzet karşısında zilleti kabul eden kudretine teslim olup heybet ve azameti karşısında eğilen hesap ve azabını düşünen gündüzünü oruç, gecesini ibadetle geçiren, cehennemi hatırladıkça uykusu kaçan kimseye denir. Ben ise saldırgan bir köpeğim. İnsanlara zararım dokunmasın diye kendimi buraya hapsettim’ dedi. Ben bunun üzerine: ‘Ey Rahip! Allah-ü Teâla hazretlerini bildikten sonra insanları Allah-ü Teâla hazretleri’nden uzaklaştıran şey nedir?’ diye sordum. Rahip: ‘Kardeşim! İnsanları Allah-ü Teâla hazretleri’nden ancak dünya malı ve sevgisi uzaklaştırır, çünkü dünya isyan ve günah yeridir. Aklı başında olan dünyayı kalbinden çıkarıp, günahlarına tevbe kendisini Allah-ü Teâla (CC) hazretleri’ne yaklaştıracak şeye yönlendirir’ diyerek daha önce kendisinin iman ettiğini söyledi.”

……………………………………

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin en büyük özelliği, Allah-ü Teâla hazretleri’ne karşı olan kusurlarından dolayı çok üzülürdü. “O’na bütün insanlığın yaptığı ibadet kadar ibadet yapsak, Allah-ü Teâla hazretleri’nin bize verdiği hizmetlere karşı yine şükrümüzü yerine getirenleyiz.” derdi.

……………………………………

Muhammed bin Abdullah buyurdu ki: “Ben bir defasında gördüm ki, Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri: ‘Kim ki, kendi midesini haram şeylerden koruyabiliyorsa, o kimse dinini ve güzel ahlakını muhafaza edebilir. Kim ki kendi karnını haram şeylerden koruyamıyorsa ne dinini ne de güzel ahlakını muhafaza edemez.’ buyurdu.”

……………………………………

Fudayl bin İyad buyurdu ki: “Ben Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri’nden şöyle işittim: Şöyle söyledi: “Ben üç gece üst üste yatarken şöyle dua ettim: ‘Ya Rabbi! Benim cennetteki arkadaşım kimdir? Bana göster. Üçüncü gece rüyamda bana denildi ki, ‘Ya Abdulvahid! Senin Cennetteki arkadaşın Meymunetu Sevda’dır.’ Ben de dedim ki, ‘Meymunetu Sevda nerededir?’ Bana denildi ki, ‘Küfe’de benu fulan kabilesindendir.’ Ben de hemen kalkıp Küfe’ye gittim, O kabilenin yerini sordum. Kabiledekilere Meymunetu Sevdayı sual ettim. Bana ‘O delinin birisidir, bizim birkaç koyunumuzu otlatmaya götürür.’ dediler. Ben görmek istediğimi söyleyince ‘Şimdi falan hanın yanındadır.’ dediler. Hanın yanına gidince, gördüm ki, Meymunetu Sevda namaz kılıyor, yanında bir asa ve üzerinde yünden bir cübbe vardı. Baktım ki koyunları orada otluyor ve hayvanların yanında birkaç kurt koyunlara zarar vermeden dolaşıyordu. Beni fark ettiğinde namazını bitirdi ve bana dönerek, ‘Ya îbni Ziyad! Sen buradan git, burası senin yerin değildir, biz seninle burada değil sonra buluşacağız, birleşeceğiz.’ dedi. Bunun üzerine ben ona ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri sana rahmet etsin, sen benim İbni Ziyad olduğumu nereden bilirsin?’ dedim. Bana ‘Daha ruhlarımız dünyaya gelmeden ben senin İbni Ziyad olduğunu bilirdim.’ dedi. Ben ona, ‘Bana biraz nasihat et.’ dedim. Bana ‘Bir kimse sana bir şey verdiği zaman ona nasıl teşekkür edersin, hâlbuki Allah-ü Teâla hazretleri’nin verdiği bu kadar nimete karşılık neden şükredilmiyor? Sana iyilik edene o iyiliği veren ve yaratan yine Allah-ü Teâla hazretleri’dir. Ona göre bütün hamd ve şükürleri Allah-ü Teâla hazretleri’ne yapmak lazımdır. Ben ona, ‘Görüyorum ki koyunların düşmanları olan kurtlar gelmişler ve onların arasında dolaşırlar. Bu hal nasıl oluyor?’ diye sordum. Bana, ‘Ya İbni Ziyad! Ben Allah-ü Teâla hazretleri’ne öyle ibadet ederim ki, benimle onun arasında hiçbir duvar kalmamıştır. Bunun için kurtlarla koyunların arasındaki düşmanlık kalkmış olup, dostluk başlamıştır.’ diye cevap verdi.”

……………………………………

Buyurdular ki: “Bir insanın günahları çok ise ve o da iyilikten bahsetse, onunla iyiliğin arasında bir deniz kadar uzaklık vardır. Muhakkak ki, her şeyin bir kestirme (yakın) yolu vardır. Cennetin kestirme yolu da cihad yapmaktır. Eğer nefsinizde Allah-ü Teâla hazretleri’ne karşı yaptığınız ibadetlerde bir isteksizlik tembellik hissederseniz, bir süre kuvvetli ve iyi yemekleri yemeyi bırakınız. Tuz ve ekmekle yetinmeye çalışınız. Oruç tutunuz. Bu şekilde yapmanız vücudunuzdaki bazı yağları ve fazlalıkları erittiği gibi, Allah-ü Teâla hazretleri’ni hatırlamanızı artırır. Kulun Allah-ü Teâla hazretleri’ne karşı takip edeceği en güzel edeb hali, O’nun emirlerinin hepsine tereddütsüz boyun eğerek, itaat göstermesidir. Allah-ü Teâla hazretleri onu bu haliyle dünyada bırakırsa, bunu kendisine en hayırlı ve sevimli şey olarak kabul etmeli, şayet ahirete götürürse (ruhunu alırsa) bunun da Allah-ü Teâla hazretleri’nin emri olduğunu kabul ederek, kendisine en tatlı bir iş gelmelidir.”1

……………………………………

Abdulvahid Et-Temimi Rahmetullahi aleyh hazretleri anlatıyor: “Çok kere sefere çıkardım. Yine seferlerimden birinde idi. Bir zata rastladım. Üzerinde kıldan örme bir elbise vardı. Selam verip ‘Allah’ın rahmeti üzerine olsun’ dedim. Bundan sonra, ‘Sana bir şey soracağım.’ dedim. Şöyle dedi: ‘Soracağın şey kısa olsun, çünkü günler geçiyor, nefeslerimiz sayılı ve zamanla ölçülüdür. Rabbımız da her halimize vakıftır, işitiyor ve görüyor.’ Bundan sonra sorularıma başladım. Takvanın başı nedir?’ Cevap verdi: ‘Allah’la sabretmektir.’ Sordum: ‘Sabrın başı nedir?’ Cevapladı: ‘Allah’a tevekküldür.’ Sordum: ‘Tevekkülün başı nedir?’ Cevapladı: ‘Her yanı bırakıp Allah’a yönelmektir.’ Sordum: ‘Her yanı bırakıp Allah Celle Celaluhü hazretleri’ne yönelmek nasıl olacak?’ Dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri için tek kalmaya alışılacak.’ Yine sordum: ‘Bu tek kalmak nasıl olur?’ Dedi ki: ‘Her maddi yönden kalbi çekmektir. Allah’tan başka hepsini bırakmakla olur.’

Sordum: ‘En tatlı şey nedir?’ Cevapladı: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’nin zikrine alışkanlık peydah olmasıdır.’ Sordum: ‘En temiz ve pak olan nedir?’ Cevapladı: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’yle olmaktır.’ Sordum: ‘En yakın şey nedir?’ Cevapladı: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’ne varmaktır.’ Yine sordum: ‘Kalbi en çok sızlatan nedir?’ Dedi ki: ‘Allah’tan ayrılıktır.’ Sonra sordum: ‘Arifin hikmeti nedir? Ne olmalı?’ Dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’ne kavuşmak.’ Sordum: ‘Âşık nasıl tanınır?’ Dedi ki: ‘Sevdiğini her an anmasıyla.’ Sonra sordum: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’yle ünsiyet nasıl peydah edilir?’ Şöyle dedi: ‘Gönlünü o yola koyarsan olur.’ Sordum: ‘İşleri Allah Celle Celaluhü hazretleri’ne bırakmak için hangi yola girmek gerek?’ Dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’nin bütün emirlerine teslim olmak.’

Ben sordum: ‘Yoluna teslim olmanın yolu nedir?’ O da dedi ki: ‘Daima hak katından ihtiyaç talep etmektir.’ Bundan sonra hayli uzun sorular sordum. O da bu sorularımın hemen hepsine cevap verdi. Tekrar sordum: ‘En büyük sürür nedir?’ O da yanıtladı: ‘Allah-ü Teâla hazretleri’ne karşı iyi zan beslemektir.’ Yine sordum: ‘İnsanların en büyüğü kimdir?’ Dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleriyle zengin olandır.’ Sonra sordum: ‘İnsanların en kuvvetlisi kimdir?’ Dedi ki: ‘Allah-ü Teâla hazretleri’nden kuvvet isteyendir.’ Sordum: ‘Zarar eden kimdir?’ Dedi ki: ‘Allah’ın zatından gayrı şeylerle hoşnud olandır.’ Yine sordum: ‘Mürüvvet nedir?’ O da dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’nin zatından alt şeylere kapılmamaktır.’ Sonra yine sordum: ‘Kul ne zaman Allah’tan uzaklaşır?’ Dedi ki: ‘Allah-ü Teâla hazretleri’nden mahcup olduğunda.’

Sordum: ‘Ya ne zaman Allah Celle Celaluhü hazretleri’nden mahcup olur.’ O da dedi ki: ‘Allah Celle Celaluhü hazretleri’nden başka birine dair kalbinde bir gayret bulunduğunda. Olan işlerden hiçbir tecrübe dersi almayan kimdir. Ömrünü Allah’ın taatmdan gayrı işlerde geçirendir.’ Bu defa sordum: ‘Dünyada zahidlik nedir?’ O da şöyle dedi: ‘İnsanı Allah Celle Celaluhü hazretleri’nden alan her şeyi terk etmektir.’ Sordum: ‘İkbal eden kimdir?’ Dedi: ‘Allah’a yönelendir.’ ‘İdbar eden kimdir?’ diye sordum. O da dedi ki: ‘Allah’tan kaçandır.’ Sonra: ‘Selim kalb nedir?’ diye sordum. O da: ‘İçinde Allah’ın zatı arzusundan başka bir arzu bulunmayandır.’ Dedi. Bundan sonra mevzuyu değiştirdim ve tekrar sormaya başladım: ‘Bana söyler misin, yemeklerini nerede yersin?’ O dedi ki: ‘Allah-ü Teâla hazretleri’nin hazinesinden.’ Sordum: ‘İştiha duyduğun bir şey var mı?’ Dedi ki: ‘Allah-ü Teâla hazretleri’nin kaza ve kaderi.’ Ben daha sonra: ‘Bana bir tavsiyede bulun.’ dedim. Bana: ‘Allah’a taat kılmaya bak. Allah’ın kaza ve kaderine razı ol. Allah Celle Celaluhü hazretleri’nin zikri ile ünsiyet peydahla, böylece Allah’ın seçmiş olduğu zümreye dâhil olursun.’ buyurdu.”2

Şu da bir hakikattir ki, kulun Allah Celle Celaluhü hazretleri’ne sevgisi arttıkça, aynı miktar O’nun Resulüne de artar. Keza onun sevdiği veli kullarına da artar.

1-İslam Ansiklopedisi. 2.C. S.108

2-Onların Alemi. S.150

www.gavsulazam.de internet sitesinden de yararlanılmıştır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir