EBU BEKİR ŞİBLİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİ ‘NİN HAYATI

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri büyük evliyalardan. Adı “Ca’fer bin Yunus” olup, Künyesi; Ebu Bekir”dir. Hicret-i Nebeviyye’nin 247. (M. 861) senesinde Samarra’da doğdu. Bağdat’a gelip buraya yerleşti. Maliki mezhebinin fıkıh âlimlerinden olup, İmam-ı Malik Rahmetullahi aleyh Hazretleri’nin Muvatta’sını ezbere bilirdi. Tam 400 hocadan ders alır ve binlerle hadis bilir. Ancak bir tanesini kendine rehber edinir. “Dünya için dünyada kalacağın kadar, ahiret için ahirette kalacağın kadar çalış. Allah-ü teâla’ya muhtaç olduğun kadar ibadet et, cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle”

Horasan, Bağdat civarında feyizler saçıp, ikaz ve irşatlarda bulunmuş, yaşayışıyla fiilen örnek olmuştur. Bu sebeple, ilminden fazla, hâli dikkati çeker, sözünden ziyade yaşayışı örnek alınırdı. Kendi halk arasında az görünürdü, ama halkın içinden ayrılmayı da uygun görmez ve şöyle derdi: “Halkın içinden kaçmak marifet değildir. Asıl marifet halkın içinde iken kendi içine dönebilmektir.”

EBU BEKİR ŞİBLİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN TARİKATI TELKİN ALMASI

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri ’nin tasavvufa intisab etmesine sebep olan hadise şöyle anlatılır: “Devamend emiri iken, Rey emiri ile Bağdat’tan kendisine bir mektup geldi. Bunun üzerine hemen Bağdat’a halifenin yanına gitti. Halife kendisine hila’tler verdi. Geri döndükten sonra bir gün, aksırdıktan sonra, halifenin verdiği hilat’in kolu ile ağzını ve burnunu sildi. Bu durum derhal halifeye bildirildiğinde, o da hila’tin çıkarılması ve emirlikten azledilmesi emrini verdi. Bunun üzerine Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri kendi kendine: “Bir kulun hil’atini ve elbisesini mendil yerine kullanan bir kimse, eğer bu görevden alınırsa, acaba âlemlerin padişahı olan Allah-ü Teâla Hazretleri’nin hil’atini mendil olarak kullanan kimse hangi muameleye müstahak olur?” diye düşündü. Hemen halifenin huzuruna varıp vazife verilmemesini istedi. Halife sebebini sorunca: “Ey halife! Sen bir kul olduğun halde, kıymeti önemsiz olan bir hil’ate yapılan saygısızlığı hoş karşılamıyorsun, âlemlerin sultanı olan Allah-ü Teâlâ Hazretleri’nin ihsan etmiş olduğu marifet ve muhabbet hila’tini bir mahlûkun hizmetinde mendil olarak kullanmamı hiç hoş karşılar mı?” dedi.

Halifenin huzurundan ayrılıp zamanın büyük âlimlerinden olan Hayrünnessac Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ne giderek, onun talebesi olmak istedi. Hayrünnessac Hazretleri: “Ey Şibli! Sen, Hz. Cüneyd’in yakınlarındansın. Senin nasibin ondadır.” diyerek Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri’ne gönderdi. Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri onu sıradan biriymiş gibi karşıladı ve ona önce: “Git çıra sat!” buyurdu.

Bunun üzerine, bir sene çıra satar. Sırtında küfe, tozlu sokaklar, alay eden çocuklar, istihza ile bakan kadınlar… Bir sene sonunda tekrar huzurlarına çıktıklarında, Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri: “Daha düşüncelerinde dünyaya muhabbet var.” buyurarak bir sene de başka bir iş verdiler. Ebûbekr Şiblî şadırvanı temizler, bulaşıkları yıkar, bahçeyi sular. Bir sene sonra tekrar huzurlarına çıktıklarında bu sefer: “Bir sene de burada hizmet et.” buyurdular. Bu hizmetten sonra efendisi: “Şimdi halin nasıldır?” diye sordu. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri: “Artık kendimi insanlardan üstün tutmuyorum.” dedi. Bunun üzerine Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri: “İşte şimdi kendini kurtardın.” buyurdu. Daha sonra Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin derslerine devam ederek tarikatta yüksek mertebelere kavuştu. Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri’nden sonra O’nun yerine geçip, yüzlerce talebe ve derviş yetiştirdi.

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri takva sahiplerinin tacı birçok riyazetleri ve kerametleri ile evliyanın reisi, akıl âleminin meşalesi idi. Cüneyd-i Bağdadî Rahmetullahi aleyh hazretleri O’nu çok sever, O’na ziyade önem verirdi. O’nun için: “Her kavmin bir tacı vardır. Bu kavmin tacı da Şibli’dir. Ebu Bekri Şibli’ye birbirinize baktığınız gözle bakmayın. O müstesna bir kimsedir.” buyururdu.

EBU BEKİR ŞİBLİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİ İN VEFATI

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hizmetinde bulunan Dineveri şöyle anlatır: “Hazreti Şibli’nin ömrünün son günlerinden bir Cuma günüydü. Hastalığı biraz geçtiği için bana, ‘Camiye gidelim.”’ dedi. Beraber giderken bana karşıdan gelmekte olan şahsı işaret etti ve: ‘Şu şahsı görüyor musun?’ diye sorunca ben: ‘Evet.’ diye cevap verdim. Bunun üzerine: ‘İşte onunla yarın bizim işimiz olacak.’ dedi. O gece Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hastalığı arttı ve vefat etti. Bana: ‘Falan yerde Salih bir kimse var, sabahleyin haber ver de cenazeyi yıkasın.’ dediler. Sabah olunca tarif edilen zatın evine gidip kapısını çaldım. Hane sahibi: ‘Şibli Hazretleri vefat mı etti?’ diye sorunca: ‘Evet.’ dedim. Dışarı çıkınca baktım ki, Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin dün işaret ettikleri kimse değil mi? Hayret ederek: ‘Lailahe İllallah’ dedim. O zat: ‘Neden hayret ettin?’ deyince ben, Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin kendisini göstererek söylediklerini naklettim.”

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri vefat etmeden biraz önce buyurdular ki: “Üzerimde bir dirhem kul hakkı vardır. Onun sahibi için bin dirhem sadaka etmiştim. Bununla beraber, hala gönlüme ondan ağır bir şey gelmez.”

Henüz vefat etmeden, birçok insan cenaze namazını kılmak için geldiler. Ferasetle buyurdu ki: “Ne şaşılacak şeydir ki, ölülerden bir grup yaşayan bir kimsenin cenaze namazımı kılmaya geldiler.”

Hizmetini gören Bekir Dineveri şöyle anlatır: “Şibli Rahmetullahi aleyh Hazretleri, son hastalığı anında: ‘Bana abdest aldırın.’ diye işaret etti. O’na abdest aldırdım. Sakalını hilallemeyi unutmuştum. Elimi tutarak sakalının içine koydu, O anda, ruhunu teslim etti.”

Vefatından sonra kendisini rüyada gördüler. “Münker ve Nekir’in sualine karşı ne yaptın?” diye sordular. Şöyle cevap verdi: “Geldiler, ‘Rabbin kimdir?’ dediler. Benim Rabbim O’dur ki, size ve bütün meleklere, ‘Âdem Aleyhisselam’a secde edin.’ diye emir verdi. Ben o zaman Âdem Aleyhisselam’ın arkasında idim, size bakıyordum.’ dedim. Bu cevap, bütün Âdemoğullarını kurtarır deyip gittiler.”

Yüce Allah Celle Celaluhü hazretleri şefaatlerinden, al-i himmet, nazar muhabbetlerinden feyiz ve bereketlerinden bizi ayırıp mahrum etmesin

EBU BEKİR ŞİBLİ RAHMETULLAHİ ALEYH HAZRETLERİNİN BAZI MENKIBELERİ

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri bir gün hastalanmıştı. Bunu duyan devrin hükümdarı, kendisine Nasranî (Hıristiyan) bir tabip gönderdi. Tabip hastanın yanına girdiğinde şöyle sordu: “Gönlün neyi istiyor?” Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri: “Gönlüm senin Müslüman olmanı istiyor.” diye cevap verince tabip: “Eğer ben Müslüman olursam, sen gerçekten iyi olur kalkar mısın?” diye sordu. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri: “Elbette iyi olur yataktan kalkarım.” diye cevaplayınca, tabip derhal Müslüman oldu. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin hastalığından eser kalmadı. Birlikte el ele hükümdarın huzuruna gittiler. Hükümdar onları görünce şöyle dedi: “Ben tabibi hastaya gönderdim sanıyordum, meğer işin aslı öyle çıkmadı. Anladım ki, hastayı tabibe göndermişim.”

……………………………………

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri, dervişlerinden biriyle Dicle kenarında sohbet ederken bu derviş yüksek sesle: “Allah” diye bağırdı. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri onu kolundan tutup nehre atarak buyurdu ki: “Eğer bağırması ihlâs ile ise, Hak Teâla Hazretleri onu Musa Aleyhisselam’ı kurtardığı gibi kurtarır, yok bunu riya için yaptıysa, firavunun boğulduğu gibi boğulur.” Sohbete devam ettiler, bir müddet sonra o derviş nehirden çıkıp geldi, yanımıza oturdu. Baktık ki, elbiseleri bile ıslanmamıştı.

……………………………………

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’ni sevmeyen ve sohbetlerine gitmek isteyenlere mani olan bir kişi vardı. Bir gün Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’ni imtihan etmek için yanına gelerek: “Beş devenin zekâtı nedir?” diye sordu. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri cevap vermek istemedi ise de o kişinin ısrarı üzerine şöyle dedi: “Şer’i ölçülere göre bir koyun, bu vaciptir. Fakat bizim gibiler için olan hüküm ise, hepsini vermektir.” Bunun üzerine o kimse: “Bu dediğinle kime uyuyorsun, imamın kim?”” diye sual edince Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri düşünmeden: “Hazreti Ebu Bekir Radıyallahu anh hazretleri, O’na uyuyorum. O evine gidip neyi varsa, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e getirdi. ‘Çocuklarına ne bıraktın?’ sorusuna da: ‘Allah ve Resulünü.’ diye cevap verdi” dedi. O kişi bu cevabı beğendi, bir şey söylemeden gitti. Bundan sonra Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri’nin sohbetlerine gidenlere mani olmadı.

……………………………………

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri, hâdiselere hikmetle bakan bir ibret ehliydi de. Vermek istediği bir fikri, bazen hikmetli bir vakıayla nazarlara takdim eder; düşünmeyi temine gayret gösterirdi. Bir gün dostlarına sordu: “Beni ciddi olarak seviyor musunuz?” Hep birlikte cevap verdiler: “Efendimiz, bunu sormak bile bize ağır geliyor. Şüpheniz mi var sarsılmayan sevgimizden?” Bu defa eline geçirdiği odun parçalarını dostlarına doğru fırlatan Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri, dostlarının “Bu adam aklını oynattı galiba” diyerek birer ikişer uzaklaştıklarını gördü. Tekrar sordu: “Ey benim sarsılmayan dostlarım, nereye gidiyorsunuz böyle birer, ikişer?” Dediler ki: “Nereye olacak, evlerimize!” “Hani beni seviyordunuz. Niye terk ediyorsunuz?” “Efendimiz, siz bize fırlattığınız odunlarla başımızı, gözümüzü yaralayıp bize sıkıntı verdiniz. Bu durumda artık yanınızda duracak hâlimiz kalmadı.”Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri, mütebbessim, “Geliniz, geliniz. Ey benim sahte dostlarım!” dedi ve ilâve etti: “Dostluğun şanı odur ki, dostundan zarar da gelse sineye çekecek, acı da gelse rıza gösterip terk etmeyecek. Siz benim hakiki dostum olsaydınız, bende rahatsız edici bir tavır görülünce sabreder, ıslahıma çalışırdınız, terk etmeyi tercih etmezdiniz…” Böylece bir imtihanı kaybeden dostları, yine çevresini aldılar. Vaaz ve nasihatlerinden istifadeye başladılar. Dostluğun şartını da böyle fiili bir örnekle, unutulmayacak şekilde öğrenmiş oldular.

……………………………………

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh Hazretleri’ne sordular: “Sana bu ilimde ilk rehberlik eden kimdi?” Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri de cevap veriyor: “Bir köpek.” Bunun üzerine tekrar “Nasıl yani? Biraz açar mısın?” diye meraklı bir şekilde sorduklarında Şibli Hazretleri cevaben: “Bir köpek gördüm, bir derenin yanında durmuş su içmek istiyordu. Suda kendi aksini gördüğü için kendine benzeyen aksinden korkuyordu. Suyu içemedi.” diyor. Merakla sormaya devam ediyorlar: “Sonra?” Cevap şöyledir: “Köpek susuzluktan harap ve bitap düştü, sonunda suya kendini attı. Kana kana su içti. Ben de Allah’ın her şeyde ibret yarattığı bu olaydan dersimi aldım.” Artık korkmasına lüzum kalmamıştı. Kendisinin kendisine perde olduğunu köpeğin bu durumuyla idrak etmişti.

……………………………………

Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri, Ramazan-ı Şerif’in bir gecesinde, imamın arkasında namaz kılarken Şeyh Şibli İsra Suresi 86’ncı ayeti kerimesini okuyordu: “Yemin olsun ki, eğer dilesek, sana indirdiğimiz Kur’an’ı Kalplerden ve yazılı satırlardan gideriveririz. Sonra onu kalplere ve satırlara geri çevirecek bize karşı, kendine bir vekil bulamazsın.” Bunun üzerine Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri hemen feryat ediyor ve yıkılıyor, bunu duyan insanlar ruhu çıktı zannediyorlar. Ebu Bekir Şibli Rahmetullahi aleyh hazretleri o halde iken: “Bunun gibi şeyle ahbaplar muhatap olur.” buyurdu.1

1-Serhi Aynülilim 5.C. S.497

www.gavsulazam.de internet sitesinden de yararlanılmıştır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir